29 Mart 2017 00:39

Medyanın referandumla imtihanı!

Medyanın referandumla imtihanı!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı, sözcüleri, Başbakan, bakanları, yetmezse MHP Genel Başkanı ve sözcüleri, gün boyu onlarca haber kanalında canlı bağlantılarla, ağızlarından çıkan her şey ‘haber’miş gibi ‘evet’ kampanyasının sözcüleri olarak konuşuyorlar.

Akşamları ise bu konuşmaların özetleri ‘haber’ diye akşam ve gece bültenlerinde izletiliyor.

Gecenin ilerleyen saatlerinde ‘tartışma programı’ adına ‘evet’in her renkten sözcülerinin, ‘hayırcı’ birkaç sözcüyü linç ettiği ‘tartışmalar’ ekranları kaplıyor.

Referandum günü 16 Nisan’ın yaklaşmasına bağlı olarak Cumhurbaşkanı ve Başbakan, başlıca medya gruplarının kanallarında ‘özel format’la ‘ortak yayına’ çıkarılıyor. Bir-bir buçuk saat boyunca bu ağır misafirler, sade suya tirit, ‘çanak sorular’la ağırlanıyor; kendilerine ‘tek kale maçta her attıklarının ‘hayır’ kalesine gol olması’ için düzenlenmiş sorular soruluyor.

Başbakan ise; sanki söylenecek çok şeyi varmış gibi gün boyu süren canlı yayınlara çıkıyor. Bu da yetmiyormuş gibi, ikide bir gazete-TV kanallarının yayın yönetmenleriyle kahvaltılı, ancak asıl amacı ‘medyaya ayar’ olan yemekli toplantılar düzenliyor.

Örneğin önceki gün Başbakan Binali Yıldırım’ın TV kanallarının yayın yönetmenleriyle yaptığı kahvaltıda ‘en flaş haber’ olarak Hollanda krizi sırasında, Başbakanın istifasını Cumhurbaşkanı sunduğuna dair söylenti oldu. Başbakan bu soruya, “Bu abuk sabuk bir şey” demiş; böylece sorun kapanmış; medya da kamuoyunu aydınlatma görevini yapmış!

Bu habercilik oluyor. Başbakanın böyle yanıt vereceğini bilerek bu soruyu soran da “Ben sordum bu soruyu” diye böbürleniyor.

Ama bu toplantılarda genel yayın yönetmeni gazeteciler; 

* Ne OHAL uygulamalarını,
* Ne referandum yalanlarını,
* Ne tutuklu gazetecileri ve basına yönelik saldırıları
* Ne devletin imkanlarının ‘evetçiler’in arpalığına dönüştürülmesini,  
* Ne ‘hayır’a yönelik faşizan saldırıları,
* Ne Meclisin üçüncü büyük partisini legal siyasetin dışına itmek için devreye sokulan akıl almaz girişimleri,
* Ne Suriye’de ve Irak’ta sürüklenilen batağı
* Ne de her gün bir iki ülkeyle düşmanlığı siyaset rutini haline getiren dış politika ve iç politika ihtiyacını sorgulayan soruları gündeme getirmemeye özel önem veriyorlar.

Evet, referandum sürecinde ‘evet’ diyenlerle ‘hayır’ diyenler arasında keskin bir mücadele var. Dolayısıyla her siyasi odak ve kamuoyunun aydınlatılmasında birincil öneme sahip olması gereken medya da bir imtihandan geçiyor.

Ama, içinden geçilen sürecin özellikleri ve medyanın çok büyük çoğunluğunun Erdoğan-AKP hükümetinin hınk deyicisi haline gelmiş olması, “dördüncü kuvvet” olmasıyla övünen medyanın ‘referandumla sınavı’nı daha da önemli kılıyor.

Ne yazık ki medyamız, bugün birkaç gazete ve kimi internet gazetesi dışında tarihinin en karanlık döneminden geçiyor. Medya patronları diğer sektörlerdeki yatırımlarını korumak için gazeteleri, TV kanallarını kurban etmek ya da rehin vermekten çekinmedikleri gibi, bu TV gazetelerin başındaki ünlü  gazetecilerin çoğu, bu süreci kendileri için fırsata dönüştürüp, işten atılan ya da geriye çekilen gazetecilerin yerini doldurmak için birbirini çiğnemekten çekinmiyorlar.

Gazeteciliğin en nesnel ölçütü olan ‘5N1K ilkesi’ni bile umursamayan bu kişiler; bir yandan Başbakanla yemekte, Cumhurbaşkanıyla uçakta ‘gazetecilik nasıl yapılmaz’ın örneklerini sunarken öte yandan da belki, ‘O günlerde biz neler çektik?’ içerikli ‘anı kitapları’ için hazırlık yapıyorlar!

Elbette ülkeyi yönetenlerle ve onlara biatı gazetecilik ilkesi yapmış olanlara burada söylenecek çok bir şey yoktur. Onlar gazeteciliği düşürdükleri çukurun en dibindekilerdir. 

Ama hâlâ gazetecilik iddiasındaki adı kamuoyunda bilinen bir kesimin de bu süreçteki imtihandan geçer not aldıkları, hatta, ‘sıfır’ın üstünde bir notu hak ettikleri söylenemez!

Biat etmiş, en azından günü kurtarma kaygısına düşmüş gazeteciler için, kişisel düzeye indirildiğinde, belki herkesin kendisini mazur gösterecek bir bahanesi bulunabilir! 

Ama zaten her dönemde gazetecilerin sınavdan başarıyla çıkıp çıkmamaları böyle bahaneler olduğu içindir. 

Yoksa, hiç bir şey nedensiz değildir. Sınavın özelliği de bu gerekçelere rağmen sınavı geçip geçmemeleri ile ilgilidir.

Türkiye’nin gazetecileri, bugün referandumla imtihan ediliyor, yarın referandum sonrasında da yeni koşullar tarafından imtihan edilecek. Belki de Türkiye’nin bu sert koşulları, gerçek haber peşinde koşan gazeteciler ile gazeteciliği patrona ve iktidara biat etmenin dayanağı yapıp, köşeyi dönmenin kapısı görenler arasında da bir mücadele olmasıyla gazetecilerin ve gazeteciliğin bir şansıdır!

Referandum bu şansı bir kez daha verdi medyaya ve gazetecilere!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...