07 Nisan 2017 01:00

İdlib, yeni Guta mı?

İdlib, yeni Guta mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İdlib’in güneyindeki Han Şeyhun bölgesinde aralarında çocuk ve kadınların da olduğu, onlarca sivilin yaşamını yitirdiği bir katliam yaşandı. Katliamla ilgili olarak İdlib’i ellerinde tutan İslamcı gruplar Esad rejimini suçlarken, olayı BM gündemine taşıyan Batılı ülkeler de daha hiçbir araştırma yapılmadan saldırıdan Suriye rejimini ve destekçisi Rusya’yı sorumlu tutan açıklamalar yapıyorlar.

Han Şeyhun katliamı, kimsenin görmek istemediği bir gerçeği bir kez daha acı bir şekilde gösterdi: 6 yıldır devam eden bu savaşın en acı ve ağır faturasını siviller, özellikle çocuk ve kadınlar ödüyor. Kimin haklı ya da haksız olduğu da bu gerçeği değiştirmiyor. 

Peki, İdlib’de ne oldu?

İdlib’i elinde bulunduran Nusra, Ahrar gibi El Kaideci-radikal İslamcı gruplar ve Batılı ülkeler, Han Şeyhun’da Esad rejiminin kimyasal silah kullandığını iddia ediyorlar. Bu iddia, Londra’da bulunan ve muhaliflere yakınlığıyla bilinen ‘Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ ve yine Londra’dan yayın yapan ve S. Arabistan’a yakınlığı ile bilinen El-Kuds el-Arabi gibi gazeteler tarafından da işleniyor. Suriye rejimi ise, uçaklarının muhaliflere ait kimyasal silah depolarını vurduğunu ve katliamın bu depolardaki zehirli gazlar nedeniyle yaşandığını söylüyor. Rusya Savunma Bakanlığı’nın resmi açıklaması da aynı yönde. Bu katliamı başyazısında ele alan Rai Al Youm gazetesi de Trump yönetiminin “Esad’ın gitmesine odaklanmadığı”nı açıklamasının ardından yaşanan katliamı, “ABD’nin Esad’a yönelik tavrını değiştirmeye yönelik bir hamle” olarak değerlendiriyor. Nihayetinde BM Genel Sekreteri Guterres, bu saldırının soruşturulması için çağrı yaptı ve Rus Sputnik haber sitesi, Rusya’nın BM Daimi Temsilci Yardımcısı Safronkov’un da bu çağrıyı destekleyen açıklamalarına yer verdi. Dolayısıyla bu soruşturma konusunda adım atılması, İdlib’de ne olduğunun anlaşılması bakımından önem taşıyor.

Önce İdlib’in neden önemli olduğundan başlayalım.

Hatay’a sınır olan İdlib, Türkiye ve S. Arabistan’ın oluşturup büyük umutlar bağladığı ‘Fetih Ordusu’ tarafından Mart 2015’te ele geçirilmişti-ki, bu ordunun en önemli bileşenleri El Nusra ve Ahrar’uş Şam idi. O dönem Suriye’yi yakından takip eden birçok kaynak Fetih Ordusu’nun İdlib’e saldırısı öncesinde 5 bin militanın Türkiye sınırından bölgeye geçiş yaptığı ve bu güçlerin Amerikan yapımı TOW tanksavar füzeleri ve diğer ağır silahlarla donatılmış olduğu iddiasını gündeme getirmişti. Gelinen yerde İdlib, Rusya’nın Eylül 2015’ten sonra Suriye’ye etkin müdahalesi sonrasında radikal İslamcı grupların tutunabildiği son kent. Hatırlanırsa, Rusya ve Türkiye’nin anlaşmasıyla Halep’ten tahliye edilen gruplar da buraya taşınmıştı. Başka bir deyişle İdlib, sadece radikal İslamcı grupların değil, onlar üzerinden Suriye’ye müdahale peşinde koşan güçlerin de son kalesi. Son günlerde Rusya’nın İdlib’e operasyon yapmaya hazırlandığı ve Kürt kantonlarından Afrin’e gönderilen Rus askerlerinin bu operasyon kapsamında bölgeye gittiği yönünde ciddi iddialar vardı. Öte yandan YPG Genel Komutanı Sipan Hemo da Rakka’dan sonra Afrin’i tehdit eden İdlib’deki bu çetelere karşı Rusya ile birlikte operasyon yapacaklarını açıklamıştı. 

Özetle İdlib, Suriye’de bugün Demokratik Suriye Güçleri’nin ABD desteğinde sürdürdüğü Rakka operasyonundan sonra herkesin dikkatinin çevrileceği yerdi. Dolayısıyla böylesi bir süreçte ve üstelik yeni ABD yönetiminin Esad’ın gitmesi gibi bir gündemleri olmadığını açıkladığı bir zamanda bugün Han Şeyhun katliamı üzerinden Suriye’ye yönelik tartışmaların İdlib’e odaklanması rastlantı olmasa gerek. Rastlantı olmasa gerek diyoruz, çünkü ancak kimyasal silahla katliam iddiası gibi bir iddia, son 6 yılda hiç olmadığı kadar rahat bir pozisyona gelen Esad’ı yeniden tartışma konusu haline getirebilirdi. Sonra İdlib’in bu katliamla gündeme oturması, oraya olası bir operasyonun en azından bu dönem için devreden çıkmasını sağlıyor. Ve yine kimyasal katliam iddiası, Rusya’nın bölgede fazlasıyla etkin bir pozisyona gelmesinden rahatsızlık duyan Batılı güçlerin Rusya’yı sıkıştırması için oldukça işlevsel bir araç.

Bütün bu nedenler ve katliamın gündeme getiriliş biçimi, Ağustos 2013’te Şam’ın doğusundaki Guta’da yaşanan katliamı akıllara getiriyor. Guta katliamı da Obama’nın Suriye’ye müdahale politikasından uzaklaştığı ama bu müdahale için kimyasal silah kullanımını ‘kırmızı çizgi’ ilan ettiği bir dönemde gerçekleşmişti. Katliamla ilgili Suriye yönetimi, BM heyetine incelme izni vermiş ve katliamda sarin gazının kullanıldığı tespit edilmiş ama bu saldırının kimler tarafından yapıldığı belirsiz kalmıştı. Bu süreçte (2014’te) Suriye yönetimi, ABD’nin de gözetiminde bütün kimyasal silahlarını da imha etmişti. 

O günlerde Amerikalı ünlü araştırmacı gazeteci Seymour Hersh, Guta katliamı konusunda Pentagon’a ve ABD-İngiltere istihbaratları arasındaki yazışmalara dayandırdığı çok önemli bir iddiayı gündeme getirmişti. Hersh, Guta katliamının Nusra tarafından yapıldığı ve Nusra’nın katliamda kullanılan sarin gazını Türk istihbaratından (MİT) elde ettiği iddiasını gündeme getirmiş ve bu katliamın Nusra ve Türk istihbaratı tarafından Obama’yı Esad’a karşı operasyona zorlamak amacıyla planlandığını söylemişti. Hersh,  söz konusu yazısını şu iddia ile bitiriyordu:  “Erdoğan’ın Suriye’deki sorunları kısa süre içinde bitecekti: Gaz salınmıştı ve Obama ‘kırmızı çizgi’ diyecek, Amerika Suriye’ye saldıracaktı. En azından evdeki hesap buydu. Ama çarşıya uymadı.”  (Seymour Hersh, ‘Kırmızı Hat ve Gizli Hat’ yazısı- Makalenin orijinali: The Red Line and the Rat Line)

Bakalım, İdlib’deki katliamın altından kimler/neler çıkacak?

Ama şunu şimdiden söylemek için Kâhin olmaya gerek yok: Bu katliamın ardından sahte gözyaşı döken Bölge (Ortadoğu) gericilikleri ve Batılı emperyalistler, aslında bu saldırıyı Suriye’yi daha fazla karıştırmak ve olası çözümü daha da zorlaştırmak için kullanmak istiyorlar. Ve biz çok iyi biliyoruz ki, böylesi katliamların ardından ne kadar sahte gözyaşı dökerlerse döksünler ölen/öldürülen yüz binlerce masum insanın kanı herkesten önce Suriye’deki savaşı kışkırtıp müdahale politikası peşinde koşan bu rejimlerin ellerindedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...