22 Mart 2017 00:15

Müstakbel bir keder için gözyaşı

Müstakbel bir keder için gözyaşı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanının kahramanı Feride, günlüğünde öğretmenlik yapmak için gittiği Zeyniler köyünü anlatır. Bir yatırın ve mezarlığın gölgesindeki Zeyniler’de durağan bir hayat yaşayan köylülerin en önemli çabası ölüme hazırlanmaktır. Günahları yüzünden cezalandırılma korkusu içindeki insanların gündelik hayatının cehenneme çevrildiği bir yerdir burası. Korkuyu kışkırtmak eğitimin de temel güdülerinden biri haline gelmiştir. Feride anlatır:  “Bu biçare çocukları bir parça neşelendirmek, güldürmek için ne maskaralıklar yapıyorum… Teneffüslerde eğlenceli, meraklı oyunlar öğretmeye çalışıyorum. Nedense bundan bir türlü tat almıyorlar.

u mihnet çekmiş, yaşlı başlı insanlara benzeyen, yorgun çehreli, donuk gözlü kız çocuklarının en büyük eğlenceleri bahçenin bir köşesine toplanıp ölüm, tabut, teneşir, zebani, kabir gibi korkunç kelimelerle dolu ilahiler okumaktan ibaret. Bu memleketin havasında insan ölümü adeta kokluyor… Hatice hanım da bir hocanın vazifesini, kalplerde dünya emelini söndürmek sanıyor…”

Bundan yüz yıl kadar önce geçer hikaye.  

7-8 yaşındaki öğrencilerin asker kıyafetleri giydirilip savaştırıldığı, bir kısmı temsili olarak şehit olduğunda fotoğraflarının yapıştırıldığı tabutlarının önünde “Mihnet çekmiş, yaşlı başlı insanlara benzeyen, yorgun çehreli, donuk gözlü kız çocukları”nın ağladığı bir ilkokul müsameresi ise günümüzde yaşanıyor. İstanbul Bağcılar’daki Vali Cahit Bayar İlkokulunda 18 Mart anması sırasında çekilen fotoğraf,  “Kalplerde dünya emelini söndürme” işinin eskimeyen bir vazife olarak hâlâ itibar gördüğünü bir kez daha gösteriyor. 

Bu, sadece geçmiş bir zaferin kutlanması sırasında ortaya çıkan arızi bir görüntü değil. Türbe-yatır dolaştırılan, en büyük yurttaş ülküsü olarak şehitliğin yüceltildiği nutuklara maruz kalan okul çocukları büyük bir Zeyniler köyünün her yanına dağılmış durumda. Geçmiş zaferlerin anılarıyla körüklenen müstakbel savaşlara doğru, ödülü öte dünyada alınacak şehitlik fikrini kanıksayarak büyüyorlar. Her aileye düşen üç çocuktan kız olanlar, erkeklerin ulaşacağı kutlu mertebe önündeki gözyaşlarını şimdiden prova ederken havadaki koku ağırlaştıkça ağırlaşıyor.

Siyasal gerilim dönemlerinde tarihin bir dönemindeki kahramanlık hikayelerinin günün mana ve ehemmiyetine uygun biçiminde ısıtılıp servis edilmesine her yerde rastlanır. Hiçbir komşusuyla dost kalamayan Türkiye’de ise, savaş günlük hayatın bir parçasıdır.

Düşmanlarla cebelleşmek, onlara atıp tutmak, gerilim dozajını arttıracak biçimde sürtüşmelere girmek nüfusu birbirine yapıştıracak bir zamk işlevini hâlâ görür ve bu düşmanlaşmalar sayesinde kenetlenebilecek milli dava hep sıcak tutulur. 

Bağcılar’daki okulda olduğu gibi iç acıtan, bir televizyon dizisi haline geldiğinde ise biraz daha ince işlenmiş bir hikaye, giderek günlük hayatın kendisi haline gelir. Zeyniler artık her yerdir.   

Gerilim siyasetinin ve savaş yoluyla dışa yayılma hırsının beslediği bir kültür giderek yaygınlaşırken ilkokul öğrencisi kızlar geçmişteki bir kedere değil güncel veya müstakbel bir yas için ağlar.  

Geçmişin canlandırıldığı bir müsamerede kız çocuklarının döktüğü gözyaşlarıyla pohpohlanan dışa açılma uğruna ihtiyaç duyulan tek şey kından çıkmış kılıçlar ve erken akan yaşlar değildir sadece. Toplumun önemli bir kısmı şimdiden ölüm fikrine alışırken hurucun ve gazanın sonunda ganimet elde edileceğine dair bir hayalin kurulması gerekir; hep gözyaşıyla olmaz. Bu kimi zaman komşuya girip Emevi Camisi’nde namaz kılmaksa kimi zaman da  “daha iyi semtlerde yaşama, en iyi arabalara binme, en güzel evlerde oturma, üç değil beş çocuk yapma”nın güçlü bir emel haline gelmesi demektir.  

Geçim koşullarından, hayat şartlarından beli bükülmüş yurttaşların kendi hayatlarından vazgeçer noktaya gelmesiyle yükselme umudu arasındaki boşluğu dolduran ganimetin büyüleyici imgesi, savaşın korkunç gerçekliğini de savaşların kimleri kalkındırmak için yapıldığını da unutturacaktır. 

Oysa çocukların kalplerinde kimsenin “Dünya emelini söndürmeye”, geçmişten mazeret bulduğu kendi imkansız hayalleri için çocukların gözyaşlarını peşin peşin tahsil etmeye hakkı yoktur.   

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...