24 Mart 2017 00:15

Bütün güçlerin 'Tek adam'da toplanma örnekleri arttıkça...

Bütün güçlerin 'Tek adam'da toplanma örnekleri arttıkça...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yakınları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Cumhurbaşkanlığı sistemi”ni eleştirirken “tek adam” iddiasının öne çıkarılmasından rahatsızlık duyduğunu belirtiyorlar. Ama Başbakan Binali Yıldırım, “tek adamlık” konusunda pek rahatsız görünmüyor. Tersine Yıldırım; “Bir arabada iki şoför olmaz”, “Elbette yetkiler tek adamda toplanacak” diyor, ama vaziyeti kurtarmak için de meydanlardaki kalabalığa dönüp ekliyor: “Tek adam olacak ama patron da siz olacaksınız!”

Yani, tek adamın patronu “millet olacak”mış! 

Yani, millet Cumhurbaşkanını bir kez seçtikten sonra artık onu beş yıl boyunca hiçbir biçimde denetleyemeyecek (Çünkü milletin Cumhurbaşkanını görevden alması için hiçbir mekanizma yok), ondan hesap sormayacak; ama  yine de patron olacak!
Herkes aptal bir onlar uyanık ki, böyle açıklamalarla halkı ikna edeceklerini sanıyorlar!

‘TEK ADAM’ GAZETECİLERE NASIL YARGI İSTİYOR? 

Tabii bu “patron” yakıştırması tamamen aldatmaca. Ama içinden geçilen süreç, söylenen her lafı, her iddiayı da mihenk taşına vuran özellikler taşıyor. En başta da bu “Cumhurbaşkanlığı sistemi” denilen, “yerli ve milli” ya da “Türk usulü başkanlık sistemi”ne “Benim şahsi projemdi” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tutumunu bu sistemin arkasındaki zihniyetin ne olduğunu, söylediklerinin aksine, nasıl diktatoryal bir rejim getirmek istediklerini her gün bir başka örnekle yansıtması gibi.

Bunun en son örneğini gazetecilere açılan davalar ve tutuklu gazeteciler üstünden yapılan uygulamada, en önemlisi de Cumhurbaşkanından yansıyan zihniyette görüyoruz.

Bunu, Die Welt gazetesinin Türkiye temsilcisi Deniz Yücel’in tutuklanmasında görmüştük. Cumhurbaşkanı, hakkında hiçbir mahkeme kararı olmayan Yücel’i; “Bu zat Alman ajanı ve terörist!” diye açıkça ilan etmişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan; önceki gün Anadolu Yayıncılar Derneği üyelerine Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda hitap ederken bu “mahkumiyet kararı”nı yineledi: “Neymiş basın mensubuymuş. Tam bir ajan, terörist! Ve bir ay Almanya’nın İstanbul Başkonsolosluğunun rezidansında misafir ediliyor. Şansölye, ‘Bizim burada çifte vatandaş olan bir gazetecimiz var onu serbest bırakmanızı istiyorum’ diyor. Mahkeme tutukladı. Şu an içerde” demekle de yetinmiyor; “Bu süreç böyle devam edecek” diyerek mahkemeler yerine hüküm de veriyor!

‘TÜRKİYE’DE GAZETECİLİKTEN TUTUKLU KİMSE YOK’MUŞ!

Bununla da yetinmedi Cumhurbaşkanı, diğer tutuklu gazeteciler için de hükmünü bildirdi: “Bu gazeteciler kim biliyor musunuz? İçlerinde katilden soyguncuya, çocuk istismarcısına kadar herkes var. İçlerinde gazeteci yok. Bir liste geldi; 144’ü terör suçundan cezaevinde bulunuyor...Ne ararsanız bunlarda var!”

Türkiye Gazeteciler Sendikası, DİSK Basın-İş, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Çağdaş Gazeteciler Derneği başta olmak üzere başlıca basın kuruluşları; tutuklu gazetecilerin, gazetecilik faaliyetlerinden dolayı, “Niye şu manşeti attınız? Bu manşetteki amacınız neydi? Bu haberi yaparken... Bu yazıyı yazarken... Bu kitabı hazırlarken, diye başlayan sorularla tutuklandığını” söylerken, Cumhurbaşkanı “gazetecilikle suçlanarak kimsenin tutuklanmadığını” iddia etmektedir.

Cumhurbaşkanından yansıyan hem savcı hem yargıç tutumu, haklı olarak Türkiye ve dünya kamuoyunda, getirilmek istenen “başkanlık sistemi”nde yürütme ve yargının “tek elde” (tek kişide) toplanmak istendiğinin ifadesi olarak görülmektedir. Çünkü bu “projenin” sahibi olan Cumhurbaşkanı, tutuklanmış olan kişileri daha haklarında iddianame yokken bile suçlu ilan etmekte, hatta onların hangi maddelerden yargılanıp cezalandırılacağını da tarif etmektedir.

DÜNYA VE TC. VATANDAŞLARI GERÇEKLERİ GÖRÜYOR

Nitekim bu gelişmeleri gördükleri için uluslararası insan hakları ve gazetecilik örgütleri de Türkiye’deki gidişatı “otoriterleşmeye gidiş” olarak görüp, Türkiye’yi “basın özgürlüğünün olmadığı ülkeler” arasında saymakta, dahası dünyada en çok gazetecinin tutuklu olduğu ülkeler sıralamasında başlara çıkarmaktadırlar. 

“Tek adam yönetimi”ne gidişi, Meclisi (yasamayı)  işlevsizleştirirken yargıyı da yürütmenin koltuğunun altına alma isteğini, Cumhurbaşkanının yedeğine takılanlar görmese de dünya ve az çok gidişatın farkında olan vatandaşlar görmektedirler. Onun içindir ki AKP içinde AKP’nin adına araştırmalar yapan MAK gibi araştırma kurumları bile AKP içinde, bu anayasa değişikliğine “Hayır” diyecek ciddi bir kitle olduğunu, bunun AKP’de ilk kez görüldüğüne dikkat çekmektedir. 

Yargıyı, yasamayı tek adamın kontrolü altına alma, özgürlükleri hor görme ya da hiç tanımama örnekleri çoğaldıkça, vatandaşlar arasında “tek adam rejimi”nin nasıl anti demokratik bir düzen olacağı konusunda oluşan yargı pekişmekte, “evetçi”lerin “tek adamcılık” arkasındaki devasa kara propaganda mekanizmasının da beş paralık değeri olamamaktadır! 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...