27 Nisan 2017 01:00

1 Mayıs ve sonrası

1 Mayıs ve sonrası

Fotoğraf: Envato

Paylaş

1 Mayıs, ilk kez kutlandığı 1890 yılından bu yana, işçi sınıfının 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren başta “sekiz saatlik iş günü” olmak üzere, “İnsanca yaşam ve insanca çalışma” talepleriyle yürüttüğü mücadelenin dönüm noktası olarak kabul ediliyor. İşçi sınıfı, 127 yıldır dünyanın dört bir yanında benzer taleplerle ve 1 Mayıs ile özdeşleşen “Birlik, Mücadele, Dayanışma!” sloganı ile patronların ve onların sözcüsü olan iktidarların saldırılarına ve hak gasplarına karşı talepleriyle alanlara çıkıyor. 

Dünyanın farklı ülkelerinde yapılan 1 Mayıs gösterileri ya da kutlamalarının,içerikleri ve biçimsel özellikleri farklılıklar gösterse de, dünyada 1 Mayıs gibi evrensel bir nitelik taşıyan, kitlesel ve yaygın olarak kutlanan başka bir gün yok. 1 Mayıs’ı farklı kılan, işçi sınıfının kapitalizme, emperyalizme, sömürüye, iktidarların sınır tanımayan saldırganlığına karşı, işçi ve emekçilerin ortak sınıf çıkarları etrafında birlik olması, sınıf dayanışmasını güçlendirmesi ve gerçek gücünü dosta düşmana göstermesi. 

Çalışan nüfusunun üçte ikisi ücretli emekçilerden oluşan, en temel ekonomik ve demokratik haklarına yönelik tehditlerin ve saldırıların yaşandığı Türkiye gibi bir ülkede, 1 Mayıs atmosferinin daha canlı olması, işçi sınıfının mücadele taleplerinin sendikalar aracılığıyla günler öncesinden güçlü bir şekilde dile getirilmesi gerekirken, birkaç istisna dışında, anlaşılması güç bir rehavet var. 

Hükümet, referandum öncesinde, sandıktan ‘evet’ çıkması halinde kıdem tazminatı fonunun kurulacağını ve kamu emekçilerinin iş güvencesini tamamen ortadan kaldıracağını ilan etmişti. Şaibeli de olsa sandıktan istedikleri sonucu çıkardılar ve ‘verdikleri sözü’ tutmak için çalışmalarını yoğunlaştırdılar. İşçilerin kıdem tazminatını, kamu emekçilerinin iş güvencesini hedef alan saldırıların muhatabı olan kesimler ve onların sendikal temsilcilerinin sürekli ‘kırmızı çizgi’ edebiyatı yapması dışında, somut bir mücadele ya da eylem planı ortaya konulmuş değil. 

Bu yıl 1 Mayıs, işçi ve emekçilerin acil ekonomik ve sosyal talepleriyle, demokratik hakların ve en temel özgürlüklerin tehdit altında olduğu, ülke yönetiminde olağanüstü yönetim uygulamalarının ‘tek adam rejimi’ üzerinden olağan hale getirilmeye ve düzenlenmeye çalışıldığı bir döneme denk geldi. Bu nedenle 1 Mayıs’ta öne çıkacak temel talepler ve ‘yeni rejim’ arasındaki somut bağların teşhiri, sadece 1 Mayıs açısından değil, 1 Mayıs sonrasında farklı alanlarda yaşanacak gelişmeler ve yürütülecek mücadeleler açısından büyük önem taşıyor. 

2017 1 Mayısı, ne kadar yaygın ve kitlesel olarak kutlanabilir, emekçilerin gerçek sorunları ve talepleri ne kadar gündem olabilirse, 1 Mayıs sonrasında işçi ve emekçilerin ortak ve acil sorunlarının çözümü için mücadele olanaklarının artması ve somut sonuçlar alınması mümkün olabilir. 

1 Mayıs gibi evrensel bir günün, yaygın bir şekilde ve geniş bir katılımla, bu önemli günün hakkını vererek güçlü bir şekilde kutlanması elbette önemlidir. Fakat en az bunun kadar önemli olan bir diğer nokta, 1 Mayıs sonrasında işçi ve emekçilerin, onları temsil etme iddiasında olan sendikal ve siyasal örgütlerinin sermaye ve hükümetin ortak saldırılarına karşı nasıl bir tutum takınacağı, 1 Mayıs sonrasında nasıl bir mücadele çizgisi izleyeceğidir.

Bu yıl 1 Mayıs, Türkiye’nin iç ve dış politikada yaşadığı sıkışmışlık, ülke ekonomisindeki kötüye gidişin sürmesiyle artacak olan tehditler, saldırılar ve hak kayıpları karşısında yürütülecek mücadelenin ‘işaret fişeği’ olmalıdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa