12 Mayıs 2017 00:30

Asıl tehdit Kürtlere giden silahlar değil!

Asıl tehdit Kürtlere giden silahlar değil!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

ABD Başkanı Trump’ın YPG’nin en önemli bileşeni olduğu Demokratik Suriye Güçlerine (DSG) ağır silah verilmesini öngören kararı onaylamasının yankıları sürüyor. Trump’ın onayı, Her şeyden önce Erdoğan iktidarının bütün engelleme girişimlerine rağmen ABD’nin Suriye’de Kürtlerle yürümeye devam edeceğini gösteriyor. Öte yandan bu kararın 16 Mayıs’ta yapılması beklenen Erdoğan -Trump görüşmesinden önce verilmesinin Türkiye’ye yönelik bir mesaj anlamı taşıdığı da açık. Erdoğan’ın Trump’la görüşmesinden önce umut pompalayan iktidar çevreleri, şimdi balonlarının erken sönmüş olmasının şaşkınlığını ve hayal kırıklığını yaşıyor. Erdoğan’ın ziyaretinden önce Washington’da temaslarda bulunan Genelkurmay Başkanı Akar, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın ve MİT Müsteşarı Fidan’dan oluşan heyetin Trump ile görüştüğü haberleriyle heyecanlananlar şimdi kara kara düşünüyorlar. Ancak Trump’ın bu kararına rağmen, Washington’a Rakka operasyonunun DSG/YPG yerine Türkiye ve desteklediği güçler tarafından yapılması önerisi ile gitmeye hazırlanan Erdoğan’ın bu ziyaretini iptal etmesi pek mümkün görünmüyor. Zaten Erdoğan’ın bu kararın ardından yaptığı “Alınan kararla ilgili endişelerimizi 16 Mayıs’ta Trump’la görüşmemizde ayrıntılı şekilde ifade edeceğim” açıklaması, iktidarın önünde böyle bir seçeneğin olmadığını gösteriyor. Bu noktada Suriye’de hareket alanı egemen güçler (ABD ve Rusya) tarafından belirlenen Erdoğan iktidarının yapabildiği tek şey, pazarlık gücünü kullanabildiği oranda bu güçleri Kürtleri dışta bırakacak ittifaklara ikna etmeye çalışmaktan ibaret. Ancak Kürtlerin sahada böylesine etkili bir güç konumunda bulunması ve bu nedenle ABD ve Rusya’nın Kürtlerle ittifak politikası izlemesi, Türkiye’nin bu pazarlık gücünü de oldukça sınırlıyor. Yani 16 Mayıs’ta Erdoğan’ın işi hiç de kolay olmayacak.
Meselenin bir yanı bu.

Meselenin öbür yanında ise, Türkiye’de sadece iktidarın değil, muhalefetin önemli bir bölümünün de (Mesela CHP Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz, Erdoğan’ın ziyaretini iptal etmesi gerektiğini söylüyor ve zaten MHP’nin görüşü de belli) Kürtlere verilen silahların Türkiye için bir tehdit olduğu görüşünde birleşmesi yer alıyor. 

Peki, Kürtlere verilen silahlar gerçekten Türkiye için bir tehdit mi?

Bu sorunun yanıtını vermek için önce Suriye’de mevcut durumu açıklığa kavuşturmak gerekiyor.

Birinci olarak Kürtler, ABD’nin ‘IŞİD ile Mücadele Stratejisi’ bakımından hem Irak’ta ve hem de Suriye’de en önemli güç konumunda bulunuyorlar. Yani ABD Suriye’de IŞİD ile mücadele ve Suriye’nin geleceğinde söz sahibi olabilmek bakımından Kürtlerle iş birliğini zorunluluk olarak görüyor. Çünkü ABD, Türkiye’nin Rakka operasyonu için Arap aşiretlerden güç devşirme önerisinin gerçekçi olmadığını biliyor-ki, Türkiye bunu yapabilseydi zaten daha önce yapardı.

İkincisi, Suriye rejiminin en önemli destekçisi olan ve bölgenin (Ortadoğu) paylaşımında daha etkin bir pozisyona gelen Rusya, Kürtler olmadan Suriye’nin geleceğini şekillendirmenin mümkün olmadığını biliyor. Bu temelde hem IŞİD ve diğer radikal İslamcı çetelere karşı Kürtlerle iş birliği yapıyor, hem de Suriye’nin geleceğini belirlemek için Kürtlerle müzakereleri sürdürüyor.

Suriye Kürtleri ise, bu avantajlarını kullanarak Suriye’nin geleceğinin belirlenmesi sürecinde demokratik kanton yönetimlerini ‘özerk’ ya da ‘federal’ bir Suriye’nin parçası haline getirmek istiyorlar. 

Türkiye’ye gelince, iktidar baştan beri bütün plan ve girişimlerini Suriye’de Kürtlerin bir statü sahibi olmasını engellemek üzerine kurdu. Çünkü Erdoğan iktidarı, Suriye’de Kürtlerin statü sahibi olmasının, ülke içinde Kürt sorununda uygulanan politikaları sürdürülemez hale getireceğini görüyor. Yani Türkiye’deki iktidar ‘çözüm süreci’ni bitirip ülkedeki Kürtlerin demokratik taleplerini baskı politikaları ile engellemeye çalıştığı için Suriye Kürtlerinin güçlenmesinden, ellerine ağır silahların geçmesinden korkuyor. Başka bir deyişle bütün politikasını silahların namlusunu Kürtlere çevirmek üzerine kuran iktidar, Kürt’ün eline ağır silahlar geçince dönüp kendi politikalarını gözden geçirmek yerine bunu kendisine yönelik bir tehdit olarak sunuyor.

Öyleyse açıklıkla söyleyebiliriz ki, Türkiye’de yaşayan halklar için asıl tehdit IŞİD’e karşı mücadele eden Suriye Kürtlerinin eline ağır silahların geçecek olması değildir. Aksine asıl tehdit iktidarın Kürtleri düşman olarak gören/gösteren politikasıdır. Çünkü bu politika (Kürt düşmanlığı) hem bir arada barış içinde yaşamayı olanaksız hale getirmekte ve hem de iktidarı emperyalistlerle her türlü pazarlığa açık hale getirerek ülkeyi bölgede tehlikeli maceralara sürüklemesinin önünü açmaktadır. 

Demek ki, Türkiye’deki iktidar silahlarını Kürtlere çevirmekten vazgeçip demokrasi ve barış içinde birlikte yaşamaya dayalı bir politika izlediğinde, Suriye Kürtlerinin IŞİD’e karşı kullandığı/kullanacağı silahların Türkiye için bir tehdit olmadığı da görülecektir. Ve dahası iktidarın ısrarla sürdürdüğü yanlıştan dönmesi anlamına gelecek bu politika, aynı zamanda emperyalistlerin bu sorunu kullanarak ülkeyi tehlikeli maceralara sürüklemesinin de önüne geçilmesini sağlayacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...