Referandumun çağrısı: Bütün imkanlarla mücadeleye devam!
Fotoğraf: Envato
16 Nisan halk oylamasında ‘evet’in bıçak sırtı kazanmasına YSK’nin başında olduğu “sandık oyunları” iddiaları da eklenince, ülkeyi ‘tek adam tek parti’ yönetimine sürükleyecek anayasa değişikliği için ‘şaibe’ ve ‘meşruiyet tartışması’ öne çıktı.
Kuşkusuz ki burada en dikkat çekici olan, bugüne kadar seçimlerde hemen hiçbir tartışmanın konusu olmayan YSK’nin bir ‘iktidar organı’ haline gelmiş olmasıdır. Kendi başına bu bile, en önemli özelliği ‘tarafsızlık’ olan (Olması gereken) bir kurumun iktidara bağlı hale geldiğinde nasıl bir ‘güvensizlik’ ve ‘şaibe’ üreten bir merkeze dönüştüğünün açık bir işaretidir.
‘Meşruiyet’ ve ‘şaibe’ iddialarını dikkate almayan yandaş medya, zafer naraları atarak bu iddiaların üstünü örtmeye kalksa da referandumda ortaya çıkan veriler ve MHP’de büyük ‘yarılma’nın yanında AKP’nin de çok hayati organlarında bir ‘iç kanama’yla karşı karşıya olduğu gerçeğini örtbas edememektedir.
AKP’DE ‘İÇ KANAMA’, MHP’DE YARILMA!
AKP’deki iç kanamayı gösteren en önemli belirti; İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya gibi en büyük kentler başta olmak üzere 30 büyük şehirden 17’sinde ‘hayır’ın önde çıkmasıdır. 1 Kasım seçiminde bu kentler AKP’nin oy deposuydu ve AKP bu kentlerde MHP ve BBP’nin desteğine karşın 1 Kasım’da aldığı oy desteğini alamamıştır.
Ki, ‘evet’in önde çıktığı Bursa, Kocaeli, Sakarya, Konya, Kayseri gibi sanayi kentlerinde de 1 Kasım seçimine göre AKP+MHP oyları yüzde 10-15 gibi önemli oranlarda düşmüştür. Yani ‘evet’, bu sanayi kentlerinde galip görünse de mağluptur!
Bu kentler sadece nüfusu fazla olan kentler değil aynı zamanda;
-Önümüzdeki yıllarda nüfusları daha da artan kentler olması,
-Ülkenin; sanayisinin, ticaretinin, turizminin, kültür-sanat birikiminin de merkezleri olması bakımından belirleyici kentlerdir.
Referandum sürecinde gerek işçilerden, emekçi kesimlerden gelen mektuplar, gerekse arkadaşlarımızın işçilerin arasından yaptığı haberler, daha önce MHP ve AKP’ye oy veren işçilerden önemli bir kesimin referandumda, kendi partileriyle karşı karşıya geleceğini gösteriyordu. Ki, ortaya çıkan durum bunu doğrulamıştır ve bu gelişme kuşkusuz ki, önümüzdeki dönemde hem işçi sınıfı ve emekçilerin siyasete müdahalesi, demokrasi mücadelesinde yer tutması hem de emek mücadelesi içinde işçilerin, emekçilerin kendi talepleri etrafında birleşmesinin imkanlarını göstermesi bakımından önemli olmuştur.
EYVAH; KARŞIDAN GELEN İKİ KİŞİDEN BİRİ BANA KARŞI MI?
2011 Milletvekili seçiminde AKP yüzde 49.5 oy aldığında, kendisini kurulu düzenin sahibi, savunucusu gören ve AKP’nin yükselişinin ‘önlenemezliği’ endişesine kapılan kişilerin, “Ne yani karşımızdan gelen iki kişiden birisi AKP’li mi?” diye bunalıma sürüklendiği bir dönem yaşanmıştı.
O günlerden bu yana köprülerin altından çok sular aktı; AKP’nin oyları arttı, eksildi, seçimler oldu, iç ve dış politikada AKP yeni Osmanlıcı ve İslamcı referanslara dayalı bir toplum inşa etme amacını ortaya koydu; pek çok konu siyaset gündemine girdi, çıktı...
Ama süreç içinde AKP, sistemle daha çok bütünleşti; bir ‘reform partisi’ değil, ‘karşı reformlar’ yaparak Türkiye’yi Ortadoğu ülkesi haline getirmenin partisi olduğunu kanıtladı. Nitekim rejimi kendisine göre yeniden inşa etmeye kalkacak kadar sistemle bütünleşti. ‘Eski Türkiye’ye karşı ‘Yeni Türkiye’ iddialarını öne sürmesi, düzeni değiştireceğini iddia etmesi, gerçek bir düzen değişikliği değil, ayrıntıya dairdir. O değişiklik girişimleri de ileriye doğru değil, geriye doğru değişimi ifade etmektedir. Bu yüzden de büyük kentlerdeki işçilerin, emekçilerin tercihlerindeki değişim, bugüne kadar bu kentlerdeki başarısıyla iktidarda kalan AKP’li seçkinler için bir kabus olsa yeridir. Bu yüzden de artık İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de (zaten öyleydi), Adana’da, Antalya’da, öteki büyük kentlerde ve genel olarak da Türkiye’de “Aman Allah’ım, şu karşıdan gelen iki kişiden birisi benim kurmak isteğim rejime, benim tek adam rejimime ‘hayır’ mı diyor?” sendromuna sürüklenme sırası AKP’dedir, Erdoğan ve izleyicilerindedir.
Bu gerçekler dikkate alındığında; bu referandum, yakın hedefleri bakımından AKP’ye ve Erdoğan’a güç verirken orta vadede onun ayağının altındaki halıyı çeken bir referandum olmuştur.
Bu söylenenlerden elbette düz bir çizgi halinde AKP’nin ve onun arkasındaki güçlerin gerileyeceği çıkmaz. Tersine bu gerçekleri gören AKP’nin çöken temellerini sağlamlaştırmak için yeni girişimler yapacağı da muhakkaktır. Ama, ortaya çıkan ipuçları, bu ipuçlarını doğru değerlendiren Türkiye’nin demokrasi güçleri, ilericileri için AKP-MHP koalisyonunun emekçiler içerisindeki etkisinin yıkılması için imkanlarının çoğaldığı anlamına gelir.
DAHA BİLENMİŞ VE DAHA BÜYÜK BİR ENERJİYLE ÇALIŞMA ZAMANI
Referandumdan çıkan sonuçlar; elbette ki AKP’nin kendi amaçlarına varması için bir fırsat yaratmıştır. Teknik olarak referandumdan ‘evet’ çıkmasını kullanarak AKP yoluna devam etmek isteyecektir ama bu yol öyle düz ve kolay geçebileceği bir yol değildir. Tersine ilerici demokrat güçler, ortaya çıkan imkanları iyi değerlendirdiklerinde AKP’nin zaferi dün bu köşede ifade edildiği gibi bir ‘Pyrus zaferi’ bile olmayacağı gibi, kendi ayağına dolaşacak pek çok gelişmeyi de zincirlerinden boşaltacaktır.
- İstanbul’un bazı bölgelerinde vatandaşlar tencere tava çalarak Yüksek Seçim Kurulu’nun mühürsüz oy pusulası ve zarfı kararını protesto etti.
Bu yüzden de referandum sonuçlarına bakıldığında; elbette ki, “Hayır yüzde 50’yi aşsaydı ne iyi olurdu. Keşke şurada şu kayıp olmasaydı” gibi hayıflanacak şeyler vardır ama, “Yenildik, yıkıldık” denecek, moral yıkıntısına uğranacak bir durum da yoktur. Tersine düne göre bugün daha çok çalışmamızın, daha büyük güçlüklerin üstesinden gelmek üzere bilenmemizin, daha büyük bir şevkle çalışmamızın gerektiği bir zaman diliminden geçmekteyiz.Özellikle, yukarıda belirtildiği gibi emekçi sınıfların 15 yıldır süren AKP-MHP kültünün oluşturduğu kabuğu çatlattıklarını görerek, çalışma yöntemlerimizi ve araçlarımızı daha etkinleştirerek, mücadele azmimizi bileyerek ilerlemeliyiz.
Referandumun ilerici demokrat güçlere, sınıf partisine ve halklara çağrısı, “Daha sonuç alıcı mücadeleler için ortaya çıkan yeni imkanları değerlendirerek, daha bir şevkle ve birikmiş deneyimlerimizden yararlanarak mücadeleye devam”dır!
- Özak Tekstil işçileri ve BİRTEK-SEN’in asıl suçu ne? 27 Mart 2024 05:05
- Seçime 1 hafta kala AKP ve Erdoğan emekçilerle karşı karşıya! 24 Mart 2024 05:20
- Yüz binler alanlardan seslendi: Barış istiyoruz ve biz buradayız! 21 Mart 2024 05:45
- Tek adam yönetimi ve Cumhur İttifakı’nda ‘seçimi götürmek’ için her yol mübahsa! 19 Mart 2024 12:00
- İçinde Gazze olan sorular bile yasaklanırken NATO’ya ve AB’ye selam ne anlama geliyor? 16 Mart 2024 05:05
- İşçi gazetesi, sınıflar mücadelesinin en ön cephesindedir 13 Mart 2024 05:15
- İktidar ‘İstanbul’u alma’, muhalefet yurttaşın ‘stratejik oy’ kullanması peşinde! 09 Mart 2024 05:15
- Partisini motive edemeyen Destici, sorununu ‘Ebu Bevval’ olmakla mı aşmaya çalışıyor? 17 Ocak 2024 04:11
- Tüm emek güçleri için ‘haydi mücadeleye’ dönemi! 14 Ocak 2024 04:55
- Erdoğan, Murat Kurum’u neden İBB’nin adayı yaptı? 10 Ocak 2024 05:00
- İş yerleri kaynıyor; mevsim kış ama havada ‘işçi baharı’ kokusu var! 07 Ocak 2024 04:58
- Lübnan ve İran’daki saldırılar İsrail-Filistin Savaşı’nda neye işaret ediyor? 05 Ocak 2024 04:57