09 Şubat 2017 00:54

İhraçlarla gelen

İhraçlarla gelen

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Önceki gece yayımlanan 686 sayılı KHK bize de uğradı. Ne zamandır bekliyorduk. 

Ben de akşamüstü, İHD için çalışma programı taslağı hazırlama görevinin ağırlığı altında ve yoğunluklar arasında, üç konu belirlemiş ve onlar arasından seçme yapmaya çalışıyordum, bugün bu köşeye taşımak için.
Gece vakti KHK çaldı kapımızı.
Düşündüğüm konulardan birisi mülkiyet konusuydu.
Sahi, mülkiyet nedir? 
Anlatayım.
Bu soruyu “Mülkiyet nedir?” adlı kitapta, Proudhon soruyordu. Hani anarşist düşünür.
Cevabı açık ve net sayılır: Mülkiyet hırsızlıktır! Haydaaa, şimdi herkes, hepimiz hırsız mıyız yani… Fakat öyle değil.
Marx da, Proudhon’u eleştirir. Mülkiyetin kaynağının da mülkiyetin kendisinin de hırsızlıktan ibaret olmadığı düşüncesindedir.
Peki J. J. Rousseau ne diyordu, “İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı”da.
O da eşitsizlik konusunda mülkiyete işaret ediyor ve eşitlik ve insanın özgürlüğü konusunda düşüncelerini açıklıyordu.
Hatırlar mısınız, ocak ayında, tam da Davos zirvesi öncesinde Oxfam adlı kuruluş  bir araştırma sonucunu açıkladı. Dünyada 8 kişinin sahip olduğu servet 427 milyar dolarmış.
Peki bu neyi ifade eder?
Şunu: Dünyada yaşayan insan sayısı 7 milyar civarında. Bu 8 kişi dünya nüfusunun 3 milyar 600 milyonunun, yani yarısından fazlasının toplam servetinden daha fazla servete sahipmiş. 
Eşitlik ilkedir. Eşitsizlik durum. Sosyal adalet bir ilkedir, gelir dağılımı adaletsizliği bir durum.
Durumların ilkelerle uyumlu olması için çalışır bazı insanlar.
Hem dünyada hem de her bir toplumda. Bölgeler, kentler, sosyal sınıf ve tabakalar arasındaki eşitlik ilkesi bağlamındaki ilişkiden söz ediyoruz. Oxfam, eşitsizliğin boyutlarını ortaya koymakta. Para, servet, mülkiyet, politikaya, politikacılara hükmediyor. Dünyanın çarkları onların istediği gibi dönüyor. Bunu söylüyor. 
Bilim ve sanat  bize hakikatin bilgisine ulaşmamızın yollarını gösterir. Anlamaya çalışmamız ve değiştirmemiz, bunun için çalışmamız gerektiğini söyler, gösterir.
Memleketteki değişim trendlerini, felsefe, sosyoloji, sosyal psikoloji, ekonomi, hukuk, siyaset ve iletişim bilimleri vb. alanında çalışan  akademisyenlerle konuşabilirsiniz. Bizim evde de tiyatro konuşulur, sanat…Eşitsizlikler içindeki dünyadan, kelimeler, cümleler, hareketler süzülür de  gelir sanatta, bilirsiniz.
Mesela, bir insan hakları örgütünde sorumlusunuzdur. Basın açıklamaları yaparsınız. Öğrendiklerinizi aktarmaya çalışırsınız. Birleştirmeye çalışmışsınızdır.
Parayı Atinalı Timon’dan öğrenirsiniz, tıpkı Marx’ın  işaret ettiği gibi, Sheaskspear’den….
Sahip olmayı ve bunun ne demek olduğunu Faust’da Goethe’den öğrenirsiniz.
Ya da Albert Camus’dan, Veba’da Dr.Rieux’dan öğrenirsiniz, dürüstlüğün, veba ile mücadele eden doktorun durumunda işini yapmak olduğunu. Ya da Doğrular oyununu, Sofokles’in Antigone’sindeki insan onuruna aykırı yasalar sorununu öğrenmişsinizdir, evdeki tiyatro hocasından.
Yansıtmaya çalışmışsınızdır, ekonomik kriz dönemlerinde, ölüm oruçlarında, şiddetin sınır tanımazlığı dönemlerinde, her şey yapılabilir anlayışlarına karşı… 
İhraçlarla gelen baskıya, “Barış istemek suç değil” cevabını vermişti akademisyenler.
İnsan onuru-şeref ve haysiyeti- sizden saygı bekler. Her şey para-pul, mal-mülk değil. İktidar hiç değil.
Mesele vicdan meselesi  haline gelmiş ve öyle  bakılıp atılmış imzalar var.
Barış içinde bir toplum ve dünya istemi için atılmış imzalar…
Devlet ve hükümete hatırlatılmış sorumluluklar.
İmza ile…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...