26 Nisan 2017 01:00

Haklı bir davayı verin sizi haksız çıkarsınlar!

Haklı bir davayı verin sizi haksız çıkarsınlar!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

13 Nisan günü CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun özel uçağı ile Balıkesir-Bandırma’daki 6. Ana Jet Üssüne inmesinden sonra üstte askeri törenle karşılanmasının ‘tartışmaları’ sürüyor.

Bu konuda Genelkurmay Başkanının isteği ile Hava Kuvvetleri Komutanı tarafından açılan soruşturma sonuçlanmış. Hava Kuvvetleri Komutanı, önceki gün soruşturmanın sonucunu; “Genelkurmay Başkanımızın direktifi üzerine inceleme başlattık, raporumu tamamladım. Genelkurmaya sundum. Kasıt yok, kusur var!” diyerek açıkladı.

Ancak bu açıklamanın hemen sonrasında Savunma Bakanı Fikri Işık tepki gösterdi. 

‘TÖREN’İN ARKASINDA KİM BİLİR NELER VAR? 

Elbette her aklı başında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı için ana muhalefet partisinin liderinin uçağının bir askeri üsse inmesi sonrasında -belki de askeri bir seremoni refleksiyle- yapılan askeri tören, gülerek geçilecek, ‘Hoş bir durum’dur! Ama öyle olmuyor memlekette. Genelkurmay Başkanı soruşturma için Hava Kuvvetleri Komutanını görevlendiriyor, o da soruşturma yaptırıyor, soruşturmayı raporlaştırıp, “Kasıt yok ama kusur var” diyerek Genelkurmay Başkanına sunuyor!

Hava Kuvvetleri Komutanının bu açıklamayı yapmasından hemen sonra Savunma Bakanı Işık’ın, “sonuç”tan hoşnutsuzluğunu gösterecek biçimde, sonucun asıl olarak Bakanlık Teftiş Kurulunun soruşturmasından sonra belli olacağını açıklaması, konuyu daha da ilginçleştirdi! Çünkü Bakan Işık’ın açıklaması, yapılacak soruşturmada “Bu askeri törenin arkasında ne var ne yok” onu araştıracaktır! Ki, böyle basit bir törenin arkasında “Hükümete karşı bir tutum”, “komplo”, “darbe” parmağı arama, olsa olsa paranoya ile açıklanabilirdir! Ki, bu tür paranoya aslında topluma verecek bir şeyi kalmayan iktidarların kapıldığı bir “ruh hali”dir. 

Ama burada AKP Hükümetinin ruh halinden öte, CHP’nin bu konudaki tepkisini tartışacağız. Çünkü CHP’nin tepkisi bugün, Türkiye’nin önündeki süreç ve ilerici demokrat güçler için  AKP’nin sorunlu “ruh hali”nden daha önemlidir.

MHP’NİN ARGÜMANLARIYLA AKP İLE MÜCADELE EDİLEMEZ 

CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz; Genelkurmay Başkanının soruşturma açtırması ve Savunma Bakanı Işık’ın açıklamasına karşı şu ilginç değerlendirmeyi yapıyor: “(Kılıçdaroğlu’nun törenle karşılanması) Bunların kanına dokunmuş. Ama bu zat-ı muhteremlerin, Barzani İstanbul’a, Ankara’ya gelirken, altına kırmızı halılar serildiğinde, göndere bayrak çekildiğinde; Yunan Savunma Bakanı, egemenliği tartışmalı Eşek Adası’na gittiğinde bunların kanına dokunmuyor mu? (Soruşturmanın) Siyasi sorumlusu Genelkurmay Başkanı’dır. Türkiye’nin ordusunun başındaki kişinin, bu kadar siyasi işlere karışması, ordunun kredibilitesine, bizim yüreğimizdeki asker sevgisine ciddi darbedir. Ege’de işgal altındaki ada, adacık, kayalıklarla ilgili bir şey yapsınlar, oralarla ilgili soruşturma yapsınlar. Türkiye’nin ana muhalefet partisi genel başkanına gösterilen muamele, Eşek Adası’nda şov yaptığı söylenen Yunan Savunma Bakanı’na gösterilen muameleden daha kötü!”

Yılmaz; Kılıçdaroğlu’nun törenle karşılanması için soruşturma açtıran Genelkurmay Başkanını AKP’nin siyasi hattına girmekle ve yine devletin pek çok imkanını AKP’nin siyasi amaçları için harekete geçirmekle eleştirmek yerine; Genelkurmayı Yunanistan’a haddini bildirmemek ve Barzani şahsında Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkını önlemede yeterince aktif olmamakla eleştiriyor. Oysa ki bunlar; MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin ve öteki MHP sözcülerinin de AKP ve Hükümetine yönelik eleştirileriyle birebir aynıdır!

Tam da AKP’nin işine gelecek biçimde.

MİLLİYETÇİLİKLE YURTSEVERLİK ARASINDAKİ SINIR ÖNEMLİ

Eğer sorun, CHP ile AKP arasında Hükümetin bir tutumunu eleştirmekle sınırlı olsa, kuşkusuz ki, konuyu burada tartışmak bile yersiz olurdu. Ama burada tartışmaya açılan konu, Türkiye’nin dış politikasıyla ilgili ve en hassas konulardan birisi. CHP de bu konuda, AKP’ye karşı çıkar görünürken aslında şoven milliyetçi odaklarla aynı çizgiye düşüyor.

Örneğin Fırat Kalkanı’nda 71 askerin hayatını kaybetmesine CHP, tepkisini “Suriyeli gençler Türkiye’de yan gelip keyif çatarken onların yaşıtı bizim askerlerimiz Suriye çöllerinde şehit oluyor” diyerek dile getiriyor. Ya da CHP Hükümetin göç politikasını eleştirirken, göçmenlerin Türkiye’de vergi vermediği, askerlik yapmadığı, sıraya girmeden sağlık hizmeti aldığı, gençlerin sınavsız üniversiteye alındığı,...gibi bir kısmı abartı olan ama hükümetten çok sığınmacıları hedef gösteren bir kampanya yürüttü, yürütüyor. Ki, buradaki argümanlar da yerli şoven milliyetçi odakların, Avrupa’nın neofaşist, yabancı düşmanı odakların argümanlarıyla aynıdır.

Referandum sürecinde de “Cumhurbaşkanlığı sistemi federasyona yol açacak”, “Evet çıkarsa PKK ile çözüm süreci yeniden başlatılacak” diye açıklamalar yapan CHP sözcüleri, her halde Kürt halkının kafasının karıştırılması için Erdoğan ve Hükümetine en önemli yardımı yapmıştır!

Yani CHP, AKP’yi şoven milliyetçi odakların ürettiği: komşu ülkelerle yerli yersiz çatışma çıkarmak, Kürtler başta olmak üzere bölge halkların kendi kaderini tayin hakkını, “Türkiye’nin ulusal güvenliğinin tehdidi” olarak gören politikaları savunmayı esas alan bir muhalefet çizgisi izleyerek aslında şoven milliyetçilik çizgisine düşmektedir.

CHP’NİN BU ÇELİŞKİLERLE HALKA GÜVEN VERMESİ ZOR! 

Bu yüzdendir ki CHP’nin, milliyetçilik ile yurtseverlik ya da antiemperyalizm arasındaki ayırımı görmesi ve kendisini en gerici odaklardan, AKP-MHP ve ittifak güçlerinden gözle görülür biçimde ayırması gerekmektedir. 

Aksi halde CHP;

- Bir yandan Suriye çöllerinde Türkiye’nin genç askerlerinin ölmesini eleştirirken öte yandan Mecliste Suriye’ye asker gönderilmesine oy vermesini,

- HDP’li vekillerin tutuklanmalarını eleştirirken, CHP’nin Mecliste dokunulmazlıklarının kaldırılmasına destek vermiş olmasını,

- AKP hükümetinin komşularıyla düşmanlaşmasını eleştirirken, Ege’de Yunanistan’la çatışmayı, Kürtlerin (Barzani eleştirisi üstünden) ve bölge halklarının kendi kaderini tayin etmek istemesini Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit ettiğini savunmasını açıklayamaz. 

Doğrusu CHP’nin içinde debelendiği çelişkiler, en haklı olacağı konularda bile CHP’yi haksız, ne dediği anlaşılmayan, hükümeti destekliyor mi, eleştiriyor mu?” gibi tutum konusunda ciddi kuşkular uyandıran bir çizgiye itmektedir. 

Hani aldığı davayı savunamayan beceriksiz avukat; “Haklı bir davayı ver, seni haksız çıkarsın” diye tarif edilir ya; CHP, özellikle iç ve dış politikanın “milliyetçilik”le bağlantılı konularında bu “beceriksiz avukat” durumuna düşmektedir.

Kılıçdaroğlu’nun Balıkesir’de askeri törenle karşılanması “davası”nda da böyle olmuş, tören hakkında soruşturma açılmasının haksız, yersiz, aptalca bir tutum olduğunu savunmak yerine CHP, Yunanistan ve Kürtleri hedefe koyan bir savunma çizgisi izleyerek, kendisini Bahçeli’nin MHP’sinin yanında mevzilendirmiştir!

Şaibeli referandum sonuçlarını tanımayan bir mücadelenin içinde önemli bir aktör olan CHP’nin, böyle bir çizgide ısrar etmesi “hayır güçlerini” bölen bir soruna da dönüşecektir. Bu yüzden CHP içinde bunun farkında olan politikacılara önemli rol düşmektedir. Çünkü CHP yönetimindeki bu çelişkili tutuma, CHP içinde de ciddi tepkiler olduğu biliniyor. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...