31 Mayıs 2017 01:00

Artık yargı yok

Artık yargı yok

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP iktidarı on dört senede yargıyı yok etti. 

Eskiden de yargı adil bir yargı değildi. Kanunlar demokratik ve özgürlükçü değildi, hakimler bağımsız ve tarafsız değildi, savcıların çoğu iktidarın talimatlarına göre hareket ederdi ama yargının durumu hiç bu kadar kötü olmadı.

Eskiden (istisnaları her zaman olsa da) en azından kötü olan kanunlara uyulur, o kötü sistem içinde bir tutarlılık sağlanmaya çalışılırdı.

14 yıllık AKP iktidarında son aşamada artık bırakın kötü kanunları, kötü kanunlara dahi uyulmuyor. Bırakın kanunlara uymayı, mantığa dahi uyulmuyor.

Geçenlerde EMEP Tunceli İl Başkanı Mustafa Taşkale hakkında hazırlanan iddianameden söz etmiştim. O iddianamedeki suçlamalar gerekçe gösterilerek altı küsur ay Taşkale tutuklu kaldı.

Dün de, Hayatın Sesi Televizyonunun davası vardı. Öyle bir iddianame hazırlanmış ki; güler misin, ağlar mısın?

Savcı şöyle yazmış: “11/09/2015 tarihinde saat 19:00’da başlayan ana haber bülteninde saat 19.41’de Irak’ta Şii milisler tarafından kaçırılan 18 Türk işçinin internette yayınlanan görüntülerine ilişkin bir haberin yayınlandığı, söz konusu haberde sunucunun ‘Irak’ın Başkenti Bağdat’ın Sadr bölgesinde bir stadyum inşaatında çalışan 18 Türkiyeli işçiyi kaçıran bir Şii grup işçilerin isimlerini ve grubun taleplerini okudukları bir video yayınlandı. Videoda işçilerin arkasında ellerinde otomatik silahla Şii milisler görülüyor’’ şeklindeki sunumundan sonra kendilerini ‘ölüm mangaları’’ olarak adlandırdıkları anlaşılan Şii örgütün daha önce internette yayınladıkları ve kaçırdıkları Türk işçilerine ilişkin görüntülerin bir bölümünün ekrana getirildiği, söz konusu görüntülerde kaçırılan işçilerin arkalarında maskeli ve silahlı milislerin olduğu ve onların önünde işçilerin üç sıra halinde yan yana dizildiklerinin görüldüğü, işçilerden ikisinin muhtemelen kaçırıldıkları örgüt tarafından kendilerine verilen metni okuduklarının anlaşıldığı, işçilerden ilkinin ‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetinden serbest bırakılmamız için isteklerin yerine getirilmesini istiyoruz sözlerinden sonra bir başka işçinin ‘sayın Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan, önce saygılarımızı sunarız, bir vatandaşınız olarak ama yanlış politikalardan dolayı, şu anda yaptığınız izlenim bunu gösteriyor. Biz buraya ekmek paramızı kazanmak için gelmiş olan gurbetçileriz. Türk milletini temsil ederek burda çalışmaya başladık, burda ekmeğimizi kazanıyoruz. Burda iyi davrandılar, yardımcı oldular ama bazı dış politikalarda, anlamsız belki tutarsız işlerden dolayı şuanda biz mağduruz, halimizi görüyorsunuz. Yani bunun ceremesini biz niye çekiyoruz. Biz bir vatandaş olarak ben bu durumda olmak zorunda değilim. Benim mağduriyetimi kim ödeyecek?’ ifadelerini kullandığının görüldüğü, söz konusu görüntülerde silahlı milislerin önünde savunmasız bir şekilde duran işçilerin korku ve çaresizlik içindeki durumları herhangi bir flulaştırma yapılmadan yayıncı kuruluş tarafından ekrana getirildiği, yayıncı kuruluş tarafından bahse konu görüntülerin yayınlanması sonucu örgütün Türkiye Cumhuriyet hükümetinden isteklerinin yerine getirilmesini talep etmek adına Türk işçilerinin hayatını koz olarak kullanarak kendi propagandasını yapmasına göz yumulduğu, terör örgütlerinin eylemlerinin medya tarafından kamuoyuna bilgi verme amacıyla yayınlanması doğal olmakla birlikte bu tarz haberlere yer verilirken terörün ve terör örgütlerinin amacına hizmet eder şekilde davranmanın kamu hizmeti yayıncılığı anlayışı ile bağdaşmayacağı, yayıncı kuruluşun içinde bulundukları durumdan son derece rahatsız ve korkmuş oldukları belli olan Türk işçileri ve arkalarında maskeli ve silahlı bir şekilde ayakta duran örgüt elemanlarını içeren görüntülere yer vermek suretiyle söz konusu DEAŞ terör örgütünün korkutucu özelliklerini yansıttığı ve yayıncı kuruluş tarafından dolaylı olarak örgütün amacına hizmet eder şekilde haber sunumu yapılmak suretiyle terör örgütü propagandası yapıldığı kanaatine varıldığı,…”

Yukarıdaki metni savcı mı yazdı acaba? Yoksa, geçen basında büyük yankı uyandıran haberde olduğu gibi birileri “üfürdü mü?” Eğer savcı yazdı ise, savcı ‘DEAŞ’ın Şii değil, Sünni bir örgüt olduğunu bilmiyor. Irak’ın  Başkenti Bağdat’ın Sadr bölgesinde ‘DEAŞ’ın olmadığını bilmiyor. Üstelik Türkçe de bilmiyor. “Burada”nın “burda” yazılmayacağını bilmiyor. Diyelim ki savcı yazmadı. En azından savcının yazılıp önüne getirilen metni okuması gerekmez mi? Hadi savcı okumadı, birileri “üfürdü” savcı da “üfürülmüş” metni aynen aldı iddianame olarak düzenledi ve imzalayıp mahkemeye gönderdi. İddianameyi hakimler de mi okumuyor? Ağır ceza mahkemelerinde üç hakim var. Bu üç hakimin iddianameyi okuyup kabul etmesi ya da savcıya geri göndermesi gerekiyor. Üç hakimden biri, “Savcı Bey,  DEAŞ Şii bir örgüt değildir, eylemi yapanlar Şii ise hangi örgüttür, terör örgütü müdür, bunları en azından düzelt de iddianameyi yeniden yaz” demez mi? Öyle ya, her silahlı örgüt bizde resmen terör örgütü sayılmıyor. Örneğin, Suriye’de Esad Rejimi’ne karşı savaşanlar, Afrika’daki şeriatçı örgütler vb. 

İşte böyle iddianamelerle insanlar mahkeme önüne çıkarılıyor. Tutuklanıyor, mahkum ediliyor, beraat ettirilseler dahi aylarca, hatta yıllarca cezalandırılma tehdidi altında bırakılıyor.

Ayşe Öğretmen Davası’nda, Sözcü Muhabiri ve internet yayını sorumlusu davasında gazete ve TV’nin sahibi şirket ortakları yargılanmazken, Hayatın Sesi Televizyonunun davasında şirket ortakları sanık yapılmış. 

AKP Türkiye’yi Magna Carta’ya kadar geriletti. Sekiz yüz yıl öncesindeki gibi artık yargılanma hakkından söz ediyoruz. Talimatlarla insanlar tutuklanmasın, mahkum edilmesin seviyelerine kadar geriledik.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...