26 Nisan 2017 01:00

Hukuk guguk

Hukuk guguk

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Son günlerde bir vesileyle üç davanın iddianamesini okudum. Mustafa Taşkale davası, Cumhuriyet yazarları davası ve bir ‘FETÖ’ davası.

Kırk senedir ceza hukukuna aşınayım, binlerce iddianame gördüm, inanın böylelerini hiç görmemiştim.

Mustafa Taşkale Emek Partisi Tunceli (Dersim) İl Başkanı. Birkaç dönem de EMEP GYK üyeliği yapmış. Taşkale de referandum öncesi gözaltına alınan, tutuklanan binlerce muhaliften biri. Dersim’de hayır çalışmaları yürüten bir gece çok sayıda “hayır”cı gözaltına alınıyor. Baştan hepsi aynı örgütün üyesi gibi muamele ediyorlar. Daha sonra Taşkale diğerlerinden ayrılıyor ve onların bazıları tahliye ediliyor. Davaları da açılıyor. Fakat, Taşkale’nin iddianamesi bir türlü hazırlanmıyor ve bütün tahliye talepleri reddediliyor. En sonunda geçen hafta iddianame ortaya çıktı. 29 Mayıs’a da duruşma günü verildi. Bu kadar geç hazırlanan bir iddianame ve tutuklu yargılama karşısında ciddi deliller ve suçlamalar beklersiniz değil mi? Taşkale ve avukatları da bekledi. Ama hayal kırıklığına uğradılar. İddianamede Taşkale’nin Emek Partisi Başkanı olarak yaptığı basın açıklamaları alt alta eklenmiş ve Taşkale’nin PKK örgütü üyesi olduğu söylenerek örgüt üyeliğinden cezalandırılması istenmiş. Şimdi “Ne alaka?” diyeceksiniz. Ben de öyle dedim. Fakat, iddianamede bir mantık aramak beyhude. Savcı Emek Partisi ile PKK’nin farklı örgütler olduğunu bilmiyor mu? Dersim’de bir ilkokul çocuğunu yoldan çevirin, PKK ile Emek Partisi arasındaki ideolojik, siyasi ve örgütler farklılıklar hakkında 30 sene geriden başlayarak en az yarım saat bilgi verir. Savcı da Taşkale’nin PKK üyesi olmadığını biliyor. Fakat, 70 sene önce nasıl 6-7 Eylül saldırı ve yağmasından sonra solcu aydınları topladılarsa, şimdi yine aynını yapıyorlar.

Cumhuriyet gazetesinde savcı bu kez örneğin Cumhuriyet gazetesinin izlediği siyasi çizgiyi biliyor, son üç dört yıla kadar ulusalcı bir çizgi izlediğini, daha sonra çizgisini değiştirdiğini söylüyor. İyi de, bu suç değil ki! Ama iddianameye göre suç. Çünkü, yeni çizgi daha çok barıştan söz ediyormuş, daha çok demokrasi diyormuş, daha çok AKP’yi eleştiriyormuş. Bunları ‘FETÖ’ de yapıyormuş, o halde Cumhuriyet yöneticileri ve yazarları ‘FETÖ’ye hizmet ediyormuş. Hani ilk okuldayken Aristo felsefesini anlatmak için şöyle bir örnek verirlerdi: Kuş iki ayaklıdır, insan da iki ayaklıdır, o halde insan bir kuştur. Aynen öyle. ‘FETÖ’ AKP’yi eleştiriyor, sen de eleştiriyorsun, o halde sen bir ‘FETÖ’cüsün. Ve böyle bir iddianame ile insanları yedi ay hapset, bir sene sonra duruşmaya çıkart.

Onlarca ‘FETÖ’ davasından biri olan İstanbul Üniversitesi akademik personel ‘FETÖ’ davası iddianamesi ise şöyle: Üniversitenin bütün akademisyenlerinin isim ve T.C. Kimlik No’larını TMSF’ye göndermişler, Bank Asya’da hesabı olanları bize bildirin demişler ve hesabı olanlara ‘FETÖ’cüsün diye dava açmışlar. Ve şimdi onlardan ‘FETÖ’cü olmadıklarını kanıtlamasını bekliyorlar. 

Tahmin ediyorum ki, son yıllarda açılan davaların yüzlercesinin de iddianameleri böyle.

Bu iddianamelere karşı nasıl savunma yapılır? Avukatların da işi zor. Karşında hukuk ve kanun olmayınca, hukuk ve kanun çerçevesinde savunma da yapamazsın. Şahsen ben bu davaların avukatı olsam “Sen ne diyorsun kardeşim?” sözünden başka söyleyecek bir şey bulamam. 

Bu iddianameler, yargılamalar tarihe mal olacak. Onlara ileride “AKP Yargılamaları” diyecekler. Hukukun ve kanunların hiçe sayıldığını, yüz binlerce insanın delile, suç atfına dayanmayan iddianamelerle yıllarca tutuklanıp, yargılandığını, bir kısmının cezalandırıldığını yazacaklar. Başka şeyler de yazacaklar, bunların ne olduğunu da biliyorum, ama yazmayayım. Okur anlamıştır zaten.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...