09 Şubat 2017 00:55

Arpalık fonu

Arpalık fonu

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye’nin dengesiz bir şekilde dışa açıldığı Özal hükümetleri döneminde oluşturulan açık ve gizli fonlarla yerli ve yabancı sermayenin nasıl ihya edildiği, devletin ve halkın birikimlerinin nasıl ‘iç edildiği’ hatırlanacaktır. Benzer bir durum, Türkiye Varlık Fonu (TVF) üzerinden, üstelik geçmişte yaşananlardan hiç ders almadan hayata geçirilmeye çalışılıyor. 

Geçtiğimiz günlerde Bakanlar Kurulu kararıyla,toplam değerleri 100 milyar TL’yi bulan kamu kurum ve kuruluşları Türkiye Varlık Fonu’na (TVF) devredildi. Tıpkı 1980 sonrasında olduğu gibi, TVF üzerinden yoğun bir iç ve dış borçlanma sürecinin başlatılacağı anlaşılıyor. Fona aktarılan varlıklar kullanılarak, hatta ipotek edilerek (rehin verilerek) yerli ve yabancı sermayenin ihya edilecek olması, yıllardır uygulanan ‘Yoksuldan alıp zengine verme’ politikasının artarak sürdürüleceği anlamına geliyor. Üstelik hükümet, sadece devlete ait kamu kuruluşlarının varlıklarını değil, aynı zamanda ülkenin yer altı ve yer üstü zenginliklerini (sahiller, ormanlar, araziler, madenler vb.) yerli ve yabancı sermayenin yağma ve talanına sunuyor. 

Varlık Fonu’na devredilen taşınır ve taşınmaz mallar, mülk ve araziler ile bunların her türlü geliri bütçe denetimi dışına çıkarılarak, özel hukuk hükümlerine tabii olan ve kamusal denetim dışı bırakılan en büyük ‘özel şirket’in inisiyatifine terk ediliyor. Kamuya ait her türlü kaynağın yüksek maliyetli yatırımlara, ‘Kanal İstanbul’ gibi ‘çılgın proje’lere kaynak sağlamak, yandaş şirketlere aktarmak, rant paylaşımını yeniden düzenleyecek olan TVF yönetiminin hiçbir mali ve cezai sorumluluğunun olmaması da cabası. 

Fona devredilen kamu kurumlarının devlete ödediği vergi kaybının yanı sıra, TVF’nin finansal faaliyetleri, yüksek riskli iç ve dış yatırımları, borsa ve tahvil yatırımları sonrasında oluşması muhtemel kamu zararlarının bütün maliyeti ve yanlış ekonomi politikalarının faturası yine halkın, işçi ve emekçilerin sırtına yıkılacak. 

Varlık Fonu’nun ülkenin ihtiyacından çok hükümetin iç ve dış politikadaki hedeflerine uygun olarak hayata geçirileceğini tahmin etmek hiç de zor değil. Kamuya ait varlıklarının fona aktarılması, hükümetin ülke ekonomisi üzerinden büyük bir kumar oynamasından başka bir anlama gelmiyor. 

Varlık Fonu’nun oluşturulmasının bir yönünü, kamuya ait varlıklarının bizzat hükümet eliyle bütçe denetimi dışına çıkarılarak, tıpkı bir arpalık gibi yağmalaması oluşturuyorken; diğer yönü ülkenin olası bir ‘ekonomik çöküş’ riskine karşı önleyici tedbir hamlesi olarak değerlendirmek mümkün.

Önümüzdeki süreçte ekonomide yaşanacak sorunların ciddi boyutlarda olacağı, başka bir ifade ile devletin, hazine garantili özel sektör borçlarının ödenememesi riskinin yükselmesi karşısında yüksek riskli adımlar attığı anlaşılıyor. Türkiye’de toplam batık kredi hacminin 58 milyar TL’ye ulaştığı bir ortamda, TVF’ye aktarılan tüm kamu taşınmazlarının, sıcak para ihtiyacının karşılanması ve borçların ödenememesi riskine karşı ipotek ettirilecek olması, Türkiye ekonomisinin yakın gelecekte IMF ile yeniden ‘nikah tazeleme’ ihtimalini ciddi anlamda güçlendiriyor. 

TVF kaynaklarının şimdilik sadece kamuya ait kurum, kuruluş ve arazilerle sınırlı olması, ileride oluşacak muhtemel ekonomik risklerle birlikte İşsizlik Sigortası Fonu, bireysel emeklilik fonları ve kurulması halinde kıdem tazminatı fonunu da içine alan, bu anlamda sadece devletin değil, işçi ve emekçilerin birikimlerinin de sermayenin yağmasına açılması riski var.

Türkiye ekonomisinin bugüne kadar yaşadığı olumsuz deneyimler, Varlık Fonu uygulamasıyla ülkenin ekonomik ve siyasi gücünü tek elde toplayarak, sonu felaketle bitmesi kaçınılmaz olan, kazananın da ve kaybedenin de önceden belli olduğu büyük bir kumar oynanıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...