'Söz yitimi'!
Fotoğraf: Envato
Sıkça karşılaştığımız bir bulmaca sorusudur, ‘söz yitimi?’ diye sorulur ve yanıtı ‘Afazi’ olarak çıkar. “Ses çıkarma yeteneği kaybolmadığı halde istenilen sözü bulup söyleyememe hastalığı” şeklinde tanımlanır. Teşbihte hata olmaz, referandumda halka ‘evet’ dedirtmeye çalışan iktidar ve ortaklarının hali, ‘söz yitimi’ni çağrıştırmıyor mu? Ses çıkarma yetenekleri o biçim; bütün güç ellerinde, imkân ve olanaklar ye ye bitmez misali... Devasa bir propaganda düzeneği yediyirmidörtsaat işliyor da işliyor ama bir sıkıntı var besbelli. Adını koyamadıkları, tarif edemedikleri, nedenini açıklayamadıkları bir sıkıntı... İtiraf da ediyorlar bazen: “Referandum tabanda ciddi bir heyecan uyandırmadı” diye Akit’ten Dilipak yazdı en son. Öncesinde ise, “evet, anketlerde bir problem var gibi, halkımıza tam anlatamadık sanırım, sahaya inince hallederiz artık” mealinden bir durum tespiti yapılmıştı zaten en tepeden. İkna edici, harekete geçirici “uygun bir söz” arıyorlar, bulamıyorlar!
Aradıkları ‘söz’ü, gerçeğin yerine ikame etmek istiyorlar da ondan sıkıntının kaynağı. Gerçeği karartacak bir ‘söz’ arıyorlar ama gerçek o kadar açık, net ve güçlü ki, zorlanıyorlar. Düşünsenize, “tek adamcı” bir sisteme ‘evet’ dememizi istiyorlar ama istediklerinin başka bir şey olduğunu anlatmaya çalışıyorlar! Neye evet dediklerini, neye evet istediklerini söyleyemiyorlar. Gerçeği açıkça söyleyememe hali bu. Evet, ‘tek adamcı’ bir sistem öngörüyoruz, referandumun anlamı budur, bugünkü fiili durumu yani ‘ohal’li hali kurumsallaştırıp olağanlaştıracağız, vs... diyemiyorlar. Yerine geçecek sihirli ‘söz-ler’ arıyorlar, tutmuyor!
“Milletin ve devletin bekası için” evet dememizi istiyorlar mesela ve yaptıklarını sıralamaya başlıyorlar; büyük hizmetlerin, büyük başarıların devamı ‘evet’le mümkündür diyorlar. Oysa bizi ikna etmek için gösterdikleri bütün o yollar, köprüler, gökdelenler vb. ‘betondan’ kanıtların hepsi de ‘tek adamcı’ bir rejimin gerekli olmadığını göstermekte. Tez baştan çürük yani. ‘Yeni Türkiye’ için, ‘Eski Türkiye’de yaptıklarının ajitasyonuyla ne ölçüde ikna edilebilir ki insanlar?
Gerçeği söyleyememenin sıkıntısı bazen komik, bazen trajik hallerle de tezahür ediyor tabi. Bolca örneği mevcut. Kuşkusuz ki Devlet Bahçeli bu konuda açık ara önde! Bir grup toplantısında, “Bize niçin evet dediğimizi soranlara buradan sesleniyorum, size ne?” diye kükreyişi, unutulacak gibi mi? Onun yardımcılarından biri de referandum gündemli bir basın toplantısında MHP’nin neden evet diyeceğini soran bir MHP’liye “sen sonra yanıma uğra, anlatırım” diyebilmiş ancak! İnsanın gerçeğe dair sözü kalmayınca böylesine yamulmalar kaçınılmaz oluyor işte.
Ekstrem örnekler de değil bunlar, ‘evet’çiliğin sıradan halleri...
“Hele bi sahaya inelim” deniliyordu, sahaya inen Başbakan’ı izliyoruz da, ordan da bir ‘söz’ bulamıyoruz. ‘Uygun söz’den çok laflara takla attırmakla meşgul. Reklamcı icadı olduğu açık “Erdoğan için değil her doğan için evet” mesela. Müthiş heyecan yaratmıştır herhalde!
Yine en son Sinop’ta söyledikleri de öyledir mutlaka:
“Abudik gubidik insanlar başbakan oluyor. Bakıyorsunuz hiç aklınıza gelmeyecek insanlar Başbakan oluyor”!
Sizce de çok mânidar olmamış mı yani? Bunu söyleyen bir başbakan ve “abudik gubidikler başbakan oluyor” diye, başbakanlığın ne kadar gereksiz bir kurum olduğuna dair oy istiyor! ‘Evet’le “abudik gubidiklerin” başbakan olmasının önüne geçilmiş olacakmış. Güzel de, bunun için başbakanlığı kurumsal olarak ortadan kaldırmak, haşa huzurdan, o kurumun da “abidik gubidik” olduğunu kabul etmek anlamına gelmiyor mu peki?! Yanıtı bize düşmez elbette ama bahsettiğimiz ‘uygun söz yitimi’nin burada da geçerli olup olmadığı biraz tartışılır sanki!
Uzatmayalım; ‘tek adamcı’ sisteme ‘evet’ arayanların yaşadıkları ‘söz yitimi’, amaçladıklarını itiraf edememekten kaynaklanıyor. Böyle olunca da gerçeğin yerini “hayır eşittir teröristlik” türünden manipülasyonlar alıyor. ‘Söz yitimi’ suskunluk anlamını taşımıyor yani.
Neye evet istediklerini açıkça söyleyemiyorlar belki ama neyi istediklerini anlamak zor olmasa gerek yine de. Bazen anlatıyorlar zaten. “Millet belki diktatörlük ister, size ne oluyor?” diye hesap soran ‘Reis’in, ettiği sözün farkında olmadığını kim söyleyebilir? Ağzından bal damlayan Devlet Bahçeli’nin “kılıç artığı” sözü peki? Hadi başka bir örnek size; İstanbul’da İETT otobüsünde yaşanan bir tartışmada, “Erdoğan’a benim canım feda” diye not düşen birinin, karşısındakine saldırırken ettiği o sözler:
“Nisan’a kadar lan sizin sonunuz, Osmanlı gelecek alayınızı kılıçtan geçirecek”!
‘Söz yitimi’ dediysek o kadar da değil yani, görmezden gelmeyelim, haksızlık etmeyelim, fikri ve zikri itiraflar epeyce şey anlatmakta!
- İstanbul seçimi, sazan sarmalı ve Zana’nın trajedisi! 29 Mart 2024 19:51
- Solun ayarını seçimler mi bozuyor, yoksa ayarlar bozuk mu zaten? 09 Temmuz 2023 04:40
- Sosyalistlerin muaf olma hali ya da kaybeden sadece "Burjuva muhalefeti" mi?! 25 Haziran 2023 01:55
- Yenilmek de direnerek olsun, teslim olarak değil! 21 Mayıs 2023 04:40
- 1 Mayıs notları ve 14 Mayıs imkânı 07 Mayıs 2023 02:19
- Tarihi seçimler ve solda sekterlik halleri 30 Nisan 2023 04:17
- ‘Ayşe Teyze’ler, Mahirler varken, seccade konsolidasyonu yeter mi? 09 Nisan 2023 04:56
- Ayhan Bilgen’in ‘yapıcı muhalifliği’ ve bir tür ‘itirafçılık’ hali! 02 Nisan 2023 04:48
- Şapkadan çıkan Erbakan ile ‘bize pusu kurdular’ diyen pusucu nereye koşuyor? 26 Mart 2023 04:40
- 20 Mart’a denk düşen ‘tesadüfler’ ve bir zorunluluk 22 Mart 2023 04:49
- Değişim enerjisi, kuyudaki Akşener ve ‘kazanacak aday’a ilişmek! 12 Mart 2023 10:16
- Yarattığı enkazın altında kalan Akşener’in tarih bile olamama hali! 05 Mart 2023 04:53