02 Mart 2017 01:07

'Hayır'dan sonra!

'Hayır'dan sonra!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Devlet aygıtının tüm iplerinin bir tek adamın şahsında yeniden ve daha dar şekilde merkezileştirilmesini-kişileşmiş kolektif diktatörlük- öngören 16 Nisan “Referandumu”nun ülke ve halkı yararına sonuçlanması için ret oylarının büyük bir oranla fazla çıkması için yaratıcı, kararlı ve yaygın bir teşhir, tanıtım ve anlatım kampanyasının gerekliliği tartışma götürmez şekilde açık. Bu gereklilik niye diye sorulursa, yanıt şu: Türkiye Başkanlık Sistemi olarak adlandırılan “yeni rejim”, bir gövdeden etrafa yayılan devasa ahtapot kollarıyla hem boğucu hem de zehirleyerek öldürücü bir büyük canavarın ortaya çıkmasına benziyor. Bir burjuva diktatörlüğü altında bulunduğumuz ve tekelci gericiliğin demokratik özgürlükler düşmanı politikalarınca zapturapt altında tutulduğumuz düşünüldüğünde, bu aygıtın tepesinde taht kuranların kendine karşı gördüğü ne varsa berhava etmek için daha tehlikeli, daha acımasız, daha zalim bir çark kurmak istedikleri söylenebilir. Hakim burjuvazinin yeni gürbüz, açgöz, hırs ve saldırganlıkta sınır tanımayan kesiminin ülke ve devlet yönetimine el koymada katettiği yolda geldiği yeri, ve bulunduğu bu yerden daha ileriye, sınır tanımaz bir gaddarlıkla ve zaman kaybına göz yummaksızın yurttaşların nefesini kesecek kararlara imza atarak yürümek istediği; bunun da olağanüstü yetkilerle donatılmış ve olağanüstü tehlikeleri çağıran bir yönetimle gerçekleştirilmeye çalışıldığı çok nettir. 

Böylesi adımlar ve hazırlıklar dünya halklarının henüz unutmuş olmamaları gereken yakın bir zamanda çeşitli ülkelerde gerçekleşen ve gerçekleştirildikten sonra da büyük yıkımlara ve insani felaketlere yol açan faşist diktatörlükleri çağrıştırıyor. 

Her birinin kendi koşullarında ve kendi ülkelerinin toplumsal gerçekliklerinden kaynaklanan özgünlükleri olmasına karşın tümünün başka halklara düşmanlık, şoven milliyetçilik, din istismarcılığı ve birey ve topluluk haklarına karşı amansız bir gaddarlık, kin ve nefretle dolu saldırganlık gösterdikleri biliniyor. Bizde, gelişmesi önlenemediğinde, onların en zalimane olanlarını aratmayacak bir performans göstereceği, daha bugünden görülebilir: Ulusal-etnik ve dini-mezhebi farklılıklara; kadınlara; hakları için mücadele yolunu seçen işçilere, aklın ve bilimin ışığıyla ülkenin karanlıklardan kurtulması ve haksız savaşlarda yıkıma uğramaması için değil sadece, bölge ülkeleri ve halklarının da düşmanlık politikalarının tuzağına çekilerek onlarca, hatta yüzlerce yıl geriye doğru barbarca duygulara savrulmalarını önlemek için barış, özgürlük ve eşitlikten söz eden genç-yaşlı; öğretmen-öğrenci aydın kesime karşı kara bayrak sallayan militarist hakim güç, ona geri adım attıracak bir direnişle karşılaşmaz ise eğer, kapsamı ve sınırsızlığı bugünden tasavvur dahi edilemeyecek canavarlıklara imza atacağından kuşku duymamak gerekir.

Denebilir ki, ülke ve halkı zaten büyük baskı altında. İşçi ve emekçilerin, Kürtlerin, Alevi halk kitlelerinin, demokratik özgürlüklerin olmasını isteyen gençlik ve kadın emekçi kesimlerinin başı üzerinde zaten kılıç şakırtıları eksik değil.Yargı kurumları, Üniversiteler, Medya, Saray ve hükümetinin buyruğundan bir tek adım bile çıkmıyor. Parlamento göstermelik, halkın talepleriyle en küçük bir ilgisi yok. Milyonlarca işsiz var; beş milyon kişi asgari ücretin (1400 TL) altında ücretle çalışıyor. Dış ve iç borç toplamı 700 milyar dolar civarında. Muhalifleri baskıyla ve daha tereddütlü olanlarını para gücüyle satın alma manevralarına her gün yenileri ekleniyor. Muhbir ağı ülkeyi sarmış durumda. Resmi, gayrı resmi ihbar hatları harıl harıl çalışıyor. Dış düşman propagandasıyla körüklenmiş milliyetçilik içerde Kürtlere, dışarıda Suriye, Irak, İran’a karşı şaha kalkmış, “milli ve yerli silah” gücüyle cepheye cephe ekliyor. Bütün bunlar doğru; ve daha da fazlası hareket halinde. “% 50’yi zor tutuyorum” diye muhalifleri tehdit eden yönetici güçten aldığı cesaretle kılıç, pala, tüfek sokaklarda ava çıkanlar, artık Alperen, Osmanlı Ocakları, Saray milisi gibi daha organize, daha hazırlıklı güçler halinde “emre hazır” durumda! Kitle desteğine sahip olan militarist-şoven ve bağnaz gerici yönetici kuvvet “ezer geçeriz!” modunda duruşunu sürdürüyor. “İç savaşa hazır olun!” diyen bürokrat ya da sözümona sivil yönetici, “biz gitmek için gelmedik, kefenlerimizi sarındık da geldik” diyen ve “150-200 yılın hesabını soracağız” diye açık açık meydan okuyup, burjuva cumhuriyeti, biçimsel laiklik iddiası ve parlamenter sistemi ve bunlar dolayımında halkın mücadelesiyle az-çok şekillenen modern yaşam ve düşünmeyi resmileştirdiği gerekçesiyle “bertaraf etmek” için fırsat kollayan bir gericiliğin ayak sesleri giderek frekans yükseltmektedir. 

‘Hayır’ diyenleri ihanetle suçlayacak denli sirazeyi kaçırmış politik-polisiye ve militarist güç, kuşkusuz güçlü bir hayır sesinin çıkmasıyla, ne amacından vazgeçecek ne de çıktığı yoldan geri dönecektir. Ama 16 Nisan’daki istemi yurttaş çoğunluğunun iradesiyle geri püskürtülürse, halkın,  daha da kudurganlaşması hiç te küçümsenecek bir olasılık olmayan bu gözük kara saldırganlığa karşı durma cesaret ve kararlılığı artacaktır. Bu da az bir şey değil!

Daha da önemli olan ise, tam da gerginlik ve saldırganlığın bu daha fazla zincirlerinden boşanmasına karşı, halkın demokratik örgütlenmesini fabrikalarda, emekçi semtlerinde, işyeri ve okullarda, yerleşim birimlerinde gerçekleştirmek ve sağlamlaştırmaktır. İşçi sınıfı ve emekçilerin geçmiş yıllarda İtalya, Almanya, İspanya, Bulgaristan, Şili, Yunanistan gibi ülkelerde gerçekleştirdikleri örgüt ve mücadele deneyimlerinden öğrenmek için bugün çok daha fazla olanağa sahibiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...