28 Mayıs 2017 01:00

Niyet meselesi (1)

Niyet meselesi (1)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kirvem,

Şu bizim güzelim memleketimizin, cennet vatanımızın, gülü, bülbülü bol ülkemizin hemen her köşesinde, her bucağında ezelden beri gizliden gizliye yuva kurup aynı zamanda da milletçe refah ve huzurumuzu kaçıran kimi sorunlarımızın köküne kibrit suyu, zaç yağı döküp dolayısıyla başımızı ağrıtan, canımızı sıkan bu belalardan bir an önce kurtulmanın çarelerini arayıp durduğumuz malum!

Kimisi entipüften, kimilerinin de  içi kof bir cevizden farksız şu ya da bu olayları gereksiz yere mercek altına alıp büyütürken, diğer yandan da tam aksine davranıp, dolayısıyla çözülmesi elzem olan kimi önemli sorunlarımızı da görmezlikten gelip, hani deyim yerindeyse üstüne ölü toprağı serperek mümkün mertebede unutmaya çalıştığımız da maalesef acı ama  gerçek!

Kimileri zaman içinde ister istemez kabuk bağlamış veya giderek kangrene dönüşmüş irili ufaklı sorunlarımızın halli için “devlet, millet” el ele birlikte cebelleşip dururken, tedavi babında aldığımız yol ne yazık ki bir arpa boyu!

Aslında aldığımız yolun bir arpa boyundan öteye geçmediğini, bunu da “eller aya, biz yaya” ya da “eller gider Mersin’e, bizler tersine” tekerlemeleriyle zırt pırt dinlendirip, bir anlamda halimize, ahvalimize güya kızıp bu tür dolaylı ifadelerden medet umarken, öte taraftan da karşı karşıya kaldığımız ve sürüsüne lanet okuduğumuz sorunlarımızın, maddi manevi problemlerimizin yerinde saydığını gördükçe; sağımızda, solumuzda, kısacası çevremizde illa da “suçlu” arayıp, akabinde de kabahati yükleyecek birilerini bulmak için Diyojen misali gündüz gözüyle elleri-mizdeki fenerlerle dolanıp duruyoruz ama aynalara bakmayı nedense unutuyoruz...

Kirvem, ülkemizin genelinde veya uluslararası camia nezdinde işleri-miz şu ya da bu nedenlerle terso gittiğinde, çıkmaz sokaklara doğru sürüklendiğinde acaba neden her defasında kendimizi sütten çıkan ak kaşık misali pirüpak, tertemiz, fevkaladenin fevkinde şeffaf görürken, buna mukabil “el alemi” aynı çuvala tıkıp, ardından da dilimizdeki nakız, ekşi, kekremsi sıfatların neredeyse hemen hepsini gönül rahatlığıyla birbirinin peşı sıra dizdikten sonra bu insanların, bu toplumların adreslerine özetle nasıl mı postalıyoruz?

“Bölücüler...Hainler...”

Yıllar yılı canımız istediğinde şuna, keyfimize göre buna yakıştırdığımız bu tür “kaknem” sıfatların binini bir para hesabıyla sebilullah dağıtırken, belki de şuur altımızda yuvalanmış “aşağılık kompleksi”mizden sıyrılmanın çarelerini; ötekine, berikine “tu kaka” poliçesi eşliğinde kakalamak mı istiyoruz acaba?

Herkesin yüce milletimize nedense körü körüne “düşman” kesildiği, ellerine geçecek ilk fırsatta hepimizi bir kaşık suda boğmak istediği şu alemde, bizler de bittabii ki yerine göre sütre arkasında iman gücümüzle mevzilenerek, yerine göre er meydanlarından “Eyyy!” diye kükreyerek kimi adreslere tıpkı vakti zamanındaki gibi, şimdilerde de “Van minıt” havalarında esip, gürleyip hadlerini bildiriyoruz ama bütün bu çabalarımıza rağmen, ülkemizdeki kimi ufak tefek sorunlarımızın dahi giderek büyüyen “meseleler”e dönüşmesini acaba neden bir türlü önleyemiyoruz?

Önleyemiyoruz, bu işlerin üstesinden gelmiyoruz, gelemiyoruz; çünkü şu kıçı kırık dünyada belki de farkında olmadan şu veya bu nedenlerle niyetimiz, evvelemirde üzüm yemekten ziyade ne hikmetse hep bağcı dövmekle geçti, geçiyor Kirvem!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...