28 Mayıs 2017 01:00

Sayın Başkan, gazetecileri siz seçemezsiniz!

Sayın Başkan, gazetecileri siz seçemezsiniz!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

The Guardian Muhabiri Ben Jacobs Montana’da boşalan kongre üyeliği için yapılan özel seçim sürecinde Cumhuriyetçi Parti Adayı Greg Gianforte’nin fiziksel saldırısına uğradı. “Daha önce böyle bir şey görmemiştim, kimse de beklemiyordu” diyor Jacobs verdiği mülakatta, Cumhuriyetçi Partinin 23 milyon insanı sigorta kapsamı dışında bırakan sağlık politikasını sorduğu anda Gianforte üzerine çullandı, Jacobs’u duvara çarptı, gazetecinin gözlükleri kırıldı, çığlıklar arasında duyulan Gianforte’nin “Sizden tiksiniyorum ve bıktım, defol git buradan” sözleri oldu. Gianforte seçimde en yüksek oyu aldı, bu arada hakkında dava da açıldı, sonucu ne olacak, henüz bilmiyoruz.

Trump ve yandaşlarının (Ki GianforteTrump tarafından desteklenen bir teknoloji şirketi milyoneri) medyadan ne denli nefret ettikleri bir sır değil. Putin’le süregelen tatlı ilişkilerinde en iyi anlaştıkları konulardan biri bu olsa gerek. Rusya Federasyonunun da basın özgürlüğü karnesi malum. En son geçtiğimiz perşembe, teknoloji blogger’ı Stanislav Kalinichenko gözaltına alındığı sırada polisi yaralamakla suçlandı. Habere Kalinichenko’nun suratı kanlar içindeki fotoğrafı eşlik ediyor. Kalinichenko, evinin yakınında arkadaşları ile otururken alkol almak gerekçesiyle gözaltına alındığını, ki o sırada alkol almadığını, bir polis aracına zorla bindirilerek karakola götürülüp darp ve tehdit edildiğini söylüyor. Kalinichenko’nun iddiaları soruşturulmadı onun yerine kendisine dava açıldı.

Bitti mi? Bitmedi. Fransa’nın kimilerine büyük umutlar vadeden ve geçtiğimiz hafta NATO zirvesinde uluslararası alanda sempatisini arttıran Yeni Başkanı Emmanuel Macron, ilk gezisini Mali’ye yapmaya karar vermesinin ardından geziyi haberleştirecek gazeteciler seçilmeye başlandı. Demokratik ülkelerde gazeteciler bu tür medyayı kontrol girişimlerine alışık değiller, haliyle kıyamet koptu. Libération gazetesi derhal bir metin kaleme aldı. Aralarında Le Monde, Le Figaro, AFP, Mediapart, Le Point, France 24’ün de bulunduğu 20’den fazla medya kuruluşu imza verdi :

“Sayın Başkan,

…Yer ve güvenlik gerekçesiyle bir gazeteciler havuzu oluşturmanızı anlıyoruz, bazen ve bazı şartlarda tüm haber merkezleri belirlenen bir dönüşümle bu havuza erişim imkanı buluyor. Buna karşılık HİÇBİR DURUMDA Elysee, aramızdan bazılarının savunma, diplomasi, ekonomi, eğitim, sosyal… herhangi bir konudaki dış gezileri haber yapma ya da yapmama hakkını seçemez. Başkanlık ya da ona bağlı herhangi bir hizmet birimi tutum ve görüşleriyle editoryal kararlarımızı belirleyemez. Bu tercih kadrolu ya da freelance gazeteciler, fotoğraf editörleri, karikatüristlerden oluşan haber merkezlerimiz tarafından belirlenir.

Seleflerinizden hiçbiri basın özgürlüğüne saygı adına bu tür bir sisteme prim vermedi. Mademki bilgiye güven giderek azalıyor, seyahatinizin ya da ne anlam ifade ettiğinin iletişim ve gazetecilik arasındaki karışıklığa yapacağı etkiyle demokrasiye vereceği zarar arasında seçiminizi yapın.” (Vurgu metinden aynı şekliyle alındı, çeviri bana ait)

Bunlar yalnızca son bir hafta / 10 günün örnekleri, çoğaltmak mümkün. ‘E dünyanın başka yerlerinde de türlü sıkıntılar var’ diyerek rahatlamak söz konusu değil çünkü en azından biliyoruz ki oralar da hukuk işliyor ve yargı bağımsız. 

Medya patronluğu geçici, gazetecilerse kalıcı

Cumhuriyet gazetesi geçtiğimiz cumartesi gününden bu yana gazeteyi hedef alan operasyonu, tutuklamalara gerekçe gösterilen “sudan” sebepleri, bir yazı dizisi olarak yayımlıyor. Lütfen okuyun. “FETÖ” üyesi olduğu iddiasıyla hakkında iki kez müebbet hapis cezası istenen Savcı Murat İnam tutuklu gazetecileri ByLock kullananlarla (mesaj mı, görüşme mi, retweet mi?) neyi kastettiği belirsiz “irtibatlar”la suçluyor. Akın Atalay’ın evine parke döşeyen şirketin sahibin oğlunun soruşturma geçiren bir şirkete mal satması da deliller arasında. Oğuz Güven’in kötü başlık diye 55 saniye sonra değiştirdiği tweet’ten savcıların akıbetine yönelik bir tehdit sanrısına kapılan bir yargı düzeniyle karşı karşıyayız. Dolayısıyla yukarıda söz edilen basın özgürlüğü ihlallerinin katbekat altındayız, zaten basın özgürlüğü index’lerindeki yerimiz de bunu kanıtlıyor.

Yargının tamamen kontrol altına alınmasının yarattığı bu korkunç sonuçların yanında üzücü olan bir diğer mevzu ise bütün bu baskılara direnen sağlam bir metnin altına imza atacak değil 20, 10 tane dahi medya kuruluşunun olmaması. Basın tarihine biraz aşina olanlar bilirler ki Türkiye’de medya sahipliği kaygan bir zemin bugün AKP MKYK’sinde yarın yok, oysa gazeteciler bu işe asıl emek verenler, onlar hep var olacaklar. 

“Sayın Başkan, nasıl gazetecilik yapılacağına biz karar veririz, bu sizin işiniz değil, doğru bilgiye en ihtiyaç duyduğumuz zamanda ‘diktatör’ imajını besleyen basın özgürlüğüne yönelik baskılarla demok-rasi arasında bir seçim yapmanız gerekiyor”

NEDİM’İN TECRİDİNE SON VERİN

Gazeteci Nedim Türfent bir yıldır cezaevinde. 26 Nisan’dan beri Van’da, pis ve küçük bir hücrede tecritte tutuluyor. Kitap, dergi, gazete okuyamıyor. Keyfi tecrit uygulamasına derhal son verilmeli. Tutukluluk, yargısız cezalandırma aracı olamaz. Nedim ve tutuklu tüm gazetecilerin adil yargılanmasını talep ediyoruz. Gazetecilik Suç Değildir!

DİHA Muhabiri Nedim Türfent’in ilk duruşması 14 Haziran’da, Hakkari’de görülecek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...