01 Haziran 2017 01:00

Öldürmekle övünen iktidar

Öldürmekle övünen iktidar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İstanbul Protokolü İftarı ve İstanbul’un Fethi’nin 564. Yılı Kutlamalarına katılan AKP Genel Başkanı R. T. Erdoğan “demokraside ve ekonomide yeni bir atılım döneminin hazırlıklarını” yaptıklarını belirterek, metro, yol ve havaalanı inşaatlarından örnekler verdikten sonra, Türkiye’nin “artık kıskanılan bir ülke haliune geldiğini” ileri sürdü ve  sözü “terör örgütlerine karşı mücadele”ye getirerek “Şehitlerimiz oluyor ama o şehitlerimizin evet ne ahı ne kanı yerde kalıyor. İşte son günlerde elhamdülillah 1’e 10 gidiyor. Bedelini bu kadar ağır ödetiyoruz, ödetmeye de devam edeceğiz…..bu süreç devam edecektir, bu böyle biline” dedi.

Ensar Vakfı’nda yaptığı konuşmasında ise Erdoğan, “14 yıldır kesintisiz iktidarız ama sosyal ve kültürel alanda iktidar olma konusunda sıkıntılar var. Siyasi olarak iktidar olmak başka bir şeydir, sosyal ve kültürel olarak iktidar olmak başkadır. Her türlü imkan var, tek eksiğimiz bunları hizmet dönüştürecek adanmış kadrolar” demişti.

Bu iki konuşmada dile getirilen ya da dile gelen görüşler, Erdoğan’ın bütün iktidar iplerini ellerine aldığı devlet yönetiminin politik öncelikleriyle bu yönetim anlayışında insan hayatının yeri konusunda açıklayıcı unsurlar içeriyor: Koyu bir baskı dönemini işaret eden bu yöneliş kuşkusuz yeni başlamış değildir. Ancak atılan adımlar ve yapılan açıklamalar daha yoğun saldırılarla takviye bir kuşatmayı haber veriyor. Buna göre ekonomik “atılım”la birlikte  günde, “ elhamdülillah 1’e 10” giden  ölme ve öldürme işleri daha da “başarılı biçimde” sürdürülecek. Siyasal iktidar bu askeri-politik çizgiyi ısrarla sürdürürken, kültürel-sosyal alanda “iktidar olmak” için de AKP kadroları daha aktif ve hükmedici bir çalışma içine girecekler! Ekonomik atılım sözleri, ekonomide daha zor bir döneme girildiğini örtbas etmeye yöneliktir. Siyasal şiddet yoğunlaştırılacak, sosyal hakların gaspına hız verilecek. Sosyal-kültürel alanda toplumu geriye çeken, dini ve milliyetçi şoven anlayışların toplumsal yaşama daha fazla etkin olmasını sağlayan yeni “paket”ler açılacak! Askerler birer-onar; “terörist” olarak gösterilen Kürt gençleriyle mücaleye yönelen emekçi çocukları onar-yirmişer öldükçe-öldürdükçe, tekel kârları artmaya devam edecek, gemi filoları, arazi kapatmalar, el konmuş şirketlerin tekele alınmasıyla servet artacak, üst bürokrasi kamu olanaklarını yağmayı sürdürebilecek; yönetim aygıtını ellerinde tutanlar bol keseden konuşacak, makamlarını kutsayacak, zümresel çıkarlarını korumaya alarak yeni hedefler belirlemeyi sürdürecekler! 

Halk kitlelerinin huzuru, talepleri ve tercihleriyle karşıtlık içindeki bu baskı ve terör siyaseti Cam işçilerinin grevlerine karşı alınan hükümet kararında çarpıcı bir örneğini sergilemiştir. Gazeteciler ve akademisyenler, birey haklarından, düşünce özgürlüğünden, bilimsel-demokratik eğitimden sözettikleri, gençlerin sokak ortalarında kurşunlanmasına karşı çıktıkları için gözaltına alınmış, zindanlara tıkılmış, mesleklerinden ihraç edilmişlerdir. Kürtlere karşı sürdürülen saldırıların terörle mücadele adı altında sistemli hale getirildiği politikanın, etnik kökeni ne olursa olsun tüm emekçilerin yaşamını, maddi ve manevi varlıklarını tahrip ettiği çok açıktır. Şimdi kararlılıkla sürdürüleceği ilan edilen tam da böylesine bir politikadır. Devlet kurumları, yasalar ve anayasa halk kitlelerinden gelecek muhalefetin ezilmesine yönelik olarak yeniden şekillendirilmiş; bu kurumların ve yasaların “ulusal temsil” iddiası da tekelci burjuva bürokratik kast ve zümre iktidarınca böylece boşa çıkarılmıştır. Burjuva parlamentosunun şekli etkinliği dahi işlevsizleştirilmiş; yurttaşların “demokrasi”nin krıteri olarak algıladıkları “Oy kullanarak yönetimi belirleme” aldanması için dayanaklar daha da zayıflamıştır. Herhanği yurttaşın, iktidarın başı ve başsözcüsü tarafından yukarıda açıklanan hedeflerle bağlanması ya da onlar için kendini ve çocuklarını adaması artık yalnızca daha fazla aldanma pahasına olacaktır. Birilerinin saltanat sürmesi için çocuklarını ölüme göndermek, işsizliği, yoksulluğu, dini-mezhebi ve etnik çatışmaları kabullenmek, insan soyunun büyük bedeller ödeyerek ulaştığı ‘uygarlık düzeyi’nin Ortaçağcıl gelenek ve anlayışlar yönünde deforme edilmesine boyun eğmek, bağlanılacak idealler olamaz. İşçi ve emekçilerin iktisadi-sosyal ve siyasal taleplerinden vazgeçmesini ya da bu taleplerin terör bahanesiyle iktidar sahiplerinin çıkarlarına kurban edilmesini isteyen ve dayatan burjuva siyaseti, hak ve özgürlük yoksunluğunu “ulusun yaşamsal çıkarı” olarak göstermektedir. 100 yıla yakındır Türkleştirmek için baskıyla boyun eğdirilmek istenen Kürtlere karşı inkar ve ayrımcı politikanın daha fazla sürdürülmesinin, son on yıllarda bölgemizde yaşananlar üzerinden fazlasıyla tanık olduğumuz yıkım, tahribat, düşmanlaşma, ahlâki çürüme ve bölünmeler dışında bir sonucu yoktur, olmamıştır ve olmayacaktır. 

Erdoğan iktidarı, devlet ve tekleştirdiği-tekelleştirmek istediği “millet” sözcüğü etrafında oluşturmaya çalıştığı kutsallık havasıyla kuşatılmış emekçilerden, bu saldırı, yıkım ve tahribat politikalarının kabulünü istemektedir. Diktatörce yetkilerle donanmış olan iktidar, “Osmanlıda oyun çoktur” sözünde ifadesini bulan saray entrikaları geleneğinden de yararlanarak kültürel, sosyal ve siyasal tekelini güçlendirme ve bunun için saldırıları yoğunlaştırma çabasındadır. Buna olanak bırakılırsa, buna olanak bulursa, daha da koyu bir “istibdat dönemi”ne imza atmaktan kaçınmayacaktır. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...