02 Mart 2017 01:06

8 Mart bugün ilan edilmedi ama bugünler için ilan edildi

8 Mart bugün ilan edilmedi ama bugünler için ilan edildi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Son 30 yılı, neoliberalizmin “kadın özgürleştirici” pembe boyasının aktığı, “fırsat eşitliği, kadının ilerlemesi için beşeri sermayenin geliştirilmesi, özgürleştirici kapitalizm” masalının koca bir yalandan ibaret olduğu yıllar olarak yaşadık. Kadınlar bu masalın ağır sonuçlarını kendi yaşamlarından acı örneklerle deneyimlediler.

Kadınların özgürlük talebini kapitalist sermayeye itici güç olarak kullanmak isteyenler Dünya Bankası, IMF vs eliyle “kadın onyılları” ilan etti. Kadınlara fonlar, mikrokrediler, sosyal yardım ödenekleri “eşitlik sağlama, cam tavanları kırma” kisvesi altında dağıtıldı. Patronlara “kadın çalıştırın, kadın yönetici seçin” yönlendirmeleri yapıldı. Sermayenin ana fikri neydi? “Kadın-erkek fırsat eşitliği kârlılığı artırır”. “Kadınlar sosyal patlamaların yaşanabileceği kriz dönemlerinde yalnızca kendilerinin değil, ailelerinin ve çevrelerinin de yaşamını sürdürülebilir kılar”. “Kadınların bakım emeğine yüklenelim, devletin ve sermayenin üstünde bir yük olan sosyal hakları da rahat ve sorunsuz biçimde tırpanlayalım.”

Bu süreç, bir yandan taa bir yüzyıl önce çok kanlı mücadelelerle kazandığımız ve ilerletmeye ihtiyaç duyduğumuz pek çok hakkın kağıt üstünde kalmasına bile tahammül edilemediği bir süreç olarak yaşandı. Nitekim sermayenin “eşitlik”ten anladığının “her kadını eşit oranda sömürme kapasitesini arttırma eşitliği” olduğu çoktan anlaşıldı. Çünkü hayatlarımız katlanamaz derecede korkunç bir hale geldi.

Giderek ağırlaşan yaşam koşulları, çalışma yaşamının özellikle kadınların ev ve bakım yükleri bahane edilerek esnekleştirilmesi, güvencesizleştirilmesi, artık tek bir işte çalışmanın yetmediği, farklı farklı onlarca işte ölesiye çalışıp yine de geçinememe derdi... Dünyanın her yerine yayılan savaş ve çatışma, artan milliyetçilik ve ırkçılık... Hem savaş hem ekonomik nedenlerle artık güvenle yaşanabilecek bir ortam bulamayan kadınların kitleler halinde göçü, kadınların insan kaçakçılarının ve beden ticaretinin kurbanları haline getirilişleri... Göçmenlerin göç ettikleri yerlerdeki yaşam koşulları nedeniyle aslında sermayeye yönelmesi gereken öfkenin hedefi haline getirilmeleri... Giderek artan kadın düşmanlığının tüm bu tablo içinde “meşru ve sıradan” hale gelmesi, her gün binlerce kadının erkek şiddeti nedeniyle yaşamını kaybetmesi, yaşamını kaybetmiyorsa yaşama umudunu kaybetmesi...

Dünya bu haldeyken, sermayenin yine kendi yarattığı krize çıkış yolu olarak ortaya attığı şey daha muhafazakar, daha ırkçı, daha popülist, daha antidemokratik partilerin ve siyasi figürlerin “kurtarıcı” olarak piyasaya sunulması oldu.

Bugün, kapitalizmin onlarca yıldır uyguladığı neoliberal politikaların dünya çapında yarattığı yıkım, sefalet, aşırı sömürü ve eşitsizliği onu harekete geçirecek, isyan ettirecek kadar yakıcı hisseden çok daha kalabalık kadın yığınları var.

Dünyanın dört bir yanında itirazlarını ve taleplerini çok geniş kadın kesimlerinin kitlesel olarak sokakta ifade ettiği eylemlere tanık oluyoruz. Arjantin, Peru, Şili’de; İtalya, Polonya, İzlanda’da; Hindistan, Pakistan, Güney Kore’de, en son Ocak’ta ABD’de kadınlar yüzbinlerle sokaktalardı.

Bu eylemlerin kitleselliğinin, geniş yankı bulmasının nasıl mümkün olduğuna ilişkin pek çok şey söylenebilir elbette. Ancak en rahat söylenecek şey; bu hareketliliğin esas zeminini kapitalizmin yarattığı eşitsizliğin, adaletsizliğin, sömürünün, şiddetin ağır sonuçlarına artık daha fazla katlanmak istemeyen kadınların başka bir yaşam hayali oluşturuyor...

Bu kitlesel hareketlilik ve güçlenen emekçi karakter kadın hareketi içinde de, özellikle feministler arasında da ciddi tartışmaları ve yönelim değişikliklerini de beraberinde getirdi.

Bugün, farklı ülkelerden yapılan çeşitli grev ve eylemlilik çağrıları, kadın hareketi içinde etkili isimler çok etkili çağrılar yaptığı için değil, tam da bu sürecin kadınları giderek daha fazla mücadeleye katılmak zorunda bırakan emekçi karakteri nedeniyle sokakta kitlesel karşılık buluyor.

Dünya çapında kadınların mücadele günü olarak geçerliliğini koruyan 8 Mart, zaten bir mücadele ve dayanışma günü olarak kadınların bu öfkesinin, başka bir yaşam hayalinin çeşitli yöntemlerle dile getirileceği gün. Bugün ilan edilmedi. Dolayısıyla “kariyer kadınları feminizminden kurtulmak, onun yerine yüzde 99’un feminizmini, tabana ait feminizmi, işçi kadınlar, aileleri ve tüm dünyadaki destekçileriyle dayanışma içindeki antikapitalist bir feminizmi kurmak için” harekete geçen feministlerin bu sözün gücünü sınamak için grev çağrılarının bugüne denk getirmesine ihtiyacı yok. Bugün ilan edilmedi. Ama bugünler için ilan edildi. Kadın mücadelesinin karakterinin işçi kadınlar, aileleri, tüm dünyadaki destekçileriyle dayanışma içinde antikapitalist karakterinin öne çıkmasının zaten zorunluluk olduğu bu koşullarda dünya kadınlarının mücadelesini güçlendirmek için her yerden kadınların ortak bir sesle dünyayı salladığı bir mücadele günü olsun diye...

Günümüz kutlu olsun. Dünyayı sallamak için heyecanımız da bol olsun.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...