03 Şubat 2017 01:00

Hitler paradoksu: Olağanüstülüğün olağan gitmezliği

Hitler paradoksu: Olağanüstülüğün olağan gitmezliği

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bulutlardan gelen bir mesaj, çağrışımları çoğalttı, bu yazı bulutlardan mı geldi, yoksa içten mi dışarılaştı, bilemiyorum. Zor bir soru, Hitler’i kim yarattı? Narsist miydi? Yoksa Hz. İsa gibi babasız mıydı? Hz. İsa, babası olmadığı için mi 300 yıl sonra olmadığı halde Roma’nın “babası” oldu? Pagan Romalılar babasız oldukları için mi baba aradı? Babasızlık yüzünden mi Skolastik bin yıl başımıza bela oldu? Halk mı çok korkuyor mesela, yoksa başkan mı? Korku belasına ata kültü ve ataerkillik mi çıkıyor?

Hitler’i sosyalist analizde olduğu gibi yapısal şartlar mı hazırladı, hatta gizli örgütler mi büyüttü, yoksa narsist kişiliği mi? Veya ikisinin buluşması, kesişmesi mi? Daha zor bir soru biriken sorunlar başkasına (başkana) havale edilerek bunlardan kaçılmış mı oluyor? Sorun şeyhte değil de müritte mi? Platon yok denen şey yok değil ötekisi diyordu. Yani başkası kıyamet mi? Soytarı mı krallığı sürdürüyor, krallık mı soytarıyı çoğaltıyor?

Sorunların en önemli yansıması “maddi” dünyadır, örneğin çok sıkışırsak haykırıyoruz. “Haykırmak” veya “hıçkırıklar” (dil) bizim ruhumuzun maddileşmesi anlamına, gerçekliğe dönüşmesi anlamına geliyor, Biriken sorunlar en çok da ekonomiye vuruyor, iktisadi krizler sosyal krizlerin sonucunu gösteriyor. Dönüp tekrar sosyal krizlere yol açıyor. Yükselen binalar yükselen bir sınıfı gösteriyor. Yükselen döviz neyi gösteriyor?

Freud’un yansıma, taşınma kuramı psişik, nevrotik, psikotik sorunlarda mı geçerli sadece veya başka alanlarda da bazı karşılıkları var mı? Akışkanlık ve yansı, kim akıyor, nereye yansıyor, ne yansıyor? Ayna Hitler, Bahçeli veya Erdoğan mı, yoksa halkın kendisi mi? Bu halk mı onları, onlar mı bu halkı yaratıyor, biçimlendiriyor? Sanat kuramlarını düşünelim, eğer duygu ve duyarlılık oluşmamışsa, yaratıcı bir eser çıkmıyor, o halde arabeskle idare ediyoruz ki, arabesk de bir duygunun ifadesini  bulduğu eseri oluşturuyor.

İncelmemiş duygular, örgütlenmemiş duygular banal sesler veya renkler çıkarıyor, sonuçta her durumda bir duygu durumu var, onun kendini ortaya koyduğu bir dil de var.

Dil belirlemiyor duyguyu, duygular dili belirliyor. Duyguyu, itkiyi ne oluşturuyor? İçsel bir şey mi, dışsal bir şey mi? Yani Hitler mi duygularımızı yaratıyor, duygularımız itkilerimiz mi Hitler’i? İkisi de birbirini yaratıyor ama bu daha çok ikinci evrede, yükseliş evresinde söz konusu. Düşüşte de ikisi birbirini hızlandırıyor.

Ama başa dönersek, başta da bu ilişki karşılıklı mı yoksa biri birinden öncelikli mi? Yapı ikisinden de mi öncelikli? Bizim parçası olmadığımız dışsal özerk bir zaman kategorisi var mı?

Materyalistlere göre maddesi (öznesi nesnesi) olmayan kendi başına yürüyen bir zaman yok. Kendi başına işleyen bir yapı da yok. Üçüncü düzey ise kişiyi de yapıyı da aşan “dış”, “üst” veya “aşkın” yapı veya aktörler olup olmadığı?

Örneğin emperyalizm kişiyi ve “biz toplumu” aşan aşkın bir üst durum mu? O halde “millî irade” bu yapı yüzünden çıkıyor olabilir mi? “Millî irade” hem Abdülhamit’i Hitler’i yüceltip hem de harcayan irade mi?

Kişisel irade ne olacak?

Hitler de Hitlerciler de en çok doğrudan, gerçekten mi korkuyorlardı? Aslında kendilerinden korktukları için mi yazıdan korkuyorlardı? Sonuna kadar sansür işliyordu, sansür sonuna kadar işlediği için gerçekten koptular, ağır bir sona doğru, yıkım ve intihara doğru yol aldılar. Aslında sorun yazılar değildi, kendilerinin yazılanlara uygun olmaması idi.

M. Cevdet’in diliyle, Ve yıkılıp gitti Likya. Hala defne ormanının altında.
Korkuları yüzünden yıkıldı gitti Roma (Spinoza).
Hitler yükseldiği yığınlarla birlikte yıkıldı gitti.
Yıkılan medeniyetlerin halkı da yoktur.
Almanya akşam faşistti, sabah demokrat oldu.
ABD uçakları bir süre daha yıkılanları yıkmaya devam etti.
800 bin Alman kadın tecavüze uğradı.
Yeni medeniyet, belki bütün medeniyetler biraz da piç oluyor.
Çocuğun piçi olmaz. Çocuk çocuktur.
Medeniyetlerin piçi oluyor.
Hz. İsa, ilk taşı günahsız olanınız atsın, dedi.
Ne taşı, o hafif kalır, günahkarlar birleşti Hz. İsa’yı çarmıha gerdi.
Filistin hâlâ yangın yeri.

Hitler, narsist olsa ne yazar, bizim müteahhitler, çakallar olmadıkça. Hitler, Almanların onurunu yükseltti, başkalarını alçaltarak. ABD’liler Almanları fena halde yükseltti ve alçalttı. “Nie wieder” (bir daha asla) Almanya’da çift anlamda kullanılıyor. Trump birikmiş maddiyatı yansıtıyor. Alman romantizmi böyle bir şey. Biraz narsizm zaten bu romantizmin parçası sayılır. “Nie wieder geh’ ich in Zelle wegen Patte/ Ne, ne, ne, ne, nie wieder/ Nie wieder, Baba ich schwör’: “Nie wieder!” [Vaftiz yüzünden hücreye bir daha asla girmeyeceğim/Ne ne ne ne bir daha asla/ Bir daha asla, baba yemin ederim, “bir daha asla”]
Saadet Partisi: Düşünmeden evet derim, düşünürsem hayır!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...