20 Şubat 2017 01:04

Dağ Türkleri!

Dağ Türkleri!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kürtlerin ‘dağ Türkleri’ oldukları tezi, inkâr dönemlerinin en popüler söylemlerinden biriydi. 12 Eylül darbecisi Kenan Evren’in meydanlarda defalarca dillendirdiği bu söylem, darbecilerin hizmetindeki koca koca profesörler-danışmanlar tarafından “bilimsel bir tez” haline getirilmişti(!) Mesela Evren’in Basın Danışmanı Ali Baransel’in ‘Türkiye’de Yıkıcı ve Bölücü Akımlar’ kitabında ‘Kürt’ şöyle tanımlanıyordu: 

“KÜRT: Dağların yüksek kısımlarında, tepelerde yaz ve kış aylarında erimeyen karlar vardır. Bu karların üzeri, güneş açınca hafif eriyerek buzlaşır, camsı parlak ve sert bir tabaka ile kaplanır. Üst kısmı sert, altı yumuşak kardır. Bu karın üzerinde yürüyünce, ayağın bastığı yer içeriye çöker ve Kart-Kurt diye bir ses çıkarır. İşte bu sese izafeten sıkışmış kara-yatkın kara Kürt kar veya Kürtün denmektedir. Bugün hâlâ Anadolu’nun birçok yerinde ve Azerbaycan’da fırtına ve rüzgârın sürükleyip getirdiği ve çukur yerlere doldurduğu sıkışmış kara Kurtuk-Kürtük veya Kürtün denmektedir. Yüksek yaylalarda ve karlı bölgelerde yaşayan TÜRK’lere Kürdak’lar denmiştir.”

O günler geçti mi diyorsunuz?

Biz de öyle sanıyorduk.

Ama meğer 15 Temmuz darbe girişiminden sonra darbecilerle mücadele adı altında fiili bir darbe/dikta rejimi kuranlara da 12 Eylül darbecilerinin özgüveni gelmiş. Halkın seçilmiş belediye başkanlarının hapislere doldurulmasından sonra belediyelere atanan kayyımlar, şimdilerde Kürtlere aslında Türk olduklarını hatırlatmakla meşgul! 

Dersim’de yapılan “Hızır Günü” etkinliğinde aynı zamanda belediyeye kayyım olarak atanmış bulunan Vali Osman Kaymak, Dersimlilere aslında “Türkmen Alevisi” oldukları üzerine ders veriyor! ‘Tunceli Belediyesi Resmi Web Sitesi’nde yer alan habere göre kayyım Kaymak şunları söylüyor: “Tunceli halkı gerçek manada Türkmen Alevisi olan, inancına bağlı insanlar. Alevi inancı olarak sevgiyi, saygıyı, kardeşliği öne çıkaran insanlar. Ama maalesef Pkk denen terör örgütü bu insanlarımızı baskılamış, onları korkutuyor, korku dağları her tarafı sarmış. Esnafından, tüccarına, sivil toplumuna, sendikasına herkesi baskılamış ve insanlar özgür iradeleriyle, gerçek kendi iradeleriyle bir tavır alamıyorlar. O manada ben Tunceli halkının bir baskı altında olduğuna inanıyorum. İnşallah bizim bütün mücadelemiz öncelikle sizlerin üzerindeki bu baskıyı kaldırmak.”

Demek ki neymiş? 90 küsur yıllık asimilasyon politikası hakkında bildiğimiz herşey yanlışmış! Kayyımımız kendilerini Kürt zanneden Dersimlilerin üzerindeki baskıları kaldırıp onlara yeniden “Tunceli Türkmen Alevisi” olduklarını hatırlatacakmış. 

Ne diyelim? 

Allah kolaylık versin(!)

Ama meseleyi ‘Tunceli Kayyımı’ndan ibaret sanıyorsanız, gene yanılıyorsunuz.

İşte bir haber daha.

Eş Başkanlar Gültan Kışanak ve Fırat Anlı’nın tutuklanmasından sonra Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne kayyım olarak atanan Etimesgut Kaymakamı Cumali Atilla, Amdspor’a yardım etmeleri için takımın isminin değiştirilmesini şart koşmuş. Amedspor Kulübü Yönetim Kurulu Başkanı Nurullah Edemen ve yönetim kuruluyla görüşen Atilla, “takımın isminin değiştirilmesini ve takım yönetiminde yer almak istediklerini” belirtmiş. Edemen’in takımın isminin değiştirilmesinin doğru olmayacağını söylemesi üzerine Atilla, “olamayacaksa bizim de şu an yapabileceğimiz bir desteğimiz olmaz” yanıtını vermiş.

Hatırlanırsa Atilla’nın da kayyım olarak atandıktan sonra ilk işi belediyenin iki dilli tabelasından ‘Amed’ ismini çıkarmak olmuştu. 

Bir kentin yöneticisi, o kentin binlerce yıllık tarihiyle-kültürüyle bağını sembolize eden adını neden değiştirmek ister?

Bu sorunun yanıtı Kürtler için hiç de zor değildir. Elbette o halkı köksüzleştirmek, kendi tarihinden-kültüründen kopararak asimile etmek; kendine benzeştirmek için…

Erdoğan’ın o çok sevdiği ifadeyle söylersek; ‘mankurtlaştırmak’ için…

Peki, bu kayyımlar bu özgüveni, cürreti nereden mi buluyor? Elbette merkezi idarenin uygulamalarından.

Darbecilerle mücadele adına OHAL ilan edip KHK’lar çıkaran iktidarın ilk icraatlarından biri de Küt Enstitüsü, KURDÎ-DER, Kürt Yazarlar Derneği gibi Kürt dili, kültürü ve edebiyatı ile ilgili kurumların kapatılması oldu. Ardından kayyımlar işe koyulup belediyelerde Kürt dili, kültürü ve sanatı ile ilgili ne kadar kurum varsa bir bir kapattılar.

Nihayetinde böylesi icraatların gele gele varacağı yer, Kürtlere ‘dağ Türkleri’ olduklarının hatırlatılması olabilirdi. 

Bu da oldu!

Malum, bu uygulamalara karşı Kürtlerin tepkilerini-itirazlarını ortaya koyabilecekleri bütün yolların kapatıldığı, Kürt illerinde her türlü eylem-gösteri-açıklamanın ikinci bir emre kadar yasak olduğu OHAL günlerindeyiz. Böylesi bir dönemde referandum, Kürtler için sadece kendilerine yıkımdan başka bir şey getirmeyen fiili dikta/darbe düzeniyle değil; aynı zamanda 12 Eylül darbecilerinin tezlerine sarılan kayyımlarıyla da hesaplaşmak bakımından özel bir anlam taşıyacaktır.
 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...