16 Şubat 2017 00:20

Kitlesel kıyım

Kitlesel kıyım

Fotoğraf: Envato

Paylaş

15 Temmuz sonrasında ilan edilen OHAL dayanak gösterilerek çıkarılan ve konu bakımından hiçbir sınırlamaya tabii olmadığı anlaşılan kanun hükmünde kararnamelerin (KHK) hükümetin elinde nasıl tehlikeli bir silaha dönüştüğü son yaşananlarla birlikte daha net olarak görülmeye başlandı. Ne kadar “yasal” olduğu bile tartışmalı olan KHK’ler üzerinden halkın, ülkenin geleceğini yakından ilgilendiren pek çok konuda ekonomik, toplumsal ve siyasal yaşamın her alanına ilişkin düzenlemeler yapılıyor. 

OHAL KHK’leri üzerinden atılan adımlar, hukuki yönü açıkça tartışmalı kararlar ve uygulamaların ortaya çıkardığı ağır sonuçlar, 15 Temmuz’da engellendiği iddia edilen darbe mekanizmasının hiçbir kesintiye uğramadan işletildiğini ve giderek kontrolden çıkmaya başladığını gösteriyor. 

Son yedi ay içinde çıkarılan KHK’lerin içeriğine ve uygulama alanlarına bakıldığında, önemli bir bölümünün darbe girişimi ile uzaktan yakından ilgisinin olmadığı çok açık. 

KHK düzenlemeleri ile ekonomik politikalar (Varlık Fonu, istihdam teşviki vb.) başta olmak üzere, pek çok alanda çeşitli düzenlemeler yapılırken, özellikle giderek bozulan ekonomik göstergeleri geçici olarak (En azından referandumu atlatana kadar) denetim altına alma ve etkilerini göstermeye başlayan ekonomik krizi mümkün olabildiği kadar erteleme çabaları dikkat çekiyor.  
OHAL KHK’lerinin iktidarın elinde ne kadar tehlikeli bir silaha dönüştüğünü görmek için kamuda yaşanan ve “kitlesel kıyım” haline gelen ihraçlara bakmak yeterli. Bugüne kadar çıkarılan KHK’ler ile ortada herhangi bir suçlama, delil ya da mahkeme kararı olmamasına rağmen ihraç edilenlerin sayısı toplamda 102 bini aşmış durumda. 

İhraç edilenlerin yarısına yakınının eğitim alanında (Milli Eğitim Bakanlığı ve üniversitelerde) olması asıl darbenin kimlere karşı yapıldığını ve KHK’lerin burada nasıl kritik bir rol oynadığını gösteriyor. 

Darbe girişimi sonrasında çıkarılan OHAL KHK’leri ile Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bünyesinde çalışan 33 bin 65 öğretmen, 4 bin 811 akademisyen ve çok sayıda idari personel tamamen siyasi ve idari kararlar ve tasarruflarla, ne ile suçlandıklarını bile bilmeden, yargılama olmaksızın ve savunma hakkı tanınmadan kamu görevinden ihraç edildi. 

İhraçlar öncesinde herhangi bir yargılama yapılmazken, ihraçlara gerekçe olarak “terör örgütlerine üyelik, mensubiyet, iltisak yahut bunlarla irtibat” iddiası gösterildi. İddia diyoruz çünkü önceden belirlenmiş ve masa başında hazırlanmış ihraç listelerinde yer alanlara yönelik, hukuken delil sayılabilecek somut bir suçlama bulunmuyor. 

Hukuken somut delillere, yargı kararlarına, mevzuata uygun yürütülen idari soruşturmalara dayanmayan, adil yargılanma ve savunma hakkını yok sayan OHAL KHK’lerine dayanan kararlar ve uygulamaların hukuksuz olduğunu görmek için “Hukuka giriş” dersi bile almaya gerek yok. 

Darbecilerle mücadele adı altında başlatılan ve en ağır sonuçlarının kamuda görüldüğü “kitlesel kıyım” operasyonlarının kısa süre içinde yön değiştirerek geçmişten bugüne hükümetin uygulamalarına karşı çıkan, eleştiren ve örgütlü mücadele içinde yer alan kesimlere yönelmiş olması, askeri bir darbe girişiminin, bu kadar hızlı bir şekilde nasıl “sivil darbe”ye dönüşebildiği sorusunu akla getiriyor. 
Hükümetin hedefinin, önümüzdeki süreçte hayata geçirilmek istenen ve 16 Nisan’da referanduma sunulacak olan “tek parti, tek adam rejimi” önünde engel olarak gördüğü kesimleri KHK’ler üzerinden tasfiye etmek olduğu çok açık. 

Böylece toplumun örgütlü ve muhalif kesimlerine gözdağı vererek, onları hareket edemez hale getireyi hedefliyorlar. 

Kamuda yaşanan ihraçların tamamen keyfi ve siyasi kararlar doğrultusunda verilmesi, yaşananların haksız, hukuksuz olduğu çok açık olmasına rağmen siyasi intikam duygusu ile hareket edilmesi, darbe mekanizmasının “tıkır tıkır” işlediğini gösteriyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...