01 Şubat 2017 01:00

Sağlık için: Hayır

Sağlık için: Hayır

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sağlık hizmetleri salt hastalıklara şifa aramak mıdır? Elbette HAYIR. Aynı zamanda hizmet alanların sağlığını geliştirmeyi, korumayı, hastalıkları sağaltmak kadar esenlendirmeyi yani bütünlüklü olarak bireyin ve toplumun sağlığına yarar katmayı amaçlamalıdır. Bu boyutu ile hükümet eyleyenlerin tercihi halkın sağlığı için ana belirleyicidir. En basitinden sağlığı geliştirip korumayı mı yoksa tedaviyi mi öncelediği her birimizin yaşam kalitesi ve yaşam süresini belirler.

Bu bağlamda ülkemizin hali nicedir diye soracak olursanız cevabını geçen hafta Sağlık Bakanı vermiş oldu. Bakan diyor ki : “...Maalesef durumumuz çok kötü... Dünyada en kötü 10 ülke arasındayız.” Bakan, bu değerlendirmeyi hizmet alanların yani tüm yurttaşların sağlığını koruyup geliştiremediklerinin “kabulüyle” obezite yani şişmanlık bahsinde ağzından kaçırıyor. Hasılı, AKP’li yıllarımızın sağlık icraat tercihinin koruyucu, geliştirici başlıklar olmadığının özeti bu beyan.

Ya hükümet eyleyenlerin sağlık hizmetlerinde önceliği ne diyecek olursanız cevabı Cumhurbaşkanının şu cümlesinde aşikar: “14 yıllık hayalim: Şehir hastaneleri”. Adı hoş gelse de bu uygulama ülkedeki devlet hastanelerini kampüs modeli ile özel sektörün işletmeciliğine devretmekle kalmayıp aynı zamanda “Özel sektöre hasta yani hastalık garanti eden” bir sistem! 

Bu “doluluk oranı garantisi” bahsini yani “hasta / hastalık garantisini” biraz daha açmakta yarar var. Devlet, “Devlet hastanelerini devredeceği özel sektöre” öngörülen doluluk oranının yüzde 70’ini sağlama garantisi verecek. Misal doluluk oranı yüzde 40 olursa geri kalan yüzde 30 boşluk hizmet verilmemesine karşın işletmeciye hazineden ödenecek. 

Evet, daha iki gün önce Sağlık Bakanı sağlık hizmetlerindeki önceliklerinin sağlığı koruyucu ve geliştirici bağlamda olmadığının tezahürü olarak ülkede kendi dönemlerinde obezitedeki vahim artıştan bahsetmişti. Bu ikrara Cumhurbaşkanının “14 yıllık” yani iktidarlarının hayali şehir hastaneleri modelindeki özel sektöre ‘hasta garantisi’ bahsini ekleyince öncelik netleşiyor: Hastalıkların tedavisi! 

Yakın zamanda bu köşeden ‘ Şişman Erkekler Ülkesi’ başlıklı yazımda da belirttiğim üzere ”Obezite artış oranı Türkiye’de son 12 yılda erkeklerde yüzde 107”. Bu AKP’li yılların sağlıktaki gerçek karnesi! Aşırı kilo aynı zamanda şeker hastalığı ile de ilintili bir durum. Yine son 12 yılda yani AKP iktidarında şeker hastalığının görülme sıklığı ülkemizde yüzde 90 atmış bulunmakta. 

Şeker hastalığına kısaca bir göz atacak olursak, her iki şeker hastasından birinde aşırı kilo, her iki şeker hastasından birinde ilave olarak yüksek tansiyon, her üç şeker hastasından birinde ise ilaveten hem obezite hem de yüksek tansiyon hastalığı olduğu bilinmekte. Yani çok ciddi bir hastalık. Peki önlem almayan kim? Denebilir ki bu etkin önlem almama tercihi şehir hastaneleri modelinde özel sektöre ‘ hasta / hastalık garantisi’ vaadinin arka bahçesi.

Bakıyorsunuz bir yılda 30 milyon  röntgen filmi çektirilebiliyor bu ülkede. Bir başka istatistikte 10 milyonu aşkın bilgisayarlı tomografiye ve benzeri tetkik yapıldığı izleniyor. Devasa ihaleler, şehir hastaneleri, kampüs hastaneleri ve daha neler neler... Ama onca harcanan paraya rağmen gelinen nokta Sağlık Bakanının da en azından obezite başlığında  kabul ettiği üzere hiç de iç açıcı değil. Koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelenmediğinin ciddi bir kanıtıdır bir ülkede aşırı kilo ve şeker hastalığı oranının bu ölçüde artması yıllar içerisinde.

Ve geldik bugüne. Sağlıkta AKP’li yıllarımızın özeti şişmanlık ve buna bağlı hastalıklar üzerinden özel sektöre hasta / hastalık garantisi. Öyleyse soru şu: Ey yüzde 50, hâlâ evet mi? 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...