05 Mart 2017 00:58

28 Şubat mağdurları ülkesi

28 Şubat mağdurları ülkesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yıl dönümü itibariyle Cumhurbaşkanı ve Hükümet 28 Şubat’ı “evet” kampanyasının dayanaklarından birine dönüştürmeye, “Hayır çıkarsa eski günlere geri döneriz” mesajı vermeye girişti. Özelikle kadınları hedef alan mesajlarda sık sık başörtüsü yasakları hatırlatılıyor, yaşanılan mağduriyetlerin hiçbir dönemle kıyaslanamayacağı ifade ediliyor. Hiç birimizin hatırlamak dahi istemediği o yasaklar aynı zamanda başörtülü ya da başörtüsüz kadın dayanışması ve demokrasi mücadelesi ile kaldırıldı. Bunu unutmamak gerek. Bugün aralarında ’90’larda üniversiteden atılmış Prof. Dr. Cihangir İslam da dahil olmak üzere, başörtüsü yasaklarına karşı çıkmış her daim demokrasiyi savunmuş yüzlerce akademisyen işinden oldu. 

28 Şubat dönemi bugün pek çoğumuzun hatırlayacağı kadar yakın olması, medya-iktidar-ordu arasındaki girift ilişkilerin doğurduğu siyasi ve ekonomik kriz ve sonunda AKP’yi iktidara taşıması açısından kimileri için vazgeçilmez bir referans. İktidara gelmeleri üzerinden nereneyse 15 yıl geçmesine rağmen yıllardır her hak talebi 28 Şubat mağduriyetleri üzerinden karşılık buluyor. Bu vesileyle o gün yaşananları bugünle kıyaslayarak hatırlamakta fayda var.

Tarihimizin ilk postmodern darbesinde medya önemli bir rol oynamıştı. Yandaş kanallarda bugün öfke krizleri içinde o dönem Hürriyet gazetesi manşetleri hatırlatılıyor. Sabah ve Milliyet manşetlerinin hiç hatırlatılmaması ironik, maksat medya eleştirisi yapmak değil bağcıyı dövmek. 28 Şubat’ı hazırlayan dönem ve sonrasında ne Hürriyet ne de ana akımda yer alan gazeteler, televizyonlar iyi bir sınav verdi. Hatta “Andıç” gibi basın tarihinin en çirkin iftira kampanyası bu dönemin ürünü. Gazeteciler ve medya patronları 2012 yılında Darbeleri Araştırma Komisyonunda o manşetlerin ve haberlerin hangi koşullarda hazırlandığını anlatıp bir nevi günah çıkarttılar. Bugün çoğu yine güçlüden yana konumlanarak görevlerini sürdürüyorlar. Haber merkezlerine telefon bu sefer Erol Özkasnak ya da Çevik Bir’den değil, hükümet yetkililerinden geliyor. Andıç’ın mağduru Cengiz Çandar bugün Türkiye’de gazetecilik yapamıyor.

’90’larda koalisyon hükümetleri arasında tercih yapıp orduya sırtını yaslayan medya patronlarının nasıl büyüdüğünü ilk olarak kapsamlı bir araştırmayla ortaya koyan Doç. Dr. Gülseren Adaklı KHK ile Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesindeki işinden atıldı. Medya patronları iktidara yaslanarak ihale almayı, büyümeyi sürdürüyor.

28 Şubat’ta irtica ile mücadele adı altında radyo ve televizyon yayıncılığı yapmak isteyenlere başbakanlıktan Ulusal Güvenlik Belgesi alma yani “sakıncalı” olmama şartı getirilmişti, 687 no’lu KHK ile muhalif kanallara çok daha ağır sansür geldi.

28 Şubat’ı belki de en çok Fadime Şahin’in her akşam gözyaşları içinde anlattığı sonradan düzmece olduğu anlaşılan hikayelerinden hatırlıyoruz. Gezi’de Kabataş yalanını hazırlayanlar yazmayı sürdürüyor, camilerde içki içildiğinin yalan olduğu ortaya çıkmasına rağmen siyasi demeçlerde hâlâ yer buluyor.

Rektörler o dönem Genelkurmayın düzenlediği brifinglerde sıraya giriyorlardı, bugün akademik yıl açılışına Saray’a gidiyor, göze girmek için akademisyenleri fişliyor, atılmaları için isimlerini YÖK’e yolluyor.

1999’da Genel Kurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun MGK toplantısında 28 Şubat’ın gerekirse bin yıl süreceğini söylediği iddia edilmişti. Sonrasında 10 yıl bile sürmedi denilerek askeri vesayetin geriletilmesine işaret edildi. Vesayetin askerisi geriledi ancak yerine sivili geldi. 15 Temmuz darbe girişimi bu vesayetin güçlenmesinde çok işlevsel oldu. Başkanlık sisteminin gerekliliği savı 15 Temmuz üzerine kuruldu. 

Ancak 15 Temmuz’un medya ayağı eksikti, hatta medya desteği olmayan tek darbe girişimi de denebilir. Yüzlerce gazeteci hapiste, onlarca medya kuruluşu kapatılmışken referandum öncesi medyaya yüklenecek bir sebep gerekiyordu. 28 Şubat’la 15 Temmuz’u birbirine bağlayacak halka Hürriyet’ten geldi. İçeriği bambaşka olan bir habere “Karargah rahatsız” diye bir başlık atmanın yaratacağı etkiyi Hürriyet’in en tecrübesiz muhabiri bile tahmin eder. Haber darbe tehlikesi geçmedi diyen hükümetin ekmeğine yağ sürdü. 28 Şubat sürecinde “Ya Uy Ya Çekil”, “Ettiğini Buldu” gibi manşetlerle çıkan, 2008’te başörtüsü yasağının kalkması oylamasını “411 El Kaosa Kalktı” manşetiyle veren Hürriyet ve Doğan Grubundan daha iyi bir “düşman” bulunamazdı. Sedat Ergin feda edilmiş gibi göründü oysa Ergin’in genel yayın yönetmenliğinden ayrılacağı epeydir konuşulmaktaydı. Buradan bakınca Doğan Grubunun hedef alınması 7 Haziran öncesi yapılan yayıncılığa geri dönülmemesi için medyaya bir “balans ayarı” olarak da okunabilir. Kaç darbe, darbe girişimi gördü, geçirdi ne Aydın Doğan’a ne de her daim güçlüden yana konumlanan kimi gazetecilere bir şey olmaz. 

Başından beri bu ülkede darbelerin ve darbe girişimlerinin asıl mağdurları demokrasi ve hak savunucuları oldu. 28 Şubat, onun öncesi darbeler veya sonrası darbe girişimlerinin asıl mağdurları her daim demokrasiden, insan haklarından yana olanlar. Asıl feda edilen gazetecilik, ifade ve basın özgürlüğü… Geçmiş mağduriyetlerden söz edip bugün yaşananlara ses çıkarmadıkça 28 Şubat hiç birimiz için bitmeyecek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...