07 Mayıs 2017 23:10

‘Sağ Popülizm’in Masalı (1): Sorun dışta çözüm liderde

‘Sağ Popülizm’in Masalı (1): Sorun dışta çözüm liderde

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Demokrasinin kötü kavram olacağı bir dönemdeyiz!”

Bu teze...

Otoriter, faşist, ırkçı partiler bir bir iktidara geldikçe...

Ya da bir çok ülkede yükselişe geçtikçe...

Sıkça rastlıyoruz.

Aslında kapitalist sistemin kayışlarının gevşemesinin bir sonucu.

Kapitalizmin son kurulu halindeki bir çok şeyin çözüldüğü bir dönemdeyiz. Demokrasisinin çözüldüğü, siyasi partilerinin çözüldüğü vs. 

Uluslararası aktörlerinin güç yitirdiği...

Uluslararası kurumların çatırdadığı...

Uluslararası  ittifakların dağıldığı...

Kısacası kapitalizm değilse de, kapitalizmin son kurulu halinin işlemez hale geldiği bir dönemdeyiz.

İşte böylesi bir ortamda Trumplar, Erdoğanlar, Le Penler, Putinler yükseliyor.

Onlar yükseldikçe şu sorular öne çıkıyor:

Yükselişlerinin altındaki nedenler neler?

Yükselişlerinin sonuçları ne olacak?

Kapitalizmin gevşeyen kayışlarını sıkabilecekler mi?

Peşindeki mağdurların dertlerine derman olabilecekler mi?  

Bu soruların cevaplarını ise... 

41. İktisatçılar Haftasının, “Neo-liberalizm, yeni sağ ve ötesi” başlıklı oturumlardan vereceğiz.

Üzerinden zaman geçmiş olsa da böylece hem, “İzleyip de yazmadığınız oturumları da yazar mısınız?” şeklinde gelen talepleri karşılamış olacağız... Hem de çokça tartışılan aktüel bir konuya katkı sunmuş olacağız.

İKİ BÜYÜK DEPREM

‘Otoriter’ siyasetteki yükselişi değerlendiren konuşmacılarından biri Doçent Evren Balta’ydı.

Balta, 2008 ekonomik krizini belirleyici bir olgu olarak görüyor.

Balta’ya göre...

İçinde bulunduğumuz dönemde de devletin farklı unsurları*; bürokrasisi, sermaye grupları, emperyalist ilişkiler vs., arasında artık ulusal ölçekte uzlaşma sağlamak mümkün değil. Bunun en önemli nedeni ise 2008 krizi.

Balta, 2008 ekonomik krizini, “Bütün siyasal sistemin altını oyan bir deprem” olarak tanımlıyor.

Birikim rejimini değiştiren bir deprem!

Bütün dünyada bu depremin artçı sarsıntılarının göründüğünü vurguluyor. “Tıpkı bir depremdeki tektonik kırılmalar gibi” diyor.

Kırılmaları sadece 2008 ekonomik krizine bağlamıyor.

2011 yılında başlayan Suriye’deki savaşın uluslararası bir savaş şeklini almasını da... En az ekonomi kadar önemli bir gelişme sayıyor.

İktisadi krizle uluslararası siyasi krizin iç içe geçmesinin yarattığı sarsıntıdan bahsediyor. “Bir birini tetikleyen 2 büyük deprem” diyor.

BOŞLUK DOLDURMA ARACI TEK ADAM

Balta, 2008 ekonomik krizini “neoliberal birikimin krizi” olarak tanımlıyor. Sağ popülizme giden süreci neoliberal yönetimin hazırladığını vurguluyor.

Üzerine ekliyor: “Sağ popülizm neoliberalizmden kopuş değil, neoliberalizmin radikal bir uzantısı.

Peki neoliberal yönetim ne yaptı da ‘sağ popülizme’ yol açtı?

Evren Balta’ya göre öncelikle, 1980’li 90’lı yıllar boyuncu siyasi partileri evcilleştirdi. Onları siyasal aktör olmaktan, referans noktası olmaktan çıkardı.

Hepsini merkeze topladı. Siyasi partilerin aralarındaki farklılıkları yok etti. Bu da demokratik meşruiyeti zayıflattı.

İkincisi kamusal alanı zayıflattı. Her şeyi özelleştirdi. Kamunun yeniden dağıtım gücünü eritti.

Süreç bir kaybedenler grubu oluşturdu. Bu da kamusal meşruiyeti yok etti.

Üçüncüsü... ‘Piyasanın düzenleyiciliği’ iyice eşitsizliğe yol açtı.

Demokratik meşruiyet, kamusal meşruiyet ve piyasanın meşruiyeti iyice yok oldu.

Peki sistem yerine ne koyabildi?

Şimdilik hiç!

Sadece karizmatik lider.

Tek adam rejimlerinde karizmatik lideri Evren Balta şöyle tarif ediyor: “Aslında bütün bu meşruiyet yitimini dolduran... Devletin içinde olağanüstü biçimde artan gerilim ve kavgayı çözmeye aday olarak ortaya çıkan... Siyasal sistem formülü.”

SAVAŞIN YAPTIĞI EBELİK

Evren Balta, 2011 yılında Suriye’de patlayan savaşı dünyayı değiştiren, dünyayı Suriyelileştiren bir süreç olarak tanımlıyor.

“3. dünya savaşı olmasa da yeni tipte uluslararası bir savaş” diyen Balta bu savaşın muazzam bir göç dalgası yarattığına dikkat çekiyor.

Bir düşünürün... “Savaş yürütmenin ebesidir. Yürütmeyi güçlendiren bir ebe” önermesini  hatırlatan Balta, “Savaşla karşı karşıya iseniz tarihin her döneminde dünyanın her yerinde yürütmenin güçlenmesi olgusuyla karşı karşıya kalıyorsunuz” diyor.

Bir biriyle bağlantı olduğunu söylediği iki depremin (2008 krizi ve Suriye savaşı) tam da “Her şeyi yürütmeyi güçlendirerek bir arada tutalım” refleksiyle karşılandığına dikkat çekiyor.

“Bu durumun küresel bir fenomen!”

Fransa’da, göçmen karşıtı, hatta ırkçı politikanın bayraktarlığını yapan Le Pen’in... 

Macaristan’da aşırı sağcı Orban’ın...

İngiltere’nin sağcı muhafazakâr Başbakanı May’in...

Hindistan’ın faşizmin kenarında dolaşın Başbakanı Modi’nin..

Türkiye’de tek adamı onaylatan Erdoğan’ın...

Hepsinin ama hepsinin...

Benzer özellikler üzerinden hareket ederek bir siyasal sistem kurmaya...

Farklı biçimlerde yürütmeyi güçlendirerek...

Demokratik kurumlardaki çöküntüyü...

İktisadi durgunluğu...

Ve de çatışmayı çözmeye çalıştıklarını söylüyor Evren Balta.

Yani özetle; Neoliberalizmin altını oyduğu meşruiyet yitimini bir biçimde onarmaya çalışıyorlar.

2008 ekonomik depremin etkileri her yerde aynı değil. Ama sağ popülist iktidarlar aşağı yukarı ortak özelliklere sahip karar alma modeli üzerinden ilerliyorlar.

KORKULARA OYNAMA, KAYIRMA VE TELAFİ EDEBİYATI!

Yükselen sağ popülist hareketlerin ortak özellikleri nedir?

“Birincisi, karizmatik lider” diyor Evren Balta.

“Peki ne yapıyor karizmatik lider?” sorusana ise şu cevapları veriyor:

Korkan ve öfkeli halka referans noktası oluşturuyor.

Kültürel olarak onlarla aynı kodları kullanıyor, aynı şeyleri söylüyor. Hislerine ayna tutuyor. Tutulan ayna geniş kitlelerin duygularını yatıştırıyor. Korkularını azaltıyor.

Karizmatik lider milleti (varsayılan bir özneyi) birliğe çağırıyor. Onun kendisiyle bir olmasını istiyor. Ve birlikle bütün tehlikelerin atlatılabileceğini iddia ediyor.

Evren Balta cevaplarının ardından şu uyarıyı yapmayı da ihmal etmiyor: Karizmatik liderle millet arasındaki ilişki sadece duygusal bir ilişki değil.

Klientalist (kayırmacı) ilişkiler de kuruluyor. Devlet (Siyasiler) müşteri (vatandaş) ilişkisi... ‘Sosyal yardımlar’ başta olmak üzere pek çok uygulama, kendi müşterisi olma koşuluyla, kayırmacı bir araca dönüştürülüyor.

Karizmatik liderlik dışında başka ne gibi ortak özellikten bahsedilebilir?

Balta, “Bütün sağ popülist siyasetler, temsili siyasete ve örgütlü yapılara inanılmaz bir nefret duyuyorlar. Sadece kendilerinin temsil ettiğini düşünüyorlar. Azınlıkların, sendikaların, örgütlü yapıların hatta siyasal partilerin bile bu alana girmesine düşmanca ve şüpheci tavır gösteriyorlar. Siyasal alanı tamamen ‘temizlemeye’ çalışıyorlar” diye özetliyor.

Başka bir ortak özellik olarak kaybedenlerin seferber edilmesini gösteriyor.

Kaybedilenleri, kayıpların telafisi anlatısı üzerinden seferber ediyorlar.

Saygının telafisi...

Paranın telafisi...

Gücün telafi... 

“Telafi edebilecek mi?” sorusuna Balta’nın yanıtı oldukça net: Edemeyecek ama telafi edebileceğine dair bir anlatıya sahip.

İÇE KAPANAN EKONOMİ DEĞİL KÜLTÜR

Sağ popülizmin ortak bir özelliği de krize yönelik tepkilerinde açığa çıkıyor.

Sağ popülizmin krize yönelik tepkileri son derece dışsallaştırıcı. Sorunu kendinde görmeyen bir dışsallaştırıcılık.

Evren Balta durumu şöyle anlatıyor:

Bir tehdit varsa bu tehdit mutlaka dışarıdandır.

Bakın göçmen geliyor..

Batılılar, AB, terör geliyor...

Bizi boğacaklar. Bizi bozacaklar. Bizi yıkacaklar.

Ve sürekli temel sorunun dış güçler, dışardan gelen tehditler olduğunu söylüyorlar. Dolayısıyla dışarıdan gelen tehditlere karşı lideriyle bütünleşmiş milletin, tek vücut direnmesi gerekir.

Bütün neo-faşist akımların temel özelliğidir bu.

Bu dışsallaştırma ile nereye kadar?..

Balta’nın cevabı şöyle: “Çözüm önerileri iktisadi olarak büyük oranda yapamayacakları bir içe kapanma. Yaptıkları aslında iktisadi kapanmadan daha çok kültürel bir kapanma. Hareket eden her şeye duyulan bir öfke... Öfke duyulan insan da olabilir göçmen şeklinde, fikirler de olabilir batından gelen! Hareket eden her şeye bir öfke.

TEK ADAM ‘İSTİKAR’ DEĞİL ‘KRİZ’ HALİ

Sağ popülizm, büyük oranda çatışan çıkarlara sahip, krizle çıkarları uzlaşmayacak grupları karizmatik lider üzerinden uzlaştırıyor.

Devletin kendisi karizmatik liderde vücut buluyor.

“Oysa büyük depremin (2008 krizi) yarattığı yeni gerilimler uzlaşmayı imkansız kılıyor” diyor Evren Balta.

Çatışmaları çözecek bir hakem muamelesi gören karizmatik lider bu imkansızlık içerisinde acaba nasıl bir işlev görüyor? 

İşte Balta’nın cevabı: Karizmatik lider çatışmaları, seferber ettiği kitle desteği üzerinden, çözüyor muş gibi yapıyor. Aslında çözmüyor ama çözdüğünü, çözebileceğini iddia ediyor. Bu ne demek sürekli kriz durumu demek. Aslında istikrar vaat eden şey sürekli bir kriz durumu.

Sürekli seçim...

Sürekli savaş...

Sürekli saldırı...

Sürekli genişleme, koruma...

Bu süreklilik hali “Bunlarla ben baş edebilirim, ben yapabilirim” iddiasını canlı tutuyor. Bu iddia üzerinden devam edebilmenin yolunu açıyor..

Evren Balta’ya göre tam da bu noktada şu sorular öne çıkıyor:

Her durumda bu karizmatik lider takip edilecek midir?

Devletin bürokratik aygıtı liderin her dediğini yapacak mıdır? Bu durum darbeler de dahil  çatışmalara ve savaşa gebe değil midir?

Krizi çözdüğünü iddia edenlerin aslında krizi hakem rolü üstlenerek çözmeye çalışması yeni istikrarsızlıkların ve çatışmaların habercisi değil midir?

Mesela kapanmacılık, kimi sermaye grupları karşısında diğerlerini kayırmak anlamına gelmeyecek midir? Ve bunların duruma yönelik direnişi ne olacak? Dışa açık sermaye gruplarının tavrı ne olacak?

Milletin liderle özdeşleşmesi ve meşruiyetin lider üzerinden devam etmesi, lidere bir şey olursa kurumlar ne yapacak sorusunu öne çıkarmıyor mu?

Uluslararası ittifaklar böylesi ortamda neye göre şekillenecek?

Soruların ardına ufak bir ekleme de yapıyor: Anlayacağınız bunlar kriz durumunun kalıcılığına dair bir şey!

Yarın: ‘sağ popülizm’ kavramı olan biteni açıklamaya yeter mi?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...