08 Mart 2017 23:37

Bunları daha sonra değil şimdi konuşacağız!

Bunları daha sonra değil şimdi konuşacağız!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Örgütlü oldukları Türk Metal Sendikasının her sene Ankara’da düzenlediği kadın kurultayına katılmak için çıktığı yolda yakaladı ölüm metal işçisi kadınları. Yazaki ve Delphi fabrikası işçileriydiler.

Yılın sadece 1 günü sendikaları tarafından hatırlandıkları için mutluydular. Yolda çektikleri fotoğraflarında gülen gözleri, belki de sadece yılda bir kere çocuklardan uzak, işten uzak, yalnızca kendilerine, üstelik de arkadaşlarıyla birlikte ayırabilecekleri günün neşesini ele veriyor.

Metal sektörünün görünmeyen yüzüdür kadın işçiler. Otomotiv ve yan sanayilerde sayıları her geçen gün artsa da iş kolunda örgütlü sendikalar tarafından sorunları en az tartışılan, en az gündem edilenlerdir.

Tam da bu nedenle olsa gerek Mayıs 2015’te metal iş kolunda Bursa merkezli başlayan ve hızla diğer illere de yayılan direniş ve Türk Metal Sendikasından istifaların en önünde yer aldılar. “İnanır mısın direnişte daha çok vakit geçirir olduk oğlumla. Ben gündüz vardiyasında işten çoğu zaman 20.00’de çıkıyorum, eve geliyorum saat 21.00 olmuş. Çoğunlukla oğlum uyumuş oluyor. Gece vardiyasında o zaten okulda. Pazar gecesi de zaten 20.30’da evden çıkıyorsun geceye dönünce. Oğlum diyor ki ‘Ben annemi yatarken görüyorum’ Anlayacağın burada daha çok zaman geçiriyoruz” diye anlatmıştı direnişteki kadınlardan biri.

Fabrikada amirlerin üzerlerinde nasıl bir üretim baskısı kurduklarını şöyle anlatmıştı bir başka işçi: “Sürekli hat hızıyla oynanmasından, sürekli temponun artmasından, insan yerine konulmamaktan bıktık, usandık.” Fabrikada kadın ve erkek işçilerin aynı işleri yaptığını anlatmıştı bir diğeri: “Erkek işi-kadın işi ayrımı yok. Ben 2 sene boyunca fabrikanın en zor, erkek işçilerin bile çalışmak istemediği bir bölümde çalıştım. Elle 25 kiloluk bir parçayı kaldırıp tezgahta montajını yapıp hatta gönderiyordum. Sonucunda belimde kayma oldu ve çalışamaz hale geldim.”

Hattın hızı sürekli arttığı ve yaptığı iş de ağır olduğu için 2 ay boyunca yetişebilmek için 10’ar dakikalık çay molalarına çıkmadıklarını, yemeklerini 15 dakikada yiyip hattın başına geldiklerini anlatıyorlardı.

“Biz bunları yaşarken sendikacılar ortalıkta bile yoktu” diyorlardı bir ağızdan.  “Biz ayrımcılık yapılmasını ustanın, amirin, sendikacının yakınının kayrılmasını istemiyoruz. Gerçekten kadınların sorunlarının çözümü için uğraşacak kadın temsilciler istiyoruz. Sözleşmelerde bizim de taleplerimiz yer alsın istiyoruz ve her şeyden önce eşitlik istiyoruz” demişlerdi.

Bunlar hâlâ devam eden sorunlar.

KADIN İŞÇİNİN SÖZÜNÜN OLMADIĞI KURULTAYLAR

Peki, sendikaları bu sorunlar ve tepkiler karşısında kadın işçilerin talepleri için ne yapıyor?

Her sene 8 Mart’ta Ankara’da lüks bir otelde “büyük kurultay” düzenliyor. Elbette bir sendika farklı fabrikalardan kadın işçileri toplayıp hem sorunlarını konuşup çözüm arayacakları hem de kadın işçilerin birlikte eğlenip dinlenecekleri bir kurultay yapmalı.

Ancak bu “büyük kurultaylar” Erdoğan’ın kadınlarla ilgili “Kadın-erkek fıtratları gereği eşit olamaz... kadınlar üç çocuk doğursun” tespitlerini yapması için kadın işçilerin hani neredeyse onun ayağına götürüldüğü, sendika yöneticisi, MESS (patron) temsilcisi erkeklerin konuştuğu, sonrasında çoğunlukla “kadın ve aile” temalı söyleşilerin yapıldığı kurultaylar.

İki kez Türk Metal tarafından organize edilen ‘kadın işçi kurultayı’na da katılan bir kadın işçi anlatmıştı gazetemize: “Adı kurultay ama ben de dahil herkes oraya 3 gün de olsa fabrikadan uzaklaşmak, dinlenmek için gidiyoruz. Orada da yine hep sendikacılar konuşuyor, üstelik hepsi de erkek, kadın delegeler istediklerini söyleyemiyor, ellerine konuşacakları metni yazıp veriyorlar. Orada hiçbir sorun konuşulmuyor. Gidiyorsun, eğleniyorsun, geliyorsun.”  

Kadınlar bu kurultaylarda az çok kendi sorunlarını anlatma çabası gösterdiğinde ise “bunları daha sonra konuşuruz” denilerek üstünün kapatıldığı, kadınların sözünün olmadığı, kadınların taleplerinin dile getirilemediği bir kurultay.

Bugün, emeğin giderek daha güvencesiz, hak bilmez, bölünmüş ve daha azına razı olur duruma getirilmesinin koşulları oluşturuluyorken, kadın emeği tam da bu koşulların oluşmasında bulunmaz Hint kumaşı muamelesi görüyorken, kadınlar ağır iş koşullarından, güvencesizlikten, işsizlik tehdidinden, gelecek kaygısından bunalmışken, üstelik örgütlenme eğilimi de giderek artarken koskoca bir sendikanın 8 Mart etkinliği bu!

Bu, yalnızca Türk Metal’in değil, aslında pek çok sendikanın kadın işçiler için uygun bulduğu 8 Mart kutlamalarından biri. Hatta pek çoğu için 8 Mart’ın hiçbir mana ehemmiyeti yok!

Çünkü kadın işçinin bir mana ehemmiyeti yok!

EY SENDİKACILAR SUÇUNUZ BÜYÜK!

Toplu pazarlık, eğitim, örgütlenme gibi temel faaliyetleri kadınların “özgünlüğünü” gözeterek planlamak yok. Kadınların örgütlenmeye dönük bilgisini, inancını, eğilimini ve olanaklarını geliştirmek için özgün araçlar yaratmak yok. Yalnızca ekonomik çıkar örgütü olmakta çıkarak kadınların işyerinde saygınlığını, onurunu, ayrımcılık sorununu, çocuk bakımı-taciz gibi eşitlik sorunlarını gözeten bir örgüt olmak için kılını kıpırdatmak yok!

Kadın işçiler için bir yokluk düzeninin hakim olduğu yaşam ve çalışma koşullarında sendikaların bu tutumlarına, 8 Mart’ta göstermelik etkinliklerle sorunların üstünü kapatmasına kadın işçilerin de tepkileri büyük. 8 Mart günü toprağa verilen kadın işçilerin her biri yüreğimizi yakarken, kadınlara reva görülen yaşam ve çalışma koşullarının bu kadar ağırlaşmasında, kadın işçilerin iş cinayetlerinde yaşamlarını kaybetmelerinde, meslek hastalıklarıyla, baskı ve tacizle, angarya ve korkuyla yaşam umutlarını kaybetmelerinde suçunuzun çok olduğunu bilin!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...