15 Mart 2017 01:00

'Evet'in çıkarı ile Türkiye'nin 'ulusal çıkarları' karşı karşıya

'Evet'in çıkarı ile Türkiye'nin 'ulusal çıkarları' karşı karşıya

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye ile Hollanda arasındaki kriz, Avrupa ile Türkiye krizi olarak büyüyerek devam ediyor.

Türkiye’de basındaki hamaset ve ırkçılığa dönüşmüş manşetler, hükümet tarafından yapılan “Misliyle karşılık verilecek” açıklamaları ve Almanya’dan sonra Hollanda’nın da “Neonazilik”le suçlanmasının yankıları sokağa da yansıdı. 

Hollanda’yı cezalandırmak için sokağa salınan kimi gruplar, Hollandalı gazeteci sanılan Norveçli bir gazeteciye saldırdı, Hollanda bayrağı sanarak Fransa bayrağı yaktı. Ve ortaya trajikomik sahneler çıktı. Daha önce de Çin’i protesto eden aynı kökenden göstericiler Çinli sandıkları Koreli turistlere saldırmışlardı!

Önce Almanya, arkasından Hollanda ile yaşanan yüksek gerilim, sözcüğün gerçek anlamıyla Türkiye ile Avrupa ülkeleri arasında bir politik krize de evriliyor, evrildi. Almanya başta olmak üzere AB ülkelerinin hükümetleri (siyasetçileri ve medyası), -daha bir ay önce Kardak’ta “savaş vaziyeti” alan Yunanistan Hükümeti’nin “ifade özgürlüğü”ne dikkat çeken açıklaması dışında- tüm AB ülkeleri Türkiye’nin girişimleri karşısında Hollanda’nın yanında yer aldı. 

BU DIŞ POLİTİKA TÜRKİYE’NİN YARARINA MI?

Bu her halde Avrupa’nın son yıllarda yek vücut birleştiği tek konudur. Ki, Avrupalı hükümetler, Erdoğan-AKP Hükümetine ne kadar teşekkür etseler azdır!

Türkiye karşısında AB ülkelerinin birlikte tutum almasının karşısında hangi nedenler vardır, bu nedenlerin ne kadarı haklıdır, ne kadarı kendi iç ve dış politikalarının ihtiyacından dolayı yapılmış dayatmalarla ilgilidir, bunlar tartışılabilir. Ama burada biz Türkiyelileri ilgilendiren AKP Hükümetinin dış politikası açısından bakıldığında, birbirine bağlı iki soruyla karşı karşıya geliyoruz:

- Bu dış politikayla Türkiye, dünyanın gözünde nasıl bir yere getirilmiştir?

- AKP Hükümetinin izlediği dış politika Türkiye’nin ulusal çıkarına uygun mudur?

Cumhurbaşkanı ve Başbakan başta olmak üzere bu politikanın sorumluları, Türkiye’yi başarılı bir dış politikayla böyle bir yere getirdiklerini söylüyorlar, bununla övünüyorlar. Yani, bu yetkililer, bölgenin en önemli gücü, 80 milyon nüfuslu Türkiye’yi; Cumhurbaşkanını, Başbakanını, bakanlarını Edirne’den öteye geçememeye getiren dış politikayı, adım adım bu noktaya getirdiklerini de kabul etmiş oluyorlar. 

Ki, bu dış politika, son 7-8 yıl içinde yönelinen yeni Osmanlıcı dış politikanın, Suriye ve Irak’ta Türkiye’yi tamamen yalnızlaştırmasının Batı’ya yansımasıdır.

Ve bu dış politikanın mimarları, bu durumu Türkiye’nin “milli çıkarına”da uygun buluyorlar. 

Ama o zaman da kendisini Türkiye sınırlarına hapseden ve tamamen “iç politika hesapları” üstüne oturtulan, milliyetçi ve dini argümanlarla süslenmiş bu politikanın hamasete baş vurulmadan açıklanması gerekir.  Elbette bu sorulara Hükümetin dış politikasına  koşulsuz destek veren, hatta atılan adımları “az milliyetçi” bularak eleştiren Kılıçdaroğlu ve Bahçeli de yanıt vermek durumundadır. 

Elbette bu sorulara açık ve samimi yanıtlar beklemek de aşırı saflıktır.

‘EVET’ CEPHESİNDEN HOLLANDA’YA TEŞEKKÜR VAR! 

Çünkü gerilimin, öteki kutupta bulunan Hollanda Başbakanı Rutte’nin partisine bugün yapılacak seçimde birkaç puan kazandırdığı belirtilirken, Türkiye’de ise haftalardır düşme eğiliminde olan “evet” oylarını iki puan kadar artırdığı öne sürülmektedir. Üstelik bunu söyleyenler AKP’nin “evet” cephesinin temsilcileridir.

İşte örnekler:

AB Bakanı Ömer Çelik, “ ‘Hayır’a destek vermek istiyorlarsa, bunun hiçbir şekilde faydası olmaz. Tam tersi olur. Bu tavırla kararsız vatandaşlarımız bile kararını ‘evet’ yönünde netleştirmiş oldu.”

AKP İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık ise daha net konuştu. “Hollanda’ya belki azıcık da teşekkür etmeliyiz. Bizim ‘evet’ oylarına en az iki puan katkı yaptılar.” dedi.

AKP’nin basındaki Kadim Sözcüsü Abdulkadir Selvi de dünkü köşe yazısında Almanya ile Hollanda ile girişilen polemiğin “hayır”ın arkasındaki rüzgarı kestiğini öne sürerek, Almanya ve Hollanda ile polemiğin “evet”e yaradığını açıkça ilan ettiler.

EVET’E DESTEK, TÜRKİYE’YE ZARAR!

Kısacası Hollanda ve onun şahsında Avrupa ile yaşanan diplomatik-siyasi kriz; Türkiye’yi dünyanın gözünde tam bir yalnızlaşmaya iterken, itibarını da ciddi olarak zedelemiştir. Ama gerilimin, Erdoğan-AKP yönetiminin bir varlık-yokluk sorunu haline getirdiği referandumda “evet” çıkmasına destek sağladığı bizzat AKP sözcülerince savunulmaktadır. 

Yani bu politika Türkiye’ye zarar verirken “evet” cephesine yarar sağlamıştır!

Bu da açıkça gösteriyor ki; AKP’nin, MHP destekli Erdoğan-AKP yönetiminin (“evet”çilerin) çıkarlarıyla Türkiye’nin çıkarı örtüşmüyor, dahası Türkiye’nin çıkarına olmayan, onu dünyanın gözünde küçülten gelişmeler AKP ve onun liderliğindeki “evet” cephesine puan kazandırıyor.. Bu da “evet”le Türkiye’nin çıkarlarının ne kadar karşı karşıya geldiğini göstermektedir. Onun içindir ki “evet” propagandası, söylemini milliyetçi ve dini motiflerle süsleyerek, vatandaşın aklını karıştırarak amacına ulaşmaya çalışmaktadır. Ancak ne kadar süslerlerse süslesinler, “evetçilik”le Türkiye’nin çıkarlarının karşıtlığı, artık ölçülebilmekte, rakamlarla ifade edilebilmektedir.

Ve Türkiye’yi her bakımdan rencide eden dış politika “evet”e iki puan olarak yansımıştır. En azından AKP sözcüleri böyle söylemektedirler. Bütün bu nedenlerledir ki Erdoğan-AKP yönetiminin, Türkiye’ye, onun ulusal çıkarlarına zarar vermesine karşın kendilerine puan kazandıran bu dış politikada ısrar edeceklerini söylemek abartı olmaz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa