12 Nisan 2017 00:56

‘İmzasız mektuplar’, ‘1K’siz haberler’ hayır diyor

‘İmzasız mektuplar’, ‘1K’siz haberler’ hayır diyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

TV kanallarını, yandaş ve sermaye basınını, kentlerin meydan ve caddelerindeki billboardları, kamu binalarının meydanlara dönük yüzlerini ‘evet’ propagandasının malzemeleri (haber, tartışma, afiş, pankart, poster) kapatmış bulunuyor. Devletin ve hükümetin elindeki bütün imkanların yanı sıra valiler, kaymakamlar, savcılar, okul müdürleri, imamlar, emniyet güçleri; yani kısacası her imkan ve her şey ‘Tek adam tek parti yönetimi’ne anayasal dayanak kazandırmak için, referandumda yüzde 50+1’i kapmak için seferber ediliyor.

‘Evetçiler’, bu devasa güçleri ve olanakları devreye sokmakla da yetinmiyor; ‘hayır’ cephesindeki çeşitli odakların mütevazı imkanlarla yaptıkları afişler, pankartlar yırtılıyor, tahrip ediliyor, toplantılar yasaklanıyor, emniyet güçleri açıkça taraf tutuyor; ama buna karşın gücünü ‘gerçek’ten alan ‘hayır’ın direnci kırılamıyor.

Bu adaletsizlik, hak-hukuk tanımazlık koşullarında bir mücadele sürüyor. ‘Evet’ medyanın yüzde 90’ını elinde tutuyor. Sermaye medyası ve TRT’yi de yüzde 90 düzeyinde ‘evet’ kapatıyor. Ancak CHP, MHP muhalifleri ‘hayır’ cephesinin sözcüleri olarak yer alsalar da Türkiye’nin üçüncü büyük partisi HDP’nin sözcülerine TV ekranları yasaklanmış bulunuyor. HDP’nin bir tek sözcüsü bile TV kanallarında konuşturulmuyor.

SÖMÜRÜLENLERİN VE EZİLENLERİN SESİ EVRENSEL OLDU
Yandaş medya ve ona biat etmiş sermaye medyası bu üst düzey polemikleri yansıtarak kendi görevini yerine getirmiş olurken; işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin, Kürtlerin, Alevilerin ne istediği, referandumdan ne beklediği, ne beklemediği, neden ‘evet’ neden ‘hayır’ oyu kullanacağını umursamıyor. 

Evrensel referandum boyunca; bir yandan işçilerin, emekçilerin, gençlerin, kadınların, kendi kaderine sahip çıkmak isteyen Kürtlerin, inanç özgürlüğü isteyen Alevilerin, toplumun ezilen sömürülen, daha da önemlisi yeni bir Türkiye isterken kendi taleplerinin etrafında da birleşen kesimlerin sesini yansıtmaya çalışıyor. Muhabir arkadaşlarımız ve gönüllü muhabirlerimiz, bu süreçte önemli işler yaptılar; gazetecilik öğrencilerine örnek gösterilecek haberler yaptılar. İşçilerin, emekçilerin dünyada ne olup bittiğine habersiz olmadıklarını gösteren mektuplar okuduk. 

Nitekim dün de Evrensel’in manşeti; üniversite gençliğinin referandumda alacağı tutumu tartışıyordu.

Ama bu haberlerin ve gazetemize yazılan mektupların özelliği ‘adsız mektuplar’ olmasıydı. Referandumla ilgili işçiler, emekçiler arasından yapılan haberler de, gazeteciliğin 5N1K kuralındaki ‘Kim?’ sorusuna karşılık gelen ‘1K’nin olmadığı mektuplardı.

Çünkü referandum ‘Tek adam tek parti yönetimi’nin karakterini de ifade edecek biçimde; işçinin, kamu emekçisinin, emeği ile geçinen her yaş, her cinsten emekçinin, öğrencinin, akademisyenin, Kürt’ün, Alevi’nin ‘hayır’ demesinin yasak olduğu, ‘hayır’ derse başına mutlaka bir iş geleceği kaygısı taşıdığı koşullarda yapılmaktadır.

YASAKSIZ, KORKUSUZ YAŞANAN BİR TÜRKİYE İÇİN HAYIR!
Fehmi Koru, birkaç gün önce yazdığı yazısında, anketçi ‘yakınlarından’ aldığı ve oluşan korku ortamını yansıtan önemli rakamları paylaştı.

Koru’nun ifade ettiğine göre; anketörler eskiden, ankete katılması için konuştukları her iki kişiden birini ankete katılmak için ikna ederken, bugün ancak beş kişiden birisini ikna edebiliyorlarmış. Dahası anketörler, konuşmaya razı olan kişinin sorulan sorulara gerçek düşüncesi doğrultusunda cevap verdiğinden de çok şüphelilermiş. Örneğin bu araştırmanın birisinde görüşmeyi kabul eden 250 memurdan bir teki bile ‘hayır’ diyeceğini söylememiş ya da söyleyememiş! Bu da ankete katılanların ya gerçek düşüncesini söylemediğini ya da sadece ‘evet’ diyenlerin konuşmayı kabul ettiğini gösteriyor. Ki, her ikisi de yaratılan korkunun boyutlarını göstermesi bakımından birbirinden vahimdir!

Yani bu kadar ağır baskı koşullarında gidiliyor referanduma.

Bunu içindir ki, anketlerdeki ‘evet’in abartılı olduğu, kararsızların çok büyük çoğunluğunun ‘gizli hayırcılar’ olduğunda hemen herkes hemfikir. Bu yüzden de Evrensel’e gelen mektupların imzasız mektuplar olması ya da haberlerde konuşan işçilerin adlarının verilmemesi bir habercilik zaafı değil, ülkede baskıların nerelere kadar vardığının göstergesidir.

Bu yüzden ‘hayır’ derken sadece ‘anayasa değişikliği’ne, yani tek adam rejimine anayasal dayanak kavuşturulmasına ‘hayır’ denmiş olmakla kalınmayacak; ülkenin korku tüneline sokularak yönetilmesine, OHAL’le, KHK’lerle, TMY ile yönetilmesine de ‘hayır’ denmiş olunacaktır.

Öyleyse haydi; yasaksız, herkesin talebini açıkça savunabildiği, düşüncelerini her biçimde ifade etmekten korkmadığı bir Türkiye için ‘hayır’ demeye!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...