08 Mart 2017 23:42

'Hayır'a sistematik baskı ve tehdit taktiği

'Hayır'a sistematik baskı ve tehdit taktiği

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanının Başdanışmanı İlnur Çevik, “Hayır diyenler, 7 Haziran sonrası Türkiye’deki kaos ve istikrarsızlığı mumla ararlar” diye buyurmuş!

İlnur Çevik Cumhurbaşkanlığının başdanışmanları içinde herhalde en liberal, en “Avrupa ve Amerika görmüş”ü olarak tanınır. Ama o bile böyle konuşuyor!

Ahmet Hakan, “İlnur Çevik acaba ‘hayırcı’ bir kripto mu?” diye sorarak, sorunu yumuşatmak istiyor ama, İlnur Çevik’in iddiası böyle gülünüp geçilecek bir iddia olarak görünmüyor.

Çünkü ne yazık ki ne İlnur Çevik bir “hayırcı kripto”dur ne de söyledikleri “münferit” ya da “yanlış anlaşılır” şeylerdir.

Tersine İlnur Çevik’in bu lanetli kehaneti;
-Cumhurbaşkanı ve Başbakandan başlayarak, AKP propagandasının “hayır” diyenleri teröristlerle aynı safta olduğunu ilan etmesi,
-AKP Manisa İl Başkanı Yardımcısının AKP’li gençlere, “Hayır çıkarsa iç savaşa hazır olun” çağrısı yaparak ‘tabana indirilmesi’,
-Antalya Başsavcı Vekilinin ağzından “hayır diyenler PKK ile aynı muameleyi görmeyi göze alıyorlar demektir” açıklamasıyla adli bir boyut kazandırması,
-Bilal Erdoğan’ın kayınpederinin silahlı milis güçler örgütlediklerini açıkça ilan etmesi,
-Bir AKP il yöneticisinin mezar kazdırıp; karşısındaki arkadaşına “Hayırcılara ne yapıyoruz?” diye sormasına arkadaşının yaylım ateşiyle yanıt verdiği videoyu sosyal medyaya koymasının üstüne gelmiştir.

ÇEVİK’İN SÖYLEDİKLERİ YANLIŞ ANLAŞILMAYACAK KADAR AÇIKTIR

Bu yüzden de İlnur Çevik’in söyledikleri ne bir rastlantı ne “hayır kriptoluğu”, ne “münferit” bir açıklama ne de bir “yanlış anlaşılma” olarak görülemez. Tersine İlnur Çevik’in mesajı, ‘hayır’a karşı uygulanan sistematik baskı siyasetinin bir halkasıdır. (*) Ve kahvelerde daha da açıkça sürdürülen “Hayır çıkarsa kaos çıkar, istikrarsızlık gelir, iç savaş çıkar...” içerikli sürdürülen uğursuz kara propagandaya yukardan gelen bir motivasyondur.

İşin ilginci bu apaçık, TCK’nin pek çok maddesini ihlal eden ve “hayır” diyenleri açıkça hedef alan tehditleri yapanlar yaptıklarının hemen arkasından ya partisinden istifa etmiş ya da “Haklarında soruşturma açıldığı” duyurulmuş ve bu kişilerin hemen tamamı da “Yanlış anlaşıldım”, “Ben öyle demek istemedim” diyerek sözlerinin arkasında durmamışlardır!

İlnur Çevik’in tutumu da; söylediklerinin Twitter mesajı olması nedeniyle yanlış anlaşıldığı iddiası da bu kategoridendir ve bu kategori “Hem mesajını vermiş ol hem de arkasında durmayarak, kamuoyunda oluşan tepkilerden ve yasal soruşturmalardan kurtul!” taktiğinin bir uzantısı olarak görülmektedir.

HAYIR CEPHESİ BASKILARA, TEHDİTLERE BOYUN EĞMEYECEK

Ancak bütün bu tehditlere, “kurt masalları”na karşın, “evet”in aktörlerinin söylediklerinin vatandaş nezdinde pek de itibar görmediği görülmektedir. Tersine bu tehdit politikasının geri teptiğini gösteren belirtiler çoğalmaktadır. Nitekim, basındaki ”evet”in akıllı savunucuları bu gerilim politikasının “evet”i güçlendirmediğine dair uyarılar yapmaktadır.Ancak bu konudaki girişimlerin Cumhurbaşkanı ve etrafındaki çekirdek tarafından püskürtüldüğü “hayır”a yönelik tehditlerini, dozunu daha da artırarak sürdürme kararlılığında olduklarını söylemek yanlış olmaz. Bunu, Cumhurbaşkanının, “hayır” diyenlere yönelik suçlamalarını daha da ağırlaştırmasından ve öfkeli ses tonunu daha da yükseltmesinden anlıyoruz.

Öyle anlaşılmaktadır ki; AKP propagandası, tehditleri ve baskı yöntemlerini daha sistematik ve etkili biçimde kullanarak “hayır” diyenleri yenilgiye uğratmayı hesaplamaktadır.

Bu yüzden de önümüzdeki dönemde baskı ve tehditlerin dozunu artıran yöntemlerin devreye sokulması da sürpriz olmayacaktır.

Kuşkusuz ki; bu tehditlere boyun eğerek, sessiz kalarak ya da “Evete destek vererek belayı savuşturalım” diyen bir tutum almak akıl kârı değildir. Tersine böylesi bir tutum, baskı ve tehditle sonuç alanları daha da azdıracak bir tutum olur.

Sınıflar mücadelesinin deneyimleri; tehditlerle, baskılarla başa çıkmanın tek yolunun boyun eğmemekten; tehditlere, baskılara karşı mücadele etmekten, haklarını sonuna kadar kullanmakta ısrar etmekten geçtiğini çok açık biçimde göstermektedir.

Bugün de böyle yapıldığı ölçüde “hayır”cı güçlerin; ne kadar sistematik olursa olsun tehditleri, baskıcı yöntemleri boşa çıkarması mümkün olabilecektir.

(*) ’Hayır’ baskı siyasetinin diğer alanı da; OHAL valiliğinin “hayır” diyenlerin etkinliklerine izin vermemesi, emniyetin hayır bildirisi dağıtanları, afişini asanları gözaltına alması ve sivil silahlı kişilerin saldırıları biçiminde ortaya çıkmaktadır.

‘REİS’ ELDE Mİ KALDI?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın gençlik yıllarını konu alan ve Erdoğan’a fiziki olarak çok benzeyen Reha Beyoğlu’nun başrolünü oynadığı “Reis” filminin seyirci tarafından  ilgi görmediği ortaya çıktı.

Referandum sürecinin başında, büyük beklentilerle vizyona sokulan filmi, ilk iki günde sadece 67 bin dolayında seyirci izlemiş! Aynı gün vizyona giren Ferzan Özpetek’in “İstanbul Kırmızısı” filmini ise ilk iki günde 160 bin kişi izlemiş. “Reis” filminin bir propaganda filmi olarak da iyi bir yapım olmadığı bu yüzden de itibar görmediği söylenebilir. Ama Erdoğan’ın fetişleştirildiği, onunla ilgili her şeyin AKP tarafından kutsal görüldüğü, üstelik de referandum gibi sıcak bir dönemde, onun hayatını konu alan bir filme ilginin olmaması elbette ki, AKP için de referandumda “evet”in halk indindeki itibarı bakımından da tam bir handikaptır! “Reis”e ilgisizlik; bütün TV kanallarında, basında, sokaklarda günler ve geceler boyu yapılan “evet” propagandasını vatandaşın; “Türkiye Türkiye olalı böyle bir zulüm görmedi” diye görmeye başladığının işareti midir?

Böyle olması kuvvetle muhtemeldir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...