29 Mart 2017 00:32

Meclisin feshedilmesi

Meclisin feshedilmesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan, son konuşmalarından birinde CHP Genel başkanı Kılıçdaroğlu’nun “Cumhurbaşkanı’na Meclis’i fesih yetkisi veriliyor” iddiasına yanıt olarak, “Öyle bir şey yok, Cumhurbaşkanı’nın Meclis’i fesih yetkisinin yazılı olduğu yeri göstersin ben Cumhurbaşkanlığı’ndan istifa edeceğim” dedi.

Bunun üzerine “Cumhurbaşkanı’nın Meclis’i fesih yetkisi var mı, yok mu?” tartışmaları başladı. Yandaş hukukçular “yok”, objektif bilgi veren hukukçular “var” dedi. Yandaş hukukçular, kelimelerle oynayarak gerçeği saptırmaya çalışıyor. Muhtemeldir ki, Erdoğan da aynı yola başvuracak. “Fesih” yazmıyor diyecekler. “Fesih tek taraflı olur, burada hem Meclis, hem Cumhurbaşkanlığı seçimi yeniden yapılıyor” diyecekler. “Sadece Meclis seçimi yenilense, Cumhurbaşkanı seçimi yenilenmese o zaman fesih olur” diyecekler. Belki başka cin fikirli birileri başka şeyler de söyleyecek. Fakat, işin esası şudur. Cumhurbaşkanı, hiçbir gerekçe sunmadan ve istediği zaman TBMM seçimlerinin yeniden yapılmasına karar verebilir. TBMM seçimlerinin yenilenmesi ile birlikte Cumhurbaşkanlığı seçiminin de yenilenmesi işin özünü değiştirmez. TBMM kendi iradesi dışında Cumhurbaşkanı tarafından feshediliyor ve yeniden seçiliyordur. Bunun Türkçesi, hukuki ifadesi budur. 

Cumhurbaşkanı’nın Meclis’i feshetmesine neden ihtiyaç duyulmuştur? Daha önceki yazılarımızda da sık sık vurguladık. AKP ve Erdoğan Cumhurbaşkanı’nın partisinin TBMM’de çoğunluk olduğu bir sistem istemektedir. Bunun için, TBMM seçimi ile Cumhurbaşkanı seçimini aynı gün yapmaktadır. Bunun için, Cumhurbaşkanı TBMM’sini feshedebilmektedir. Aslında “zurnanın zort dediği yer” burasıdır. Örneğin ABD’de ki sistemde Cumhurbaşkanı’nın partisinin Meclis’te ve Senato’da çoğunluk olmadığı dönemler sık sık olmaktadır.  Kuvvetler ayrılığı, Meclis’in yürütmeyi denetlemesi meselesi de böyle durumlara olanak tanıyan bir sistemle olur zaten.  Ayrıca, Meclis’in örneğin üçte birinin iki senede bir seçilmesi, Başkanın icraatını beğenmeyen seçmene Meclis seçimlerinde onun partisini desteklemeyerek başkanı denetleme olanağı verir. AKP’nin önerdiği başkanlık sistemi demokratik bir başkanlık sistemi değil, Saddam, Esad vb’lerinin başkanlık sistemidir. Erdoğan, şunu hesaplamıştır: 2019’da kendisi cumhurbaşkanı seçilecek, AKP’de bu durumda yüzde elli birden fazla oy alarak Mecliste tek başına çoğunluk olacaktır. AKP iktidarı beş sene için güvenceye alınacak, beş sene bu durum değişmeyecektir. Eğer, birileri AKP içinde hizip örgütler ve AKP bölünerek TBMM’de çoğunluk olmaktan düşerse, Cumhurbaşkanı TBMM’yi feshederek seçime gidecek ve yeniden kendisi ile birlikte yeni oluşturacağı milletvekilleri listeleri ile TBMM’de partisinin (yandaşlarının) çoğunluğunu sağlayacaktır. Yapılmak istenen budur. Beş sene mutlak iktidar, siyasi ve özel suçlarından ötürü yargılanmama ayrıcalığı. Erdoğan’ın istediği budur. Ve bütün planlar sürekli iktidar olma üzerine yapılmıştır. Yargı, yasama elinde olan bir başkan ve tek ses medya, cılız bir göstermelik muhalefet (majestelerinin muhalefeti) ve sonsuza kadar AKP iktidarı. 

Erdoğan diktatör nitelemesine kızıyor ama bu sisteme diktatörlük dışında bir tanım yapılamaz. Tek sesli medya ile halkın yarıya yakını kandırılabilir ama AKP medyasının etkisinde kalmayan iç ve dış kamuoyu kandırılamaz. Bunun için, bütün dünya, Türkiye’nin giderek Saddam’ın Irak’ına, Esad’ın Suriye’sine benzediğini görmektedir. Onun için pek çok devlet ve hükümet Saddam’a nasıl davranıyorsa Erdoğan’a da öyle davranmaktadır. Bu durumu AKP içindeki pek çok kişi de görmektedir. AKP içindeki menfaat birliği, şimdilik bu gidişata karşı bir itiraza meydan vermemektedir fakat yakın zamanda önce “Anadolu kaplanları”, sonra da bu gidişatın ekonomiye etkisinden büyük yaralar alan bütün patronlar itirazlarını yükseltmeye başlayacaktır. Büyük dış borç ve ekonomideki durgunluğun, Erdoğan ve bakanlarının AB’ye efelenmesi ile giderilemeyeceğini onlar da görmektedir. AKP’nin onlara vaadi, 16 Nisan’dan sonra ben yumuşarım, ekonomik ilişkilerimiz hiç etkilenmez ve bazı tavizlerle kaldığımız yerden daha ilerilere de ilişkileri götürürüz şeklindedir. Ama, gerçek böyle değildir. Rusya ile son iki sene içinde süren ilişkiler herkese AKP’nin vaatlerinin gerçekçi olmadığını göstermiştir. 

AKP,  “Arap Baharı”nda model alınacak “demokrat-ılımlı İslam ülke”si olmaya soyunmuşken, Türkiye’yi tek adam diktatörlüğü ile yönetilen “Arap Baharı” ülkelerinden biri haline getirmiştir. 


 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...