02 Mart 2017 01:03

Kalıcı KHK rejimi

Kalıcı KHK rejimi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kuvvetler birliğine değil, kuvvetler ayrılığına ihtiyaç var. Önerildiği gibi, kuvvetlerin tek kişide olduğu ya da bir tür monarklık ifade eden eski Milli Güvenlik Kurulu yapısına benzer çoklu ama bir zümre hakimiyetine dayalı sistemler, kabul edilemez.

Kabul edilemezliği, demokrasi anlayışımız gereği söylüyoruz.

Demokrasi çoğulcu. saydam, açıklığa ve, katılımcılığa dayanır. O nedenle en başta kuvvetler ayrılığı (güçler ayrılığı) ilkesini kabul etmek lazım. Yasama, yürütme, yargı güçlerinden söz ediyoruz. Unutmayalım, hukukun üstünlüğü ve demokrasi bir ilkedir.

Rejim bu ilkelere dayanmalıdır.

Rejimin dayanacağı değerler ise insan hakları olmalıdır.

Oysa ortaya konmuş olan anayasa değişikliği önerisi, ilke ve değerlere dayanmamaktadır. Hızlı karar alma gereğine ve bunun için de seçilmiş olanlardan tek kişiye (cumhurbaşkanına) her tür yetkinin verilmesine (pratikte yasama,yürütme,yargı yetkisinin) verilmesine dayanmaktadır. Güçler ayrılığı şekli olarak varlığını sürdürecektir.

İnsanlığın bilgiye, tecrübeye dayalı birikimleri görmezden gelinmeye çalışılmaktadır. Kuvvetler ayrılığı, insanlığın, insan aklının bulduğu bir çözümdür. Öneri bu ilkenin reddidir.

Referandumda tek adam rejimi oylanacak. Onaylanması istenen bu.

Kuvvetler ayrılığı (güçler ayrılığı) rejiminin reddi yani…

Buna onay istenecek.

Partili cumhurbaşkanının partisinin politikaları doğrultusunda politika uygulaması, kararlar alması doğaldır. Çünkü o politikaların kararlarını alan en etkili ve yetkili kişidir, parti içinde. Dolayısıyla tarafsız değil, taraftır. Değerlere göre değil, çıkarlara göre hareket edecektir. Bunu durduracak bir usul ve mekanizma da bulunmamaktadır.

Hukukun üstünlüğü ilkesi akla gelir ama bu ilkeyi yaşama geçirecek bir güç olarak yargının bağımsızlığından ve tarafsızlığından söz etmek mümkün değil. Yasama organının da, ayrı bir güç olarak, kendi parti başkanını denetlemesi beklenmemelidir. Belirtilen durumda, bir denge ve denetleme sisteminden söz etmek de mümkün değildir.

Cumhurbaşkanlığı sistemi, kararnameler dönemini -bugün anayasal olarak geçici olduğu kabul edilen süreci- olağan hale getirecektir.

Artık kararnameler ile yönetilen bir ülke olacağız.

Kalıcı KHK rejimine geçişi oylayacağız. Evet, bu geçişe (KHK rejimine) onay anlamına gelecektir.

Sakınca şudur: Sadece bir boyutu ile söyleyelim. Kanunların nasıl hazırlandığını, kimin

ne düşündüğünü, ne önerdiğini biliyoruz ve tartışmalardan haberdarız.

Halbuki bugün geçici diye bilinen KHK’ler bir gecede milyonlarca insanın hayatını değiştiren, etkileyen içerikleriyle çıkıyor.Yeni anayasa değişiklikleri bunu kalıcı hale getirecektir. Ülke yasalarla değil kararnameler ile yönetilecektir.

Türkiye’de insan hakları ve özgürlükleri yeterince güvence altında değildir.

Son birkaç yılda ise daha da kötüye gidişler bir trend olarak gözlenmekteydi.

Bugün sistemin arazlarından değil sistemik (yapısal) olarak yeni bir durumdan söz etmek durumundayız.

Bütünüyle demokrasi dışı, insan hakları ve özgürlüklerinin güvencesiz hale getirileceği bir otokratik bir sistem önerilmektedir.

Önerilen bu sisteme, Türkiye toplumunun geçit vermeyeceğini düşünüyorum.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...