15 Mart 2017 01:00

Hollanda ile kriz

Hollanda ile kriz

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen haftaki yazımın başlığı da Almanya ile kriz idi. AKP Hükümeti her hafta bir ülke ile kriz yaratmakta mahir.

Geçen hafta Almanya ile kriz konusunda da yazdığım gibi, Hollanda ile krizde de esas mesele propaganda izni verilmemesi değil. Mesele, AKP Hükümetinin bilinçli ya da bilinçsiz olarak üslubu ve kural tanımazlığı ile herkesle kriz çıkarabilme yeteneği.

Türkiye’de elli milyon civarında seçmen varken, AKP yurt içi miting ve toplantıları bırakmış, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanlar ile Avrupa’ya miting ve toplantı çıkarması yapıyor. Avrupa’da oy verebilecek seçmen sayısı en fazla iki milyon. Üstelik 2008 yılında AKP tarafından çıkarılan bir yasa ile yurt dışında seçim ve halk oylaması konusunda miting yapılamaz deniyor.

AB, Avrupalı hemen hemen bütün hükümetler AKP Hükümeti ile aralarına siyasi mesafe koymuş. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanların Avrupa şehirlerinde miting ve toplantı yapmasını istemiyorlar. Diplomatik yollarla bu durumu AKP Hükümetine bildiriyorlar. “Gelmeyin” diyorlar. AKP, diplomatik görüşmelerle yetinmiyor, konuyu kamuoyunun gündemine getiriyor, Avrupalı hükümetlere meydan okuyor. “Ben gelirim, engellemeye kalkarsanız dünyayı başınıza yıkarım” diyor. Hükümet yetkililerine isim vererek hakaret ediyor. Onları Nazi ve faşist olmakla suçluyor. Olayı insan hakları ihlali gibi gösteriyor. Oysa, ortada insan hakları ile ilgili bir durum yok. AKP yetkililerinin istenmediği kentlerde herkes, (Ki buna AKP ve MHP yandaşları da dahil), toplantılar yapıyor. Siyasi bir anlaşmazlık var ve istenmediğin bir egemen ülkeye “Ben gelirim, dünyayı da başına yıkarım” diyorsun. Karşındaki CHP ve Kılıçdaroğlu değil elbette. “Zorla gelirsen ben de seni derdest eder geldiğin yere gönderirim” diyor.

AKP’nin tutumu uluslararası ilişkilere, devletler arası siyasi ilişkilere uygun değil. İstenmediğin bir ülkeye zorla, kaçak yollardan giremezsin. Bu bir insan hakkı değil. Tabii, mevcut durumda. Sınırların, devletlerin olmadığı bir dünyada yaşamıyoruz maalesef. AKP’nin tutumu uluslararası ilişkilere uygun olmadığı gibi, siyasi olarak Türkiye’nin çıkarına da değil. Böyle davranarak ülke içinde yandaşlarından destek bulabiliyorsun belki ama dünya kamuoyu önünde haklı durumda olamıyorsun. Üstelik, yaptıkların devletinin prestijini de arttırmıyor. Dünyada bir bakanı derdest edilip, sınıra kadar götürülüp, sınır dışı edilen bir ülke şimdiye kadar duymadım. Buna meydan vermek, ülkeni dünya nezdinde küçük düşürüyor. Acayip bir öngörüsüzlük, hesapsızlık. Kara yolu ile gizlice, diplomatik dokunulmazlığı olan otomobille Türk Konsolosluğuna gelirim ve orada birden ortaya çıkar, konuşmamı yapar ve Hollanda hükümetini madara ederim diye düşünüyorlar.

Böyle şeyleri sen ancak Türkiye’de yapabilirsin. Senin oldu bittilerine ancak Türkiye’de tepki gelmez. Sana bunu yaptırmayacaklarını hesaplayabilmen gerekirdi. Uluslararası alanda bütün oldu bittilerin duvarlara çarptı hâlâ bu yöntemde ısrar ediyorsun. Bazıları, Türkiye’de referandumda bu gelişmelerin bir iki puan “evet” oylarını arttıracağını söylüyor ama Türkiye’nin dünya nezdinde prestijinin düşürülmesi, AKP Hükümeti ve Erdoğan’a karşı çok sayıda devletin husumetinin büyümesi parti çıkarları için de iyi değil. Geçen hafta yazmıştık. AKP Hükümetinin artık tek dostu Suudi Arabistan Kralı ve Katar Emiri’dir. Onlar da ABD işaret verdiğinde AKP ve Erdoğan’ı hemen satabilir. Bütün bu olan bitenlerin antiemperyalizmle bir ilişkisi yoktur. AKP yandaşı gazetecilerin ve paralı propagandistlerin iddia ettiği gibi AKP Hükümeti emperyalizmden kopup, bağımsızlık savaşı vermiyor. Keşke öyle olsa. O zaman hepimiz AKP’yi destekleriz.

Keşke, AKP, ABD ve AB ile bütün bağımlılık ilişkilerini koparsa, NATO’dan çıksa vs. AKP, iktidarını korumak için ülke menfaatlerini, halkının çıkarlarını hiçe sayıyor. Her lafının başında demokrasiden söz etmesine rağmen, geçmişte yaptıklarım için hesap sorulur korkusuyla iktidarı demokratik yollarla terk etmek istemiyor. Onun için tek adam diktatörlüğüne yöneliyor. Onun için faşist bir diktatörlük kurma hesapları yapıyor. Hep yazdım, bir daha yazmak gerekiyor. AKP’nin gittiği yol Saddam, Esad, Kaddafi, bin Ali ve Mübarek’in daha önce gittiği yoldur. Şimdilik din sömürüsü ve oluşturulan menfaat ağı ile yüzde kırklarda oy desteği bulabiliyor ama bu destek sonsuz değildir. Sonsuz olmadığı daha önceki diktatörlüklerdeki yaşananlarla kanıtlanmıştır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...