05 Mayıs 2017 00:59

'Evet' gerekçeleri: Çıkarım mantığı, kategori ve bölünmeler

'Evet' gerekçeleri: Çıkarım mantığı, kategori ve bölünmeler

Fotoğraf: Envato

Paylaş


Aristoteles, Farabi, İbni Sina, Port Royal mantıkçılarına göre kıyasta (çıkarımda) öncüller esas olup sonucu belirler yani klasik mantıkta kıyasta sonuç öncüllere bağlı bulunuyor. “Öncülleri” bilimdeki nedenler gibi anlayabiliriz ancak nedenlerden bazen daha geniş bazen daha akli ve biçimsel sınırlar içeren tanım ve kategoriler (makuliyetler) taşımaktadır ki, öncüller aksiyom (belit) ve postulat (konut) tarzı bir karşılıktadır. Özdeşlik ve çelişmezlik ilkesinden hareketle “bir şey kendisinin aynısıdır” ise,“1 doğal sayı ise (tam sayı ise) 2, 3, 4 de doğal sayıdır”. “Bu kitap doğru ise bütün söyledikleri de doğrudur.”

Günlük yaşamdaki kanaat ve yargılarımız da aksiyom ve postulatlar gibi iş görmektedir. Örneğin “A kişisi B kişisi salih (doğru) kişidir“ diyor, “Nereden bileceğiz B kişisinin doğru olduğunu” diye sorduğumuzda, çünkü “A kişisi yalan söylemez”, “O halde A doğru kişi diyorsa B doğru kişidir” gibi bir çıkarım mümkün oluyor.

“Emin (kefil) kişinin doğru söyleyip söylemediğini nereden bilebiliriz?” diye sorduğumuzda ise “Şeyhler yalan söylemez” gibi bir öncül ileri sürülebiliyor. 

Bilimsel yaklaşım; aksiyomları (Kendisi tanıtlanamayan önermeleri-ön kabulleri) veya postulatları (Kanıtlanamayan ama geçerli sayılan mantıksal apriori önermeleri) paradoksal veya metafizik kabul eder (Pratik erdemler bunları doğrular mı, bu da kesin söylenemez), daha çok “teorem” ile ilgilidir (Yanlışlığı da ispatlanabilen önermelerle ilgilidir). 

Akıl ve bilim müşahede etmeyi (görüp gözlemlemeyi), sınamayı şart koşuyor, Popper’ın deyimiyle ilgili emin kişi “yalan söylediğine tanıklık etmediğimiz sürece” yalan söylememektedir, aynı şekilde burada kefil olunan B kişisi için de bilim dolayıma (aracılığa) başvurma yerine doğrudan kendi gözlem ve deneyimlerini öne alır. Yargı kiminle ilgili ise onun salih kişi olup olmadığını gözlemler. Aksi bir duruma tanıklık etmişse “bunda da bir hikmet vardır” (Belki kastı gasbetme, komisyonculuk, çalıp çırpma değil de okul-cami yapma veya hizmettir vb.) demez veya okul-cami parası olması hırsızlıktan gelmişse çalıp çırpmayı örtmez.

EVET CEPHESİNİN GEREKÇELERİ 
(EVET ÇIKARIMININ ÖNCÜLLERİ)

İşin realitesine dönülürse, evet cephesinin öne çıkan gerekçeleri, 1-Sandık (referandum) önümüze konuluyor, bundan daha demokratik bir durum olur mu, millet karar veriyor, demokrasi azalmıyor artıyor, 2-Başörtüsü başta olmak üzere Müslümanlar veya herhangi bir inanç grubu baskı görmüyor, herkes güzelce hayatını sürdürüyor (Yaşam biçimleri baskılanmıyor, aksine daha genişliyor), 3-Batı çöküyor, Türkiye büyüyor, Türkiye’nin büyümesini istemeyenler Erdoğan’a, Ak Parti’ye, Türkiye’ye garez güdüyor, 4-Ekonomik gelişme iyi gidiyor, Batı kösteklemeye çalışıyor, 5-Gezi olayları da, 17-25 Aralık da, 15 Temmuz darbe girişimi de aynı şer odaklarınca (İsrail, İngiltere, ABD vb.) tasarlanıp desteklendi, muhalefet de bilerek veya bilmeyerek şer odaklarına alet oluyor, en önemlisi de 6-İslam (dinimiz) en yüce ve doğru bir dindir, Osmanlı cumhuriyetten daha dindardı, Yeni Osmanlıcık veya dinin öne çıkması çok yerinde, dinden kötülük gelmez, dine mesafeli olanlar veya yeterince sahiplenmeyenler daha kötü bulunuyor. 7-İşimiz gücümüz bozulmadı, apartmanlar, TOKİ’ler, köprüler, duble yollar, sıfır arabalar, havaalanları tıkır tıkır işliyor. 8-Askere, doktora, memura kul köle olmuyoruz, hepsi milletin (bazen din bazen halk anlamında) önünde el pençe divan, hizmetler daha iyi yürüyor. 9-Gelecekte daha da iyi olacak, Başkanlık karar alma ve büyüme potansiyelini artıracak, Türkiye dünyanın en saygın ülkelerinden olacak, din diyanet ve ülke gelişecek, bizleri daha iyi günler bekliyor. O halde EVET! Çoğu da samimi evetler.

N. Hikmet’in “Nikbinlik” şiirinden “Güzel günler göreceğiz çocuklar” kaldı akılda. Aynı şiirde dizeler devam ediyor: “hani bunlar/ 77 katlı yekpare camdan mağazalardır/ Hani şimdi biz haykırırız/ Cevap:/ açılır kara kaplı kitap:/ zindan../ / Hani şimdi biz../ İnanın: / güzel günler göreceğiz çocuklar/ güneşli günler göreceğiz”.  

Tam yazıyı bitirecekken yetmişine dayanmış emekli milli eğitim müdürü kuzenimden bir mesaj düşüyor. Aşık Reyhani’den dizeler: “Öğretmenim sana kurban olayım/ Al benim oğlumu insan yetiştir/ Din bilmeden kitap verme eline/ İlk evvela ehl-i iman yetiştir.”

İlk evvela neye inanıp neye inanmayacağına kendisi karar verecek aklı, gözü, bilgisi, görüsü, vicdanı açık insan mı yetiştireceğiz, yoksa dini norm ve değerleri yükleyeceğimiz (Telkinde bulunacağımız) Müslüman mı veya bir dinin mücahitlerini mi, cihatçıları mı?

Samimiyette bir sıkıntı yok, çoğu insan samimi de (cahilin samimiyeti belki daha da içten de) Anadolu ve Müslümanlar akıl ve bilime göre dini öne çıkararak ve temel alarak kurtulabilir mi? Girdap büyük.

Farabi’ye göre, kıyasın maddesi öncülleridir ki, öncüller iyi, hak ve doğru ise kıyas da hak ve doğru olur. Ya değilse?

İşimiz zor ve uzun. Belki de trajedi. Trajedi olduğundan devrimleri de (kurtuluş arayışlarını da)  içinde barındırıyor. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...