Bir gazetecilik mevzisi: Göktepe Ödülleri ve 20. yıl
Fotoğraf: Envato
Bazen karıştırılıyor. Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri, bir gazete tarafından değil, Metin Göktepe davası etrafında gerçekleştirilen mücadelenin içinde ortaya çıkan bir kolektif tarafından veriliyor.
‘Metin Göktepe Ödül Komitesi’ adını taşıyan bu kolektif, Metin’in ilden ile sürülen davasını sürekli takip eden gazetecileri temsilen iki kişi, Göktepe davasının avukatlarından ikisi, Göktepe ailesinden ve gazetesi Evrensel’den birer temsilcinin katılımıyla oluşuyor.
Metin Göktepe cinayeti davası, devletin üniformasını taşıyan ‘güvenlik’ görevlilerinin gerçekleştirdikleri bir gazeteci cinayetinden ötürü yargılandıkları ve hak ettikleri düzeyde olmasa da ceza alıp hapis yattıkları ilk davadır.
Bu davada bu sonucun ortaya çıkmasında çok geniş bir kesimin katkısı var. Onların içinde de Metin’in gazeteci arkadaşlarının, meslektaşlarının özel bir yeri olduğu tartışılmaz.
Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri de, özünde sadece ödülleri alanlar açısından değil, bu ödülleri istikrarlı bir biçimde organize ederek, bu geleneği gazeteciliğin bir direniş mevzisi olarak yaşatanlar bakımından da böyle.
İnsanların kolaylıkla ayrıştıkları, ya da bazılarının birkaç evlilik sığdırdıkları 20 yıl gibi bir zaman diliminde yan yana durarak bu kolektifi koruyabilmek az şey değil.
Karl Marx ve Friedrich Engels, 1848’de yazdıkları ‘Komünist Manifesto’da, ‘Katı olan her şey buharlaşıp havaya karışıyor’ demişti. Marshall Berman da, daha sonra ‘Katı olan her şey buharlaşıyor’ sözünü kolay eskimeyecek kitabının adı olarak seçti.
Biz elbette o sözün ima ettiği, “ön yargılar ve kanaatler silsilesini sürükleyen tüm durgun, donuk ilişkiler silinip süpürülüyor” kısmına katılarak, ama hayatın önümüze çıkardığı türlü sorunlara rağmen, buharlaşmadan sımsıkı durmaya çalışıyoruz.
Şu ana kadar başardık. Bundan sonra da öyle olacağını umuyorum.
Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri, her yıl düzenli olarak basılan kitapçıkta da yer aldığı gibi şu amaçla veriliyor: “Gazeteci Metin Göktepe’nin anısını yaşatmak, iletişim hak ve özgürlüğünü yaşama geçirmek, anlatım ve bilgi özgürlüğünü korumak, temel insan hak ve özgürlüklerindeki ihlalleri kamuoyuna haber, yorum ve eleştiri ile duyurmak, haber peşinde koşan genç gazetecileri teşvik etmek, gazeteci görev ve sorumluluk bilincinin yerleşmesi için çaba gösteren genç gazetecileri desteklemek”.
Yarışma için her yıl yeniden belirlenen jüri üyelerini, Metin Göktepe Ödül Komitesi seçiyor.
Ödüllerin ilki 1998 yılında, Metin Göktepe davasını izleyen gazeteciler adına, bu davanın takibinde çok önemli bir yeri olan, dönemin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nail Güreli’ye verilmişti. Onu bu vesileyle bir kez daha saygıyla anıyorum.
Göktepe ödül jürileri, yıl içindeki haberleri değerlendirirken, yaptıkları haberlerle gizlenmek istenen gerçekleri açığa çıkarmaya çalışan gazetecileri ödüllendirmeye hep öncelik verdi. Mesleki dayanışma faaliyetlerini, mesleki etik değerlere sahip çıkan pratikleri hep önemsedi, ödüllendirdi. Bu tavrıyla genç gazetecilere, “Doğru bildiğiniz habercilik anlayışında ısrar etmekten geri durmayın, bunu yaparken endişe etmeyin. Biz meslektaşlarınız olarak arkanızdayız” demiş oldu.
Göktepe ödüllerinin bir özelliği de, hangi medya grubunda çalışılıyor olursa olsun, düzgün bir gazetecilik yapılmış ve ortaya ödüle değer iyi bir iş çıkarılmışsa onu atlamamaktır. Bu ödüller bir anlamını da burada buluyor.
Göktepe Gazetecilik Ödüllerine, ödül komitesiyle, jürisiyle, ödül alsın ya da almasın yarışmaya katılan gazetecilerle herkesin çok önemli katkısı var.
Katkısı olanların isimlerini tek tek yazmaya kalksam, birkaç köşe yazısına ancak sığardı. O nedenle sadece Nail Ağabeye yaptığım atıf, bütün katkı sunanlara sayılsın.
Son bir söz de Metin için.
Metin Göktepe, 8 Ocak 1996 günü, o son haberine giderken, istihbarat servisinde masanın üzerinde duran çantasını yarım bir kavisle omuza atıp, her zamanki o tebessümü ile gitmişti. Şimdi biz, 20 yıldır süren ve artık gelenekselleşen bu ödüllerle de onun o bıraktığı yerdeyiz, tebessümüyle, iyimserliğiyle...
- 31 Mart öncesi Diyarbakır: Barışa ve ekmeğe aç 18 Mart 2024 05:25
- Bir piramidin tepesinde yalnız başına 11 Mart 2024 05:25
- 2 Mart darbesinden 30 yıl sonra 04 Mart 2024 04:55
- Funda Bakış: Kadınların, emekçilerin gücü olacağız 26 Şubat 2024 05:29
- Pablo Escobar'dan İliç'e uzanan yol 19 Şubat 2024 05:10
- 31 Mart'a giderken partilerin rantla imtihanı 12 Şubat 2024 04:10
- İstanbul seçimleri için kritik günler 07 Şubat 2024 04:50
- 'Süper talan' ve 'zamanın bükülmesi' 05 Şubat 2024 05:23
- İnsanlık adına küçük, bizim için önemli adımlar 29 Ocak 2024 03:45
- 31 Mart öncesi aynı tehlike: Erdoğan'ın sınırına hapsolmak… 22 Ocak 2024 04:50
- İşkenceci MİT'çi ve bir özel harpçi ile cenazeler arasında 15 Ocak 2024 04:57
- Tedirginlik siyaseti ile değişim mümkün mü? 08 Ocak 2024 04:45