03 Nisan 2017 03:51

Başkanlık hız, istikrar ve güç kulesi midir? (6)

Başkanlık hız, istikrar ve güç kulesi midir? (6)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başkanlık propagandasının sac ayaklarından biri de güç!
‘Başkanlık gelecek Türkiye uluslar arası alanda güçlenecek.’ 
AB, ABD Türkiye’ye istediğini yaptıramayacak. 
Masaya yumruğunu vuran bir başkan olacak!
İyi de başkan gücünü nereden alacak?
Halkının ve dünyanın gözünde güçlü bir meşruiyet üzerinden mi?
Hayır!
Başkanlık savunucularının böyle bir derdi yok. Ülkede de, dünyada da meşruluk değil gerilim tercih ediliyor.
Ekonomik, teknolojik, askeri üstünlük var mı? 
Böyle bir güç de yok.
‘İslam dünyasının liderliği’nden mi alacak? 
‘Milletin umudu ümmetin lideri’ yazan afişlere bakılınca böyle bir propagandanın yapıldığı açık. Fakat karşılığı yok!
İsrail’in Gazze’yi bombalamasına... 
Filistin’e yönelik ambargoyu delmeye çalışıp yardım götürmeye çalışan gemilerin geri çevrilmesine... 
Filistin topraklarında yeni yerleşimlerin yasallaştırmasına ses çıkar(a)mayan Türkiye’nin liderliği hiç ikna edici duruyor mu?
Ses çıkarıl(a)mamasının ‘başkanlık’ sistemi olmamasıyla bir ilgisi yok. Erdoğan zaten fiili başkan! Zaten iktidar sözcüleri de ‘anayasa bu fiili duruma uysun’ demiyor mu?  
Ayrıca “petro-dolar” üzerinden Batı ile sağlam bir ‘ortaklık’ kuran İslam ülkeleri liderlerinin Türkiye’nin liderliğini kabul edeceğine inanmak bariz bir saflık!
Bir de imkansız.
İslam dünyasında yüzlerce farklı anlayış, yaklaşım ve örgüt var. Hiçbiri de bir diğerinin Müslümanlık anlayışını beğenmiyor. Hangi ümmetin liderliği?
Konuyu kapatmak için...
‘Ümmetin lideri’ duygusu ile gittiği Muhammed Ali’nin cenazesinde, Erdoğan’ın bu sıfata uygun alaka görmeyince kızıp cenaze defnedilmeden ülkeye geri dönmesini hatırlamak bile yeter! 

HER CEPHEDE KAYBEDİLMEDİ Mİ?

Gücünü sadece gazdan, nutuktan, ajitasyondan alırsan... 
Sonuç hüsran olmaz mı?
Vaziyet ortada!
ABD, Avrupa Rusya gibi emperyalist ülkelerden de...
Türkiye’nin sıkletinden görmeyip küçümsediği Suriye, Yunanistan, Irak, İran, Ermenistan,  gibi komşu ülkelerden de... 
Türkiye tecrit olmuş durumda.
Bulgaristan’da gösterilmeye çalışılan büyüklük, Türkleri temsil eden partinin etkisinin geçmiş dönemlere göre azalması... ‘Soydaşların’ Bulgar ırkçıları karşısında zor duruma düşmesiyle sonuçlandı. 
Tüm sonucu baştan belli yenilgiler karşısında ‘değerli yalnızlık’ diye havalı bir savunma mekanizması geliştirmek acı gerçeği değiştirmiyor maalesef.

DEĞİŞEN DÜNYADAN NEMALANMAK İÇİNMİŞ!

‘Güç’ tezine ikna edebilmek için yapılan propagandan biri de şu: Değişen dünyada güçlü ve lider olmak için başkanlık şart!   
Değişen dünya ise şöyle özetleniyor...
ABD ve gelişmiş Batı ülkeleri, yoğun teknoloji alanlarında, teknoloji rantı pozisyonlarını kaybediyorlar. Yaşasın Asya!
AB artık üye ülkelerin ekonomisini yukarı çeken, küresel ticaretteki paylarını artıran bir birlik değil. Dağılıyorlar hey! 
“Yeni Dünya Düzeni düzensizlik dönemine” girdi. 
Süreç, Türkiye-Rusya gibi bölgesinde güç olan ülkelerin bir yeni birliğine varacak. 
Bu tespitlerin ardından gelen iddia şu: Türkiye bu sürece ancak yeni bir anlayış, yeni bir sistem ile güçlü girebilir. O sistem de başkanlıktır. 
Olanları sıralayıp... 
Olanların (düzensizliklerin) otomatikman Türkiye’ye yarayacağını söylemek... 
Hiç de akla yatkın bir açıklama değil.
Böylesi bir mantığın gerçek hayatta karşılık bulmadığını somut bir şekilde Ortadoğu’da, yaşayarak gördük. 
Şöyle ki...
ABD, Irak’ta savaş maliyetini kaldıramadı. Bozguna uğradı. Ortadoğu’dan çekildi. 
Bölgedeki statükolar çatırdadı. Baasçı rejimler yıkıldı.  
Bütün bölgeye ‘düzensizlik’ hakim oldu.
Evet, bütün bunlar oldu. 
Türkiye bu gelişmeler karşısında ne dedi?
Dini ve tarihsel bağlarımız var, avantajlıyız.
Eski Türkiye değiliz, stratejik derinliğimiz var. 
Oyun kurucu olacağız. Bölge lideri olacağız
.
Bu söylenenler ise olmadı! 
                                                               Bitti


BAŞKANLIĞI GÜÇ, BİRLİĞİ ‘DİKENSİZ’ ZANNETMEK

ABD hegemonyasının gerileme sürecine girdiğine dair belirtiler yoğunlaştı. 
“Soğuk Savaş” sonrasında bir “dış politika paradigması sorunu” yaşan ABD artık yönetmekte daha çok zorlanıyor.
BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) ülkeleri Asya Bankasıyla, dünya ticaretindeki konumuyla sivriliyorlar...
AB zor günler geçiriyor.
Bunlar doğru!
‘Bunları avantaja çevirip yeni birlik kuracağız, kazanacağız’ dedin mi... İşte o zaman tartışma başlıyor. 
Birincisi... Birlikler her zaman kazandırır mı?
BRICS’e bak durumu anla.
Bu ülkeler, yeni bir küresel güç olarak ortaya çıkmak için ortak hareket ediyorlar. Ticari büyüklükleri var. Lakin örtüşen yanları kadar ayrışan yanları da var. Kimi silah sanayiinde gelişmiş, kimi nükleerde! Kimi nüfus yoğunluğundan iç pazara dayanıyor kimi ihracatçı…  
E böyle olunca da rekabetsiz olmuyor. 
Dünya ticareti daralınca su yüzüne çıktı rekabet. 
Dünya piyasasından eskisi kadar mal almayan Çin, ekonomisi büyük oranda Çin’e sattığı emtia üzerinden büyüyen Brezilya’yı felç etti mesela!
İkinci mesele de şu: Birlikler sorunsuzluğu beraberinde getirir mi?
Kapitalist rekabet dünyasında asla!
Türkiye Rusya ile enerji anlaşmaları yapıyor. Sözde ilişkileri düzeltiyor. Ama öte yandan ‘hıyar bile satamıyoruz’ isyanı yükseliyor. 
İlişkilerin en iyi ödeniminde bile... 
Suriye’de karşı karşıya gelinmesinin önüne geçilemiyor.  
Dünyadaki çelişkilerden yararlanmak öyle sanıldığı gibi kolay değil. Zira çelişkiler kadar anlaşmalar da var.
Suriye’deki uluslararası çelişkiler bir işbölümüne dönüşünce... Rojava’da ABD, Afrin’de Rusya korumasına tanık olmadık mı? Keza Menbiç’in kuzeyinde ABD’ye, batısında Rusya’ya denk gelmedik mi?
Türkiye’nin, “Fırat Kalkanı operasyonu buraya kadar” sözünü duymadık mı? 
Türkiye’nin başında Cumhurbaşkanı (fiili başkan) değil de, ‘Başkan’ olsaydı farklı bir söz mü duyardık ki... 
‘Emperyalist güçlere ne siz olun ne de biz’ denilip başka çözüm yolları denenseydi, can ve para kaybı yaşanmandan bir yol alınabilirdi. 
Üçüncüsü... Ortaklık kurulacak Rusya sorunsuz bir ülkemi ki?
Batı ambargosu, düşen enerji fiyatları derken... 
Bir ara 2 trilyon dolara kadar yükselmiş Rus ekonomisi şimdilerde 1.2 trilyon dolar düzeyinde. 
Petrol fiyatları bu seviyelerde devam ederse... 
Şu an için yönetebildiği görülen “ekonomik krizini”, Rus ekonomisi çok daha derin yaşayacak. 
Avantajlı saydığımız ortağımızın vaziyeti bu.
Tüm dünyada çelişkiler ve çatışmalar artıyor daha da artacak. Bu süreçte lazım olan şeyin başkan olmadığını gördük.
Lazım olan şey ne mi?
‘Barışı’ diplomatik bir silah...
Tarihi, ideolojik bir ambar değil de ileriye ışık tutan bir yol gösterici kabul eden... 
Dünya halklarının gözünde meşruluğu ‘asıl güç’ olarak gören bir anlayış.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa