14 Nisan 2017 00:50

W. Borchert: O halde yapılacak tek şey var

W. Borchert: O halde yapılacak tek şey var

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Bizim iyi dil bilgisine sahip şairlere ihtiyacımız yok. Çok iyi dil bilgisi bizim sabrımızı zorluyor. Bizim ağaca ağaç, kadına kadın dememiz lazım. Bizim EVET ve HAYIR dememiz lazım. Yüksek sesle, açıkça ve emir kipi kullanmadan...”

ABD ve İngiltere’nin, emperyalist devletlerin başını çektiği işgal ve çatışma söylemleri ve pratiği yine artış halinde. Türkiye Afganistan’dan Yemen’e Somali’ye işgalcilerle birlikte. İki gün sonra 16 Nisan, rejim değişikliği oylanacak.

Bugünkü köşeyi kısacık yaşamına kocaman II. Dünya Savaşı’nı sıkıştıran; savaşın yıkımını, acılarını, cepheleri, hapisleri ve hastalıkları kısacık ömründeki kısacık öykülerine sıkıştıran; hayatın güzel yanlarını yaşayamadan 26 yaşında dünyaya veda eden “Yıkım Edebiyatının’ büyük öykücüsü W.Borchert’e bırakıyorum: 

“Sen makine başındaki adam ve atölyedeki. Sana yarın su boruları ve vanalar yerine çelik miğferler ve makineli tüfekler yapmanı emrederlerse yapılacak bir tek şey var:
HAYIR de!

Sen tezgahı ardındaki ve bürodaki kız. Sana yarın bomba doldurmanı ve keskin nişancı tüfekler için hedef dürbünleri monte etmeni emrederlerse yapacağın bir tek şey var:
HAYIR de!

Sen fabrika sahibi. Sana yarın pudra ve kakao yerine barut satmanı emrederlerse yapacağın bir tek şey var:
HAYIR de!

Sen. Laboratuvardaki araştırmacı. Sana yarın eski yaşama karşı yeni bir ölüm icat etmeni emrederlerse yapacağın bir tek şey var:
HAYIR de!

Sen odasındaki ozan. Sana yarın aşk şarkıları yerine nefret şarkıları söylemeni emrederlerse yapacağın bir tek şey var:
HAYIR de!

Sen hastası başındaki doktor. Sana yarın savaşa adam yazmanı emrederlerse yapacağın bir tek şey var:
HAYIR de!

Sen kürsüdeki din adamı. Sana yarın savaşa dair kutsal sözler söylemeni emrederlerse yapacağın bir tek şey var:
HAYIR de!

Sen vapurdaki kaptan. Sana yarın buğday yerine top ve tank taşımanı emrederlerse yapacağın bir tek şey var:
HAYIR de!

Sen havaalanındaki pilot. Sana yarın kentler üzerine bomba ve fosfor yağdırmanı emrederlerse yapacağın bir tek şey var:
HAYIR de!

Sen dikiş masası başındaki terzi. Sana yarın üniformalar dikmeni emrederlerse yapacağın bir tek şey var:
HAYIR de!

Sen cübbesi içindeki yargıç. Sana yarın savaş mahkemesine gitmeni emrederlerse yapacağın bir tek şey var:
HAYIR de!

Sen istasyondaki adam. Sana yarın cephane treni ve kıt’a nakli için kalkış sinyali vermeni emrederlerse yapacağın bir tek şey var:
HAYIR de!

Sen kentin varoşlarındaki adam. Sana yarın gelir de siper kazmanı emrederlerse yapacağın bir tek şey var:
HAYIR de!

Sen. Normandiya’daki ana ve Ukrayna’daki sen Frisko ve Londra’daki ana. Sen Hongkok ve Missisippi’ deki sen Nepalde’deki Hamburg’daki Kahire’deki ve Oslo’daki anne bütün toprak parçaları üzerindeki analar dünyadaki analar sizden yarın yeni kırgınlar için hemşireler ve çocuklar doğurmanızı isterlerse dünyadaki analar yapacağınız bir tek şey var:
HAYIR deyin!  Analar HAYIR deyin!

Çünkü eğer hayır demezseniz eğer hayır demezseniz analar sonra sonra: …

Mutfaklarda hücre odalarda ve kilerlerde soğuk hava depolarında ve ambarlarda son torba un son kase, çilek, kabak ve diğerleri bozulup gidecek ekmek ters çevrilmiş masaların altında parça parça olmuş tabakların üstünde yemyeşil kesilecek, ortalığa yayılan yağ arap sabunu gibi kokacak tarlalarda buğday paslanmış karasabanların yanına düşüp kalacak yok edilmiş bir ordu gibi ve tüten tuğla bacalar demirci ocakları ve yıkık fabrika bacaları sonsuz çimle kaplanarak ufalanacak ufalanacak ufalanacak.

Sonra son insan dökülüp, parçalanmış bağırsaklarıyla ve kirlenmiş ciğerleriyle, zehir gibi kızaran güneşin altında yalnız ve yanıtsız ve yalpalayan yıldızların altında bir yanılgı gibi oradan oraya dolaşacak o kocaman beton yığınları tenha kentlerin soğuk putları ve gözden kaçması olanaksız toplu mezarlar arasında yalnız son insan kupkuru delirmiş Tanrı’ya küfrederek, yakınarak o korkunç soruyu soracak: Neden? Bu ses bozkır derinliğinde yiterek duyulmaz bir hale gelecek yıkıntılar üzerinde esecek çatlaklar arasından akacak bu ses ibadethane enkazları içinde ve sığınaklara çarparak şaklayacak kan birikintileri üzerine düşecek duyulmayacak yanıtlanmayacak son insan-hayvanın son hayvanca bağırışı. Tüm bunlar olacak yarın yarın belki belki hemen bu gece belki bu gece eğer-eğer-eğer siz.

HAYIR demezseniz!”

“5000 yılında bir köstebek topraktan kafasını çıkarıp baktığında, her şeyin aynı olduğunu gördü, sevindi: Ağaçlar hâlâ ağaç/ Kargalar hâlâ karga gibi ötüyor/ Ve köpekler de hâlâ ayaklarını kaldırıyor/ Suda balıklar, gökte bulutlar/ Meyvalar, mavnalar/ Ve börtü böcek/ Hepsi eskisi gibi aynı/ Bazen de/ Bazen de, tek tük bir insana rastlanıyor.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...