30 Ocak 2017 00:35

Türkiye ve Suriye'nin 'yeni anayasa' süreçleri

Türkiye ve Suriye'nin 'yeni anayasa' süreçleri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Suriye’de Mart 2011’de başlayan olaylar 6 yılını doldururken, ülkedeki krize siyasi çözüm bulma yönündeki çabalar hız kazanmış durumda. Bu girişimlerin en önemli ayaklarından biri de tüm toplumsal kesimleri kapsayacak demokratik bir anayasa hazırlanması yönündeki girişimler. 

Peki, Erdoğan ve Davutoğlu, 2011’den sonra Türkiye’nin Suriye’ye müdahale politikasını savunurken ne diyorlardı, hatırlıyor musunuz?
 “Efendim, Esad’ı demokratik reformlar yapması konusunda uyardık ama o bizi dinlemedi!”

Şimdi Suriye’de yeni anayasa taslağı çeşitli kesimler tarafından tartışılırken bilindiği gibi Türkiye’de “partili cumhurbaşkanlığı sistemi”ni getiren yeni anayasa için referanduma gidilecek.

Ama bugün Suriye’deki ve zamanında Esad’a “adamlarını gönder, onları demokrasi konusunda eğitelim” diyen Türkiye’deki AKP-Erdoğan iktidarının anayasa yapım süreçleri karşılaştırılınca ortaya garip bir durum çıkıyor.

Geçtiğimiz günlerde Sputnik haber sitesi Astana’da muhaliflere sunulan anayasa taslağının metnini yayımladı.

Bu metne göre ‘Suriye Arap Cumhuriyeti’nin adı, farklı etnik unsurları kapsayacak biçimde ‘Suriye Cumhuriyeti’ olarak değiştirilecek.
Taslakta devlet başkanının parlamentoyu feshetme yetkisinin elinden alınması ve öte yandan da parlamentonun yetkilerinin de genişletilmesi teklif ediliyor. Buna göre, parlamento, savaş ilan edebilecek, devlet başkanını görevden alabilecek, anayasa mahkemesi üyeleri ile merkez bankası başkanını atayabilecek.

Yine taslakta, eski anayasada şeriata dayalı kimi hükümlerin kaldırılması ve tamamen seküler-laik bir düzene geçilmesi öngörülüyor.
Ayrıca taslakta, başbakan yardımcıları ve bakanların, tüm dini ve etnik grupları orantılı biçimde temsil edecekleri şekilde atanmaları gerektiği belirtiliyor.

Bu anayasa taslağının en kritik noktalarından biri de özerk Kürt kantonlarının ne olacağı konusuydu. Taslakta Arapça’nın Suriye’nin resmi dili olduğu fakat ülke içerisindeki özerk Kürt yönetim organlarında Arapça ve Kürtçe’nin eşit düzeyde kullanılacağına ilişkin bir madde bulunuyor. 

Bu anayasa taslağıyla ilgili olarak Moskova’da Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile görüşen PYD Fransa Temsilcisi Halid İsa, taslağı olumlu bulduklarını ama Kürtlere “kültürel özerklik” öneren taslak yerine “demokratik özerklik modeli”ne dayanan kendi taslaklarını sunduklarını belirtiyor. İsa, ayrıca Lavrov’un kendilerine bu taslağın nihai olmadığını, geliştirilebileceğini söylediğini de ekliyor.
Şimdi bir de Türkiye’de Nisan ayında referanduma sunulacak anayasa değişikliğinin nasıl hazırlandığına ve içeriğine bakalım.
Birinci olarak, bu anayasa bütün topluma ve siyasi yapılara kapalı bir şekilde sadece iki partinin (AKP-MHP) meclisteki uzlaşmasıyla hazırlandı. Bırakalım toplumun tartışmasını, mecliste yapılan oylamalarda bile tartışma ortamı fiziki müdahalelerle engellendi ve maddeler adeta yangından mal kaçırır gibi geçirildi.

Bu anayasa taslağının en önemli noktası güçler ayrılığına dayalı parlamenter sistem yerine bütün yetkilerin tek kişinin elinde toplandığı bir sistem öngörmesi. Yani Suriye taslağında devlet başkanının yetkilerinin sınırlandırılması öngörülürken Türkiye’de tersi biçimde siyasi irade mutlak olarak “partili cumhurbaşkanı”na devrediliyor.

Referanduma sunulan maddelere göre cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimleri aynı gün yapılarak meclisin tamamen “partili cumhurbaşkanı”nın denetimine girmesi sağlanıyor. Cumhurbaşkanı istediği zaman meclisi feshedebilirken meclis bunu ancak beşte üç çoğunlukla yapabiliyor. 

Bütün üst bürokrasiyi belirleme/atama yetkisi cumhurbaşkanına veriliyor.

Cumhurbaşkanına OHAL ilan etme ve KHK çıkarma yetkisi tanınıyor.

Meclisin cumhurbaşkanının hazırlayacağı bütçeyi reddetme hakkı fiilen elinden alınıyor. Sadece cumhurbaşkanı değil, seçimle gelmemiş yardımcıları ve bakanlar da meclis kararı olmadan denetlenip yargılanamıyor.
‘Tek’çilik üzerine kurulan bizim anayasada Kürtlere özerkliğin, inanç eşitliğine dayalı seküler-laik düzenin esamesinin bile okunmadığını söyleme gerek yok sanırız.

Özetle kendi partisinin de başkanı olan, meclisin kendisine engel olma ihtimalini ortadan kaldıran, bütün üst yargıyı ve bürokrasiyi atayıp kendine bağlayan, istediği zaman OHAL ilan edip ülkeyi KHK’lar ile yönetebilen bir “cumhurbaşkanı”nın olduğu yeni bir sistem getiriliyor. Yani bu anayasa ile darbecilerin yaptığı 1982 anayasasına bile rahmet okutan tek parti- tek adam iktidarına dayalı bir baskı rejimi kuruluyor.

Malum, iktidar sözcülerinin referandumdan ‘evet’ çıkması için toplumu terör ve kaos ile korkuttuğu günlerden geçiyoruz.
Şimdi bir Suriye’deki anayasa yapım sürecine, bir de bizde dayatılan sisteme bakalım.
Acaba hangisi barışçıl demokratik çözüm arayışını ve hangisi terör ve kaosu üreten baskı rejimine doğru gidişi işaret ediyor?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...