Bu ülkede gerçekleri söyleyenler cezasız kalmaz!
Fotoğraf: Envato
Hayatın Sesi Televizyonu, yarın mahkeme önüne çıkarılıyor.
Hayır; bu dava, Hayatın Sesi’ni, hiçbir gerekçe göstermeden bir KHK’de adını “kapatılacak yayınlar” listesine yazarak, basın özgürlüğünü ayaklar altına alanların yargılandığı bir dava değil.
Hayır; bu dava yıllarca, devletin uydu sistemi üstünden, yasalar çerçevesinde yayın yapan bir TV kanalı hakkında hiçbir mahkeme kararı olmaksızın, gerekçesiz, haksız, hukuksuz yayın araçlarına el koyanların yargılandığı bir dava da değil.
Yarın başlayacak dava; Hayatın Sesi’nin yayında olduğu yıllarda, ülkede yaşananları, gerçekleri ekrana taşıdığı için, “Sen gerçekleri neden böyle açıkça gösterdin” diye cezalandırılması için açılmış bir dava!
“Kapatılmış ve yayın araçlarına el konmuş bir TV kanalına sen yıllar önce şunları şunları ekrana taşımıştın diye dava açılır mı; bunun mantığı yok!” diyorsanız, elbette demek serbest! Ama bu ülkede gerçeği söyleme suçu hiçbir zaman cezasız kalmaz; bugüne kadar da kalmamıştır; öyle görünüyor ki, daha epey bir süre de kalmayacak!
Yarın başlayacak dava da, Hayatın Sesi Televizyonunun sorumluluğunu üstlenmiş arkadaşlarımıza, “zincirleme terör örgütü propagandası yaptıkları” iddiasıyla açılan davanın ilk duruşmasıdır.
HAK VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ VERENLER ONU KENDİ SESLERİ BİLDİLER
Hayatın Sesi Televizyonu (Hayat televizyonu), 3 Kasım 2007’de “Milyonerlerin değil, milyonların televizyonu” şiarıyla yayın hayatına başladığı günden itibaren, tek kaygısı; gerçekleri göstermek, ülkenin, halkın ve işçi sınıfının, tüm emeği ile geçinenlerin, sorunlarını tartışmaya açan, egemenlerin ve onların medyasının üstünü örtmek için uğraştığı ne varsa onların üstündeki örtüyü yırtan yayın çizgisini ilke denmiş bir TV kanalı olmuştur. Kısa süre içinde de Hayatın Sesi Televizyonu; Laik ve demokratik bir Türkiye için; özgürlük, barış ve emeğin hakkı için mücadele eden herkes için vazgeçilmez bir TV kanalı olarak yayınını sürdürmüştür.
3 Kasım 2007’de yayın hayatına başlamasından itibaren kapatılmasına kadar ezilenlerin ve sömürülenlerin hak mücadelelerinin sesi olan Hayatın Sesi’ni, mücadele içindeki her halk kesimi, kendi sesleri olarak görmüşler, sermayenin TV kanallarıyla onun farkını da fark etmişlerdir.
Özelilikle de kapatılmasından sonra sesini duyurmak isteyen Kürtler, Aleviler, kadınlar, gençler, işçi sınıfı ve emekçiler, onun yokluğunu daha derinden ve yakıcı biçimde hissetmişlerdir. Bu yüzden nerede bir baskıya, zulme, ırkçılığa, şoven milliyetçiliğe, cinsiyetçiliğe, faşizan girişimlere, savaş kışkırtıcılığına...karşı mücadele varsa orada, “Hayatın Sesi’nin yokluğu hissedilmekte; onun ne zaman ve nasıl yeniden açılacağı, yeniden açılması için kendilerinin ne yapması gerektiği de gündeme gelmektedir.
HEM IŞİD, HEM TAK HEM PKK PROPAGANDASI YAPILABİLİR Mİ?
Hayatın Sesi Televizyonu, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL kapsamında çıkarılan 668 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 29 Eylül 2016’da kapatıldı.
Kapatma bile Hayatın Sesi’nin gerçekleri ekrana taşımasına duyulan öfkeyi dindirmemiş olmalı ki, kapatıldıktan 9 ay sonra, OHAL’in yarattığı alacakaranlıktan yararlanılarak yeniden cezalandırılması istenmektedir.
Hayatın Sesi’ne yöneltilen suçlama ise yayın yaptığı yıllarda “Zincirleme terör örgütü propagandası” yapmak!
Savcının iddiasına göre Hayatın Sesi televizyonu;
-11 Eylül 2015 tarihli ana haber bülteninde Irak’ta kaçırılan 18 Türkiyeli işçinin internette yayınlanan görüntülerini ekrana getirerek;
-10 Ekim 2015 günü Ankara’da yaşanan ve 101 özgürlük ve barış mücadelecisinin hayatını kaybettiği IŞİD katliamı sonrası yapılan yayınla;
-Ankara Güven Park’ta 13 Mart 2016’da yaşanan ve 35 kişinin yaşamını yitirdiği TAK saldırısı sonrasında yapılan canlı yayın ile;
-19 Mart 2016’da Taksim’de 4 kişinin yaşamını yitirdiği, 36 kişinin yaralandığı IŞİD saldırısı sonrasında meydanı görüntülemekle;
-Cizre’de “yıkım operasyonu” sırasında yaşananların yerinden yansıtıldığı yayınlarıyla “zincirleme terör örgütü propagandası” yapmıştır!
Yani savcı, Hayatın Sesi Televizyonunun hem IŞİD, hem TAK, hem de PKK propagandası yaptığını iddia etmektedir.
İstanbul Cumhuriyet Savcılığınca açılan davada Gökhan Çetin, Gökhan Bayram ve Mustafa Kara yargılanacak. Davanın ilk duruşması yarın (30 Mayıs günü) saat 11.00’de Çağlayan’daki İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde.
HAYATIN SESİ BİR ‘ANKA’DIR: KÜLLERİNDEN DOĞAR
İddianameye göre, Hayatın Sesi Televizyonu bir halkası IŞİD, bir halkası TAK, bir halkası PKK olan bir “zincir” yapmıştır!
Bunu biz fanilerin, “her şey birbirine bağlı olsa da aynı zamanda her şey ötekinden farklıdır” ilkesi üstünden işleyen mantığı almaz. Ama her gerçeğin arkasında “terör”, her protestonun arkasında bir “terör örgütü” arayan, her hak arama, her özgürlük talebini “terör” sanan savcıların mantığı bizimki gibi işlemiyor. O birbirine hiç benzemeyen şeyleri bile “terör” ipine dizebilir, diziyorlar da!
Cumhuriyet gazetesiyle FETÖ’yü bir araya getiren yargı mantığı yarın da Hayatın Sesi Televizyonuyla IŞİD’i, TAK’ı aynı göstermeyi deneyecekler.
Bu yüzden de bu suçlamalar, hak ve özgürlük mücadelesindeki kesimler, Hayatın Sesi’nin nasıl bir TV kanalı olduğunu ve kimlerin sesini yansıttığını bilen toplumun en dinamik güçlerinin oluşturduğu demokrasi güçlerinin barikatına çarpacaktır. Sonuçta savcıların iddiaları, mahkemelerin kararı ne olursa olsun, halkın vicdanındaki yeri daha da pekişecektir.
Hayat sürdükçe, hükümetler, savcılar, mahkemeler ne derse desin, Hayatın Sesi de öyle ya da böyle kendini ortaya koyacaktır.
Ve Hayatın Sesi’ni var eden milyonlar, onun küllerinden yeniden doğması için de gerekeni de yapacaktır! Kapatmalar, mahkemeler, sadece onun “külleşmesini” hızlandıracak, bir “anka” gibi yeniden doğuşunu çabuklaştıracaktır.
Mahkemeye giderek Hayatın Sesi Televizyonu ve onun adına yargılanan arkadaşlarımıza destek vermek isteyecek okurlarımız için not: İstanbul Cumhuriyet Savcılığınca açılan Gökhan Çetin, Gökhan Bayram ve Mustafa Kara’nın yargılanacağı davanın ilk duruşması yarın (30 Mayıs günü) saat 11.00’de Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’nda İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde.
- İsrail’in İran’a ‘meşru müdafaa’ saldırısını açıkça ilan etmesi ne anlama geliyor? 18 Nisan 2024 04:58
- Cumhur İttifakının enkazını kaldırmayı Erdoğan'a bırakan Bahçeli siyasete ayar verme peşinde! 15 Nisan 2024 06:35
- Ekmek, barış, özgürlük ve adalet için 1 Mayıs'ın kitlesel ve yaygın örgütlenmesi zamanı 12 Nisan 2024 05:00
- Halk iradesine yönelik girişimlere karşı ortak mücadele ihtiyacı 04 Nisan 2024 05:00
- Ülkenin siyasi haritasını değiştirecek önemde bir yerel seçim! 02 Nisan 2024 04:50
- Yalan, dezenformasyon, tehdit… Her yolun mübah olduğu bir seçim sürecinin sonuna gelirken 30 Mart 2024 05:00
- Özak Tekstil işçileri ve BİRTEK-SEN’in asıl suçu ne? 27 Mart 2024 05:05
- Seçime 1 hafta kala AKP ve Erdoğan emekçilerle karşı karşıya! 24 Mart 2024 05:20
- Yüz binler alanlardan seslendi: Barış istiyoruz ve biz buradayız! 21 Mart 2024 05:45
- Tek adam yönetimi ve Cumhur İttifakı’nda ‘seçimi götürmek’ için her yol mübahsa! 19 Mart 2024 12:00
- İçinde Gazze olan sorular bile yasaklanırken NATO’ya ve AB’ye selam ne anlama geliyor? 16 Mart 2024 05:05
- İşçi gazetesi, sınıflar mücadelesinin en ön cephesindedir 13 Mart 2024 05:15