13 Şubat 2017 07:26

Ülkeyi karanlığa sürükleyen anlayış demokrasi getiremez

Ülkeyi karanlığa sürükleyen anlayış demokrasi getiremez

Fotoğraf: Envato

Paylaş

CIA başkanının Türkiye’yi ziyaret gününde Rus uçaklarının Türk askerlerine saldırması, bu denli ileri teknoloji çağında, herhalde, kaza olsa gerek! Son mucize kararla referandum konuşmalarında ayırımcılık yapan iletişim kanallarına YSK tarafından yaptırım uygulamasının kaldırılması da, herhalde, demokrasi vaadi ile Türkiye’ye yeni kılıf giydirmeye çalışan AKP’nin alametifarikası olsa gerek!

Küreselleşme ve teknoloji çağında, çocukluktan yakalanarak dimağların söndürülmesi ve akademinin bitirilmesi de, herhalde, AKP’nin Türkiye’yi çağdaşlaştırma projesinin şahikası olsa gerek! Bu yazıda, emperyalizmin psikoloji ve siyaset biliminin tüm incelikleri kullanılarak Türkiye üzerinde siyasal erk marifetiyle tezgahladığı manevraları bir tarafa bırakıp, tüm ulusun geleceğini telafisi olanaksız derin felakete sürükleyen eğitimin ve akademinin çökertilme politikasını gündeme taşımak istiyorum.

Yıl 1933, yer Almanya, dünya üniversite sisteminin en güçlü olduğu ülke ve her alanda Nobel ödülü sahibi onlarca akademisyenin yetiştiği dönemin en güçlü üniversite sistemi, Roma’yı yakan meczuptan da daha ileri bir ruh hastasının hışmına uğruyor. Aradan yarım asırdan fazla zaman geçtiği halde hâlâ Almanya üniversite sistemi kendini toparlayamadı. Çünkü yılların çaba ve birikimi ile oluşturulan eğitim ve yükseköğretim kurumlarını salt bina ve anlık istihdam edilmiş eleman olarak görmek doğru bir yaklaşım değildir. O nedenledir ki, üniversiteler tarihsel mazileri ile anılır ve böylece hem toplumunda hem de uluslararası arenada güç ve itibar kazanır.

Yükseköğretim kurumları üzerinde yapılan haksız ve hukuksuz baskılama eylemi ile söz konusu kurumların tarihsel yürüyüşünün baltalanması, toplumun en üst düzeyli düşünme ve üretme kapasitesinin köreltilmesidir. Hiçbir ülkenin basiretli politikacısı böylesi vahim bir eyleme kalkışamaz!Almanya İkinci Paylaşım Savaşı’nda yerle bir oldu, ama fiziksel tahribatlar kısa sürede telafi edilebildiği halde, akademi dünyası, maalesef, eski düzeyine ulaştırılamadı.

Yükseköğretim kurumları ve genelde eğitim kurumları üzerinde uygulanan baskılayıcı politikanın etkileri, söz konusu kurumlarda gelecekte sürdürülecek aksak-topal eğitim üzerinde de düşünce ve davranışların dolaylı yoldan baskılanması şeklinde etkili olarak gelecek nesillere de sirayet edecektir. Karanlığın karanlığı beslediği bu sarmal, uluslararası düzeyde ülkeyi geri planlara iterken, aynı zamanda ülke üzerinde emperyalist güçlerin plan ve politikalarının da suhuletle uygulanmasına uygun ortam sağlayacaktır.

Ülkelerin beyinleri olan akademinin tahribatı, bir süre sonra bizzat kendisinin durumunu algılayamaz duruma geldiğinden, ileriki dönemlerde karanlığı fark etmez ve giderici önlemlere başvurmaz. Bir ülke üzerine böylesi bir felaketi sarmak ise hiçbir basiretli politikacının aklıselimle uygulayacağı politika olamaz! Hukuk açısından desteklenemeyen işleme dayandırılarak kimi öğretim üye ve yardımcılarının görevden uzaklaştırılmaları salt hukuk açısından değil, hatta ondan da öte, ülkenin ve toplumun geleceğini köreltici politika olarak fevkalade tehlikeli olarak değerlendirilmelidir. Görevlerine son verilen akademik personele atfedilen somut suçlamanın bulunmaması ve uygulamanın hukuksal yargılama sonucunda alınmamış olması, OHAL sürecine rağmen kabul edilebilir olarak görülemez. Zira Uygulama OHAL gerekçesine uymadığı gibi, gerekçe olarak ileri sürülen FETÖ ve terör olguları ile de örtüşmemektedir.

Politika dünyası, sermaye çevrelerinin çıkarı doğrultusunda, tarihin her aşamasında akademi ve sanat çevreleri ile çatışmalı olmuştur. Ancak unutulmamalıdır ki, bilim, araştırma ve sanat bir ülkenin iç gelişme ve refahını sağlarken, aynı zamanda ülkenin uluslararası alanda da düzeyini belirler ve itibarını oluşturur. Bu nedenle, bilim ve sanat bir ülkenin yaşam damarları olduğu kadar, dış güçlere karşı ülkenin kalkanıdır da. Keşke politikacılar kendi hırsları ve kısır görüşlerini aşıp, ülkenin ve insanlığın refah ve huzurunu görebilecek fazilete sahip olsalar!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...