26 Mart 2017 01:00

İstismarcılığa hayır!

İstismarcılığa hayır!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Emekli kardinal Desmond Connell geçen ay Dublin’de, 90 yaşında öldü. Türkiye’de gündem saçmalıklarla doluydu; Connell’ın ölümü duyulmadı. Oysa kardinalin merkezinde yer aldığı çocuk istismarı skandalı Türkiye’de yaşananlara ışık tutar nitelikte.

Emekli kardinale yönelik kitlesel nefreti anlayabilmek zor değil. Connell, 1988’den 2004’e Dublin Başpiskoposu; 2001’de kardinal atanmış. 2002 Ekim ayında ulusal televizyon kanalı RTÉ’de yayımlanan bir program, Dublin’de Katolik Kilisesi içerisinde kronik bir çocuk istismarı sorunu olduğunu gözler önüne serdi. Yüzlerce suçlama ve davanın söz konusu olduğu skandal, İrlanda’yı derinden sarstı ve Connell’ı 2004 Nisan ayında istifa etmek zorunda bıraktı.

Çocukları istismar eden rahipler olduğunu en azından altı piskopos biliyordu. Başpiskopos da biliyordu. Hem de uzun süredir. On yıl önce, Dublin’de kilisenin cinsel istismar mağdurlarına hiçbir zaman tazminat ödemediğini söylemiş, ancak birkaç yıl sonra bu sözlerin doğru olmadığı ortaya çıkmıştı. Dahası, cinsel istismarı itiraf eden bir rahip hakkında polise bilgi vermemişti.

Açılan soruşturmanın bulgularını içeren ve 2009’da yayımlanan rapordan, Connell’ın tutarsız davrandığı anlaşılıyordu. O, soruşturma açılırsa elindeki bilgileri yetkililere veren, ama bunun dışında sessiz kalan biriydi. Raporda, “işin ciddiyetini anlayamamış” ve “bu nedenle sorunun önünü alamamış” olduğu söylense de, Connell toplum nezdinde olanlardan doğrudan sorumluydu.

Televizyon programının yayımlanmasının ardından kardinal cinsel istismar sorununu kabullendi ve çocukların bazı rahipler tarafından “derin bir ihanete” maruz bırakıldığını söyledi. Bu sözler, olanlar göz önünde tutulduğunda hiçbir ağırlık taşımıyordu.

Ölümü ardından yapılan değerlendirmeler şöyle özetlenebilir: Connell, “eski tarz” bir din adamıydı. Onun için öncelikli olan çocukların yararı değildi. Asıl görevi, kiliseyi korumaktı. Çocukların çıkarları, çocukların istismardan korunması ancak kilisenin çıkarlarından sonra gelebilirdi.

O, tam bir bürokrattı; yani kilisenin çıkarlarını korumak için uygun bir kişiydi. Bir rahipten beklenebilecek becerilere sahip değildi. Empati kurabilmek onun için kolay değildi. Empati, merhamet ve çocuğun yararı ilkesinden yoksun biri ancak zorunlu kaldığında istismar üzerine gidebilirdi. Oysa söz konusu olan skandal, nicedir bilinen, kronikleşmiş ve çok sayıda çocuğu derinden örseleyen bir sorunu ortaya çıkarmıştı. Bu, basit bir özür ile geçiştirilebilecek, kolayca unutturulabilecek bir sorun değildi. Connell’ın ardından Dublin Başpiskoposu görevine gelen Diarmuid Martin’in sözleri bu açıdan önem taşıyordu: “Hiçbir özür yeterli olmaz. Tacize uğrayan herkese özürlerimi, duyduğum acıyı ve utancımı sunuyorum.” 

Bu değerlendirmeler Türkiye’de olanları anlamak açısından çok önemli. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin belkemiği olan çocuğun yararı ilkesinden yoksun herhangi bir kuruluş veya devlet kurumu, ne kadar kutsanırsa kutsansın çocuklara zarar verecektir. Cinsel istismar ortaya çıktığında örgütlü dinin bürokratları hep örgütlerini koruyacaklardır. Connell ve ondan önceki başpiskoposların suskunluğu bundandır. İrlanda’daki Katolik Kilisesi ile Diyanet bu açıdan tıpatıp aynıdır. Mesele çocukların bir yurtta yanarak ölmesi de olabilir. Diyanet’in vereceği tepki her zaman bellidir: Red ve inkâr!

Son yirmi yıl içerisinde ortaya çıkanlar, çocuk istismarının Katolik Kilisesi’nde korkunç boyutta olduğunu gösteriyor. Sorun tek bir ülke veya bölge ile sınırlanamayacak denli yaygın ve cinselliğin dogmalara dayanılarak reddinin nelerle sonuçlanabileceğinin somut göstergesi. Türkiye’de çocukların “dini bütün” kişiler tarafından cinsel sömürüye uğratılması da tamı tamına buradan kaynaklanıyor. Cinselliğin doğal olduğunu kabul etmeyen ve yasaklanması için uğraşan kişiler, kaçınılmaz olarak cinsel isteklerin güçsüzlere (çocuklar, engelliler, korumasız kadınlar, hizmetçiler, evcil hayvanlar gibi) yönelmesine neden oluyorlar.

Son olarak, Dublin’deki skandalın ortaya çıkmasını sağlayan polis değil, bir televizyon kanalı. Çünkü polis kiliseyi dokunulmaz olarak görmüş veya korumuş; gelen şikayetleri araştırmak yerine kilise bürokrasisine bildirmiş. Tanıdık, değil mi? Türkiye’de cinsel istismar skandallarının gazeteciler tarafından ortaya çıkarılması ve gazetecilerin susturulmak istenmesi de şaşırtıcı değil...

Sonuç olarak, çocukların istismar edilmesi ile halkın inançlarının istismarı arasında çok güçlü bir ilişki var. Bugün çocukları istismar edenlere, inançları istismar edenlere, yasakçılığı, inkârı ve istismarı erdem kılmak isteyenlere çok güçlü bir “Hayır!” gerekiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa