03 Şubat 2017 01:00

Ticari ruhun cenderesinde...

Ticari ruhun cenderesinde...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kulüpler Birliği Başkanı Göksel Gümüşdağ ile Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım arasında yayın ihalesi konusunda yaşanan ve buram buram açıkgöz esnaf zihniyeti yansıtan polemik, futbolun oyun olmaktan ne kadar uzaklaştığını ortaya koyan yeni ve çarpıcı bir örnek oldu. İşin temelini, yöneticilerin “Futbol üzerinden nasıl daha fazla para kazanırız” sorusuna yanıt bulma arayışı/çabası oluşturuyor artık. 

Futbol maçlarının yayın haklarını ticari bir ürün olarak ihaleye çıkarıp pazarlıyorlar. Ardından bu kez oldukça hareketli bir seyir izleyen kurun sözleşmede ne şekilde yer aldığıyla ilgili olarak tartışıyorlar. Aziz Yıldırım tam bir iş adamı mantığıyla/kurnazlığıyla hareket ediyor. Sözleşme 1 Haziran’da yürürlüğü gireceğine göre, ihaleyi kazanan yayıncı kuruluşun o tarihteki kur üzerinden ödeme yapmasını istiyor. Göksel Gümüşdağ ise ihalede beklentilerini karşılayan yayıncı kuruluşa jest yaparak kuru bugünkü değerinden sabitlediklerini yani sözleşmenin yürürlüğe gireceği 1 Haziran tarihinde de ödemelerin bugünkü kur üzerinden yapılacağını belirtiyor. Bunun üzerine Aziz Yıldırım, ihaleye fesat karıştırılmış olabileceği yolundaki şüphesini dile getiriyor ve eğer böyle bir şey olduğuna kanaat getirirse işi mahkemeye taşıyacağını söyleyerek Gümüşdağ’ı tehdit ediyor. İşin içinde Aziz Yıldırım varsa tehdit eksik olur mu? Aziz Yıldırım, hiçbir gücün canı kadar sevdiği Fenerbahçe’nin haklarını savunmaktan kendisini alıkoyamayacağını dile getirerek Fenerbahçeli taraftarların gönlünü okşamayı da unutmuyor!.. Ahh bir de, sözünü ettiği gücü ya da güçleri açıklasa...

Şu aşamada en çok ihtiyaç duyulan şey, futbolun en tepelerinde yönetici sıfatıyla boy gösteren iki kişi arasındaki rant ve paylaşım kavgası olsa gerek!..

Her şey kulüplerin kasasına daha fazla para girmesi için... Kuruşların hesabını yapıyorlar. Peki, para geliyor da ne oluyor? Bu para, oyunun teknik, taktik anlamda gelişimi ve oyuna yönelik yeni bir kültürel bakış açısı yaratmak için kullanılıyor mu? Hayır... 

Kadrolardaki mevcut oyuncuların kendilerini geliştirmesine yardımcı olacak yöntemlerin hayata geçirilmesi için kullanılıyor mu? Hayır...

Bu para genç oyuncuların yetiştirilmesi için kullanılıyor mu? Hayır... 

Oyunun fiziki şartlarının iyileştirilmesi, modernleştirilmesi için kullanılıyor mu? Tarladan pek de farkı olmayan sahaları gördükçe bu sorunun yanıtının da “hayır” olduğunu anlıyoruz... 

Ya ne için kullanılıyor? Elbette transfer için. Başarıyı sadece ve sadece şampiyon olmakla, kupa kazanmakla özdeşleştiren zihniyetin paranın büyük kısmını, 30 yaş civarındaki yabancı oyuncuların transferine harcamasını kanıksadık...

Avrupa platformunda sürekli olarak nal toplamamızın en başta gelen sebeplerinden birisi değil mi, kısa vadeli başarı beklentisiyle paraların çarçur edilmesi...

Yüksek gelir olanaklarına sahip Avrupa’nın kalburüstü kulüpleriyle ekonomik olarak rekabet edebilmek mümkün değil. Onlarla ancak yeterli gelişim düzeyine ulaştıktan sonra yeşil sahada başa çıkma mücadelesi verilebilir. Bunun yolu da futbola doğru yerden bakan pek çok kişinin yıllardır dile getirdiği gibi uzun vadeli planlar dahilinde altyapı çalışmalarına ağırlık vermek... Sadece yetenek, beceri ve teknik yatkınlıklarıyla değil kültürel ve entelektüel donanımlarıyla da dikkat çeken yeni oyuncular yetiştirmek ve aynı zamanda oyunun en etkili biçimde icra edilebileceği bir sistem yaratmak/geliştirmek...

Futbol; yeteneğin yanı sıra zihinsel, psikolojik, kültürel yeterlilik gibi çok boyutlu özelliklere sahip oyuncularla bir sistem çerçevesinde oynandığında hem çok daha fazla keyif verir, hem de o zaman hedeflere ulaşmak kolaylaşır... 

Lakin her şeyden önce futbolu, ticari ruhun cenderesinden kurtarmak gerekiyor...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...