23 Mart 2017 00:18

Aile Bakanının 'kullanışlı' mazlumluğu

Aile Bakanının 'kullanışlı' mazlumluğu

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yarattığı “Avrupa diplomatik krizi”nde “ihtiyaç anında basılacak acil çıkış butonu” olarak kullandığı düşmanlık politikalarından medet umuyor AKP. Pek çok Avrupa ülkesi ile “milli değerler” üzerinden yaratılan krizle “içeride, dışarıda her yerde düşmanla çevrili olma” fikrini yaygınlaştırıp referandumu “düşmanlarla mücadele ve Büyük Türkiye’yi çekemeyenlere cevap” olarak sunma gayretinde. Bu gayretkeşlikte kabinenin tek kadın bakanına büyük rol verilmesi de oldukça manidar.  

“Bizim başörtülü bacımıza bir bardak su vermediler”den, “Namluları burnumuza dayadılar, Cumhurbaşkanımız dön demese orada ölecektim”lerle trajikleştirilen olay örgüsüne... Bakanın Cumhurbaşkanı tarafından “Nene Hatun” ilan edilmesinden, BM Kadının Statüsü Komisyonunda Bakan Kaya’nın “Dünya bu korkunç ihlale karşı sessiz kalmamalı. Bu, savaşlar, haksızlıklar ve şiddetten bitkin düşmüşler adına benim çığlığımdır” diyerek AKP’yi “mazlumların yükselen sesi” olarak lanse etmesine... Bu krizde “başörtülü bir kadın bakanı” başrole oturtmanın kullanışlılığını tepe tepe kullanan bir diskur var karşımızda. 

Bakan Kaya’nın “bir kadın olarak” bu krizde aldığı rol, “milletin namusunun sembolü” olarak en geri toplumsal duyguları ve fikirleri yardıma çağıran, “sen benim bacıma nasılllll...” diye celallenmenin göreve davet edildiği gerici ve elbette eril “siyaset yapma biçimini” ortaya koyuyor. Ama bir yandan da, Bakan Kaya’nın ve elbette hükümetin kadınlara ve tüm topluma karşı asli görevlerini yerine getirmemişliğinin de üstünü örtmek için müthiş bir fırsat olarak kullanılıyor. Hollanda krizinin yaşandığı günlerde ASP Bakanlığının 2016 raporu yayımlandı. Rapor açıkça bakanlığın hedeflediklerinin gerçekleştirilme oranının “sıfır” olduğunu ortaya koyuyor. Kadın, çocuk, engelli, yaşlı, şehit yakını ve gazilerin haklarının korunması ile ilgili bakanlık hedeflerinden sadece 1’ine ulaşılmış: O da sadece “Çanakkale Zaferi için 81 ilde “mevlit okutma” planı!  

Başarısız olunan çalışmaların hayatiliği karşısında ise insanın dili tutuluyor: “Çocuğa yönelik şiddetin önlenmesi”, “Ücretsiz özel kreş ve gündüz bakımevi hizmetinden yararlanan çocuk oranının artırılması”, “Bakanlığın sunduğu sosyal hizmetlerden yararlanan kişilerin memnuniyet oranının artırılması”, “Bakım, koruma ve rehabilitasyon kuruluşlarındaki hizmetlerin standartlara uygunluğunun artırılması.”

Böylesi hayati sorunlar karşısında yaptığı tek icraat “81 ilde mevlit okutma” olan ve bir şov malzemesi olarak aşırı kullanışlılığının üzerine tepinen bakanın yapmadıklarının nelere mal olduğunu ise sadece bir, evet tek 1 olaya bakarak anlayabiliriz: Geçen hafta İstanbul Beyoğlu’da 2, 3 ve 5 yaşlarında üç kardeş yanarak can verdi. Yanarak! Mardin Dargeçit’in Kılavuz köyünde başlarını sokacak bir ev yaptırabilmek için 100 bin lira borca giren aile köyde çalışarak bu borcu kapatamayınca, çareyi çalışmak için İstanbul’a göçmekte bulmuş. Ramazan Şahin, 13 çocuğuyla birlikte 2 yıl önce İstanbul’a yerleşirken, yatalak olan babası, okula giden 3 çocuğu ve eşi Fatma köyde kalmış. Ailenin en büyük çocuğu Abdurrahim 1995’te köyde mayın patlaması sonucu bir gözünü ve bir kolunu kaybetmiş. Çocuklarından Meral ise 3 yıl önce geçirdiği beyin kanaması nedeniyle kısmi felçli. Baba inşaatlarda, iki kızı ise tekstil atölyelerinde çalışıyor. Çocuklara bakan da bir çocuk. Bakkala ekmek almaya gittiği sırada yaşanıyor yangın. “Köyde zaten iş yok, tarla da yok elimizde. Borcumuz olmasaydı köyden ayrılmazdık. Biz yeniden köye dönebilmek için hayaller kurarken başımıza böylesi büyük facia geldi. Bu çok büyük acı. İstanbul’a yine gitmek zorundayız. Borcumuzu bitirip köyümüze geri döneceğiz.” diyor baba...

Tek acımız değil ki bu! “Mazlum ve mağdurluk” siyasetiyle yıldızı parlatılan Bakan Kaya’nın görev yaptığı şu kısacık zaman diliminde en az 476 kız çocuğu cinsel istismara uğradı, çocuk istismarı ile erken yaşta evliliklerden dolayı çocuk intiharları arttı, en az 455 kadın cinayete kurban gitti. Sadece 2016 yılında 600 bin kız çocuğu okula gidemedi. Her gün ortalama 358 kadın, şiddet gördüğü için kolluk kuvvetlerine başvurdu, son 1 yılda devlet koruması altındaki 20 kadın erkek şiddetiyle öldürüldü. Son bir yıl içinde sigortalı çalışmakta olan 40 bin kadın işsiz kaldı.  Sebebi olmadığımız bir siyasi krizin, bizim yoksulluğumuzun, çocuklarımızın ölümünün, her anlamda şiddete kesen hayatımızın üstünü örttüğünü bilerek, bu siyasi krizin başrolünün bir kadına verilmesinin o en gerici, en eril duyguları açığa çıkarmadaki kullanışlılığını bilerek soruyoruz: Bu ülkenin kadınları, çocukları, yaşlıları, engellileri, yoksulları için ne yaptın da “savaşlar, haksızlıklar ve şiddetten bitkin düşmüşler adına” çığlık atıyorsun? Bu çığlık, gerçek mazlumların “hayır”ını bastırmak için atılıyor olmasın?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa