28 Nisan 2017 01:00

Çelişki değil safsata, hile ve düzenbazlık

Çelişki değil safsata, hile ve düzenbazlık

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Aristoteles, Farabi, İbni Sina, Pascal… burhan (akla apaçık uygun yargı, gerçeğine uygun bilgi) ve diyalektik ile hakka ulaşırsın ama safsata (demagoji), meşhur öncüllerle (beylik sözlerle) yapılan yanıltıcı kıyaslar bir işe yaramaz, belki tek faydası cahilin cehaletini göstermekte kullanılabilir olmasıdır diyorlar. 

Machiavelli’ye kadar götürülebilir mi bilemiyorum, kaldı ki Machiavelli’nin değerlendirmeleri de kendi içinde daha tutarlı, Türkiye’nin uzun bir süredir yaşadıkları akla, mantığa, vicdana sığmadığı gibi yasalara da sığmıyor. Anadolu deyimiyle “Ben yaptım oldu”, “Atı çalan Üsküdar’ı geçti” havasındalar. 1700’lerden itibaren Osmanlı için söylenen “kuralsız despotizm”, daha sonraki “şark kurnazlığı” giderek kurnazlığı bile aratır hile hurda çarpma çırpmaya dönüşmüş bulunuyor.

YSK’NİN HÜKÜMLERİ PARADOKS DEĞİL AÇIK HİLE VE SAFSATA: BİR HÜKMÜN GEREKÇESİ İLE DİĞER HÜKMÜN GEREKÇESİ BİRBİRİNE KARŞIT

Adalet Bakanı, “Mühürsüz oylar geçersizdir” diyerek yasa hükmünü yok sayıyor, YSK farklı karar verebilir diyor, ancak YSK’nin verdiği kararların yasada belirtildiği üzere “kesin” olduğunu savunuyor.

Aynı durumu zaten YSK ısrarla söylüyor. YSK hükümleri kesindir, Danıştaya veya AYM’ye götürülemez.

Ben işin mantığındayım.

“YSK kararları kesindir” hükmü ile “Mühürsüz oylar geçersizdir” hükmü aynı yasanın belirlenimleri değil mi? Yasanın bir belirlenimi geçersiz ise diğer belirleniminin geçerli olduğunu nasıl bilebilir ve güvenebiliriz? 

YSK kendi verdiği hükmü, bir diğer hükmü ile yok saymaktadır. Eğer “YSK kararları kesin” olduğuna dair bir hüküm varsa ve bu hüküm “Yasada belirlendiği için” yasal kesinlikte bir hüküm ise “Mühürsüz oylar geçersizdir” hükmü de kesin bir yasal hükümdür.

Eğer yasada yazılı bir hükme aykırı bir hüküm, yasal olmayan meşhurlarla (örneğin vatandaşın oyunun heba olmaması) ile gerekçelendirilecekse, bu da şekil olarak dolaylı bir şekilde Anayasa’da belirlenen oy hakkı (seçme seçilme hakkı) ile temellenecekse Anayasa’da doğrudan daha açık hükümler bulunuyor ki, “idareciler yasal olarak yetkilendirilmedikleri konularda yetki kullanamaz” veya “Hiç kimse yasal bir düzenleme olmadan yargılanamaz /suçlanamaz/ cezalandırılamaz”. 

Dolayısıyla bu oldubittilerle YSK’nin ötesinde Anayasa’nın açık pek çok hükmü de hükümsüz kılınırken (“hayır” cephesi yasada yazılı olmadığı halde “cezalandırılmış” iken, dahası bu kararda yasa ve Anayasa’nın açık hükümleri yok sayılmış iken) YSK’nin kararlarının kesin olduğu yasaya dayandırılıyor. Hüküm içeriklerinde yasalar yok sayılırken hükmün usulünde yasalar dayanak gösteriliyor.

HİLE VE SAFSATA YASAYA VEYA ADALETE DEĞİL ZOR GÜCÜNE DAYALIDIR

Hilenin mantığı olmaz, algoritması da olmaz, oranı adaleti de olmaz, her yönden açığa çıkar ve ortaya saçılır. İnsan vicdanında, insan gönlünde meşruiyet kazanamaz, tarafgirlik üzerine bilişsel ve bilinçli yüzleşmeye dayanmayan kitlesel destekler alınabilir ama bunu akıl, bilim, sağduyu izah edemez.

Hileyi, hileden olumsuz etkilenenlerin kabullenmesi ise imkansızdır, çünkü bunun için akli, bilimsel veya vicdani gerekçelerinin gösterilmesi gerekmektedir.

Hileyi, hileden olumsuz etkilenenlere kabul ettirmenin tek yolu güç ilişkileridir. İktidarın yaptığı veya daha güçlünün yaptığı, egemen devletin yaptığı bir haksızlığa karşı, yurttaş çaresizce “Ne yapacaksın, güç onda, sesini çıkarma” noktasına geliyor.

Yani içsel bir kabul veya meşruiyet yok,  o zaman dışsal zor ilişkileri böyle bir “boyun eğmeye” zorluyor.

SAVAŞ, ZOR, ÖLÜM… MEVCUDU SİNEYE ÇEKMEYE ZORLAR

Eğer bir hile yapılmış ise bunu kabul etmeyenlerin kabulünün sağlanmasının bir yolu daha bulunmaktadır ki, bu da daha ağır bedeller çıkarılmasıdır. Yani hileyi aşmak için ödenecek bedelin çok daha ağır insani ve ekonomik sonuçlar yaratmasıdır. Savaşlar, çatışmalar, kamplaştırma, düşmanlaştırma, 12 Eylül öncesinde de olduğu üzere daha da körüklenir; çoluk çocuk daha ağır bedellerle karşılaşmasın diye yurttaşlar mevcut hile ve hukuksuzluğu sineye çekmeye zorlanır.

BM’nin de öngördüğü gibi “barışçıl yollar” tüketilmeli önce. Umarım, tüketilmemiştir. Ya “barışçıl yollar” da tüketilmişse, ne olacak? 

Karşı devrimlere karşı devrimler yakındır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...