13 Nisan 2017 00:55

Bushlaşan Trump ve pusudaki çakallar

Bushlaşan Trump ve pusudaki çakallar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Klişe “Sol söylem“ değil; gerçektir: Amerikan emperyalizmi dünya halkları ve ülkelerinin en büyük düşmanıdır. İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında Batılı diğer devletlerin içine düştükleri çöküşten yararlandı; onlarca yıl boyunca Japonya ve Batı Almanya’nın kaynaklarını yağmaladı. İçinde bulundukları durumdan yararlanarak Avrupa’nın emperyalist ve kapitalistlerini jandarmalığı altında ve NATO gibi korsan bir işgal, saldırı ve savaş örgütü aracıyla yönlendirdi. Hiroşima ve Nagazaki’de gerçekleştirdiği atom bombardımanının farklı bir biçimini Vietnam’da uyguladı. Napalmlarla, asit bombalarıyla 2 milyon Vietnamlıyı katletti. Ülkeyi yakıp yıktı. Karşısında henüz sosyalist görünümü devam eden, halklar tarafından da öyle sanılan, ve fakat büyük bir askeri-nükleer güç bulunuyordu ve daha fazlasını yapmaya gücü yetmedi. Sovyetler Birliği, sosyalizmin biçimsel kalıntılarını da yiyip tükettikten ve açık emperyalist politikalara yönelerek iç rekabet ve dıştan çökertme politikaları sonucunda dağıldığında ise, “eli serbest kalmış“ devasa Amerikan gücüsaldırılarını daha da yoğunlaştırdı. Nerede faşist kudurganlık iktidara yürümüşse hepsinde koordinatördü. Beyaz Saray ve Pentagon yöneticileri, “çıkar alanımız bütün dünyadır“ diyorlardı. Afganistan, Irak, Libya düşürüldü; bu ülkelerde yaşayanlar onlarca yıl sürecek kanlı hesaplaşmaların girdabına sürüklendiler. Ülkeleri yıkıma uğradı ve kültürel birikimleri yok edildi. Barbar kavimler dönemi güncele taşındı. Kitlesel kırımlarla süren din ve mezhep savaşları başlatıldı. Sonra, sıra Suriye’ye geldi. İran’ı kuşatmak için Suriye engelinin ortadan kaldırılması “gerekiyor“du! Bush üç ülkeye savaş açmışken, Obama 7’ye çıkardı. Şimdi Trump Bush’tur!

Bushlaşan Trump yönetimi Suriye’ye füze saldırısıyla “ADB’nin güvenliği“ni ilişkilendirecek denli aptalca bir gerekçeyi de ekleyerek “kimyasal silah saldırısına göz yummayacağını“söylerken, dünya halklarıyla alay ediyor. Kimyasal silahların kullanılıp kullanılmadığı, kullanıldıysa kimler tarafından kullanıldığı hala muammadır. Rusya ve İran yöneticileri, Suriye yönetimiyle ilişkilerinin bilgisiyle “tarafsız ülkelerin oluşturacağı bir araştırma kurulunca olayın araştırılmasını“ istediler. Kimyasal silah kullanıldı mı, kullanıldıysa kim kullandı ya da patlattı, Beyaz Saray ve Beştepe Sarayı’nca “Ilımlı muhalifler“ olarak adlandırılan çetelerin deposunda mıydı; ya da CIA ve Türk Kontrgerillasının Suriye’ye yeni saldırılar için alan açmak üzere giriştikleri provokatif eylemlerin ürünü mü, henüz belli değil. Ama, ABD saldırısının Suriye ve halkına karşı niteliği oldukça belli!ABD yöneticileri, savaşın “on yıl da, otuz yıl da sürebileceğini“ söylediklerinde, kendi politikalarının “uzun erimli“ hedeflerini açıklamışlardı. Bunu bölge ülkeleri halklarının kanı üzerinden prova etmeyi sürdürüyorlar.Büyük paylaşım savaşı henüzkapıda değil. Ama, bölgedeki çatışma ve savaşların yayılması ve daha büyük askeri eylemlere girişilmesi olasılığı artmıştır. Amerikan ve Rus savaş gemileri, binlerce asker, zırhlı araçlar bölgeye taşındı ve İdlib’in ABD tarafından vurulması, İran ve Rusya tarafından “kırmızı çizginin aşılması“ olarak nitelendirilerek “tekrarı durumunda karşılık verileceği“ açıklandı. 

Onlarca yıldan beri bu “saha“da enerji kaynakları ve stratejik kara ve deniz ulaşım yolları üzerine emperyalist rekabet devam ediyor. Son yıllarda buna, Çin’in kaydettiği ilerleme ve ABD’nin karşısına büyük bir rakip güç olarak çıkmasıyla birlikte Pasifik bölgesindeki gerilimler eklendi.Amerikan-Çin ticaret savaşları çoktan başladı.Büyük savaş gemilerinden birinin bu bölgeye yöneltilmesi, çelişkilerin daha da keskinleştiğinigösteriyor. 

Türkiye, Bayar-Menderes idaresinde Kore’ye “asker çıkardığı“ndan beri “Küçük Amerika olma“ hülyalı Amerikan “peyki“dir. Sermaye hükümetleri ABD’nin işbirliğini yaparak bağımsızlığı için dövüşen hakların karşısında yer alarak, “paylaşım masalarından pay alma“ya çalıştılar. Bu emelleri son on yıllarda artan saldırganlığı ve ülke dışına askeri harekâtlarladaha açık hale geldi. Irak ve Suriye‘deki “seferler“ bu kapsamdadır. Ama ganimet“arslanların ağzında“dır. Ve, arslanlardan arda kalmış leşlere üşüşmek üzere pusuya yatmış bir hayli çakal fırsat kollamaktadır.

İzlediği politika yayılmacı ve savaş kışkırtıcıdır. Emperyalistlerin istikrarsızlaştırma ve kuklalaştırma stratejisine hizmet etmektedir. Suriye’ye Amerikan füzeleri yağınca, “yetmez, devam edin!“ diye bağırmalarla kanıtlandığı üzere tutarsız ve ikiyüzlücedir. “Taraf tutmuyoruz, ABD’ni destekledik “ açıklaması, Amerikan savaş arabasına koşulmaya ne denli istekli ve açık olunduğunun kanıtıdır. Geleneksel Rus düşmanlığı, 70 yıllık Ameirkancılık, hasreti çekilen birlikte saldırı ve işgallere fazlasıyla açıktır. ABD’den Şam yönetimini yok etme isteğinde bulunanlar, içeride militarist faşist bir dikta tesis etmek için hummalı bir çalışma içindedirler. Beştepe’deki Saray, “Başkanlık Saray’ı“na dönüştüğünde, içeride ve dışarıdadaha saldırgan bir politika yürürlüğe konacaktır. Erdoğan ve “adamları“,  muhaliflerine 16 Nisan’dan sonra “yok olup gideceksiniz“ diyorlar. İktidarın korunması için “iç savaş“ tehdidi savruluyor. Amerikancılık ve “Başkanlık“ şimdi aynı potada duruyor! Bu, misliyle artmış savaş ve saldırı tehdidi; yeni katilamlar, yeni savaşlar, yeni yıkımlar demektir. Referandumda HAYIR demek için yeterli bir sebeptir. Savaşçı ve yayılmacı politikaya dur denmelidir!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa