13 Şubat 2017 01:00

Referandum ve Kürtler -1

Referandum ve Kürtler -1

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kürt hareketi, son bir buçuk yılda askeri ve siyasi olarak tarihinin en büyük saldırılarından birine maruz kaldı. Koca koca kentler yerle bir edildi. Parti eş başkanları başta olmak üzere milletvekilleri ve belediye başkanlarının aralarında olduğu binlerce siyasetçi tutuklandı.OHAL’den sonra kentler adeta açık cezaevlerine dönüştürüldü, her türlü açıklama, eylem-siyasi etkinlik ikinci bir emre kadar yasaklandı. Bu yıkım ve baskı politikalarının bir sonucu olarak Kürt kentlerinde uzunca bir süredir sessizlik hâkim. Bu sessizlik ister istemez Kürtlerin referandum sürecindeki tutumuna dair belirsizliği arttırıyor. Dolayısıyla referandumun sonuçları için belirleyici önem taşıyacak olan Kürtlerin tutumuyla ilgili çokça şey yazılıp çiziliyor.

Bugün Kürt kentlerindeki duruma, Kürtlerin tutumuna dair belirli yanları ve belirsizlikleri ana hatlarıyla özetlemek gerekirse şunlar söylenebilir:

Birinci olarak; AKP ile kader birliği yapmış çevrelerin sandığa gidip ‘evet’  oyunu vereceğini söylemek gerekiyor. Bu çevreler arasında kimi dini örgüt ve cemaatler ile iktidardan ekonomik beklentileri olan Kürt burjuva ve orta sınıfının önemli bir bölümünü sayabiliriz. Diyarbakır için bu kesimlerin oy oranı duruma göre yüzde 20-25’in biraz üstü ya da altı olabiliyor. Bölge genelinde ise bu oran birkaç rakam daha fazla.

İkinci olarak, HDP ve DBP (aynı zamanda HDK ve DTK), referandumda ‘hayır’ oyunu vereceklerini hem ortak ve hem de ayrı ayrı yaptıkları açıklamalarla ilan ettiler. Kürt hareketinin bu bileşenlerinin oy oranı yine döneme ve koşullara göre yüzde 60 ile 75 arasında değişiyor. 7 Haziran seçimlerinde Diyarbakır başta olmak üzere belli başlı kentlerde bu oy oranı yüzde 80’leri bulmuştu. Bugün nasıl AKP ile kader birliği yapanlar sandığa gidip ‘evet’ diyeceklerse, HDP-DBP’nin “kemik” seçmeni olarak tanımlanabilecek yüzde 50-60’lık kesim de sandığa gidip ‘hayır’ diyecektir.

Üçüncüsü, Kürt seçmeniyle ilgili dillendirilen belirsizlik bu iki kesimin dışında kalanların tutumuna dairdir. Bu kesimlerin oy oranı farklı kamuoyu araştırmalarına göre yüzde 15 ile 30 arasında değişiyor. Bu kesimler arasında daha önce HDP’ye de oy vermiş olan muhafazakâr Kürtleri, yine son bir buçuk yıldaki yıkımdan dolayı Kürt siyasetini de eleştiren, HDP-DBP’ye kırgın olan ve dolayısıyla Kürt siyasetiyle arasına mesafe koyanlar ile sayıları daha az olmakla birlikte HDP-DBP’nin dışında kalan ve daha çok Barzani çizgisine yakın duran Kürdi partilerin (HAK-PAR, PAK, PSK, T-KDP, PDK-Bakur) etkilediği seçmenleri sayabiliriz.

Bu kategori içindeki seçmenlerin bir bölümünün tutumu, gazetemizin Diyarbakır bürosundan yapılan haberlerde de karşımıza çıktı. Bunlara göre, “ başkanlık referandumu Kürtleri ilgilendirmemekte, Kürtler barış ve huzur istemektedir.” Elbette bu kesimler, siyaseten müdahale edilebildiği oranda bu referandumun Kürtlerin siyasi geleceği bakımından belirleyici bir önem taşıdığına, dolayısıyla ‘hayır’a kazanılabilecek kesimleridir. Burada asıl tartışılması ve açıktan eleştirilmesi gereken tutum, resmi açıklamalarını daha yapmamış olsalar da ‘boykot’çu bir çizgide duran Kürdi partilerin tutumudur. Yukarıda isimlerini saydığımız HAK-PAR, PAK, PSK, T-KDP, PDK-Bakur gibi partilerin hemen hepsi, “hazırlanan anayasa değişikliğinde Kürtlerin taleplerinin olmadığını ve Kürtlerin taleplerini içeren yeni bir anayasanın hazırlanması gerektiğini söylemektedir”-ki bu talebin bizim tarafımızdan tartışılacak bir tarafı yoktur. Ancak bu çevreler anayasada Kürtlerin olmamasından “referandumun Kürt siyasetini ilgilendirmediği; ‘evet’ ya da ‘hayır’ın Türk siyasetinin geleceğiyle ilgili olduğu” sonucunu çıkarmakta ve bu nedenle ‘boykot’çu bir çizgide durmaktadır. Bu tutumu açıktan eleştirmeyi zorunlu kılan tam da burasıdır. Çünkü bu yaklaşım, Kürtlerin bir kısmında var olan sandığa gitmeme eğilimine siyasi bir gerekçe yaratma amacını taşımakta ve dolayısıyla ‘evet’çilerin zaten sandığa gideceği düşünüldüğünde referandumda ‘evet’in kazanmasına hizmet etmektedir.

Yazımızın ikinci bölümünde referandumdan çıkacak sonucun Kürt siyasetinin geleceğinin şekillenmesine etkisini ‘boykot’çu çevrelerin görüşlerinin eleştirisi temelinde tartışmaya devam edeceğiz. Ancak şimdiden söyleyebiliriz ki; Kürt sorununun eşit haklara dayalı demokratik barışçıl çözümünden yana olan ve referandumdan çıkacak ‘hayır’ıbu politikanın başarısı için bir olanak olarak gören siyasi çevreler (HDP, DBP, EMEP, ESP, ÖSP…) bütün yasak ve engellemelere rağmen ev ev, yüz yüze ne kadar geniş kesimlere temas edebilirlerse Kürt coğrafyasında ‘hayır’ın oranı da o kadar artacak ve referandum, AKP-Erdoğan iktidarının savaş politikalarıyla hesaplaşmanın bir olanağı haline gelecektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...