27 Ocak 2017 23:15

10-20 yıl sonra

10-20 yıl sonra

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir zamanlar bir meclis vardı, üzerinde parti hakimiyeti olmakla beraber yine de oldukça özgürdü. Öyle zamanlar oldu ki, ABD Irak’a kuzeyden girebilmek için topraklarımızı kullanmaya kalkınca, dönemin başbakanı ve cumhurbaşkanı dahi bu talebi yardım vaadi karşılığında onayladığı halde, meclis topraklarımızın kullanılmasına onay vermedi. Kendisini Kaf Dağı’nda gören cumhurbaşkanları dahi anayasanın hükmü ile sınırlandırıldıklarını, bütçe tasarısını ve anayasa değişikliklerini veto edemeden onaylama zorunda olduklarında sinirlenerek anlayabiliyorlardı. O dönemde cumhurbaşkanları yasaları da ancak anayasaya aykırılıklarına dayanarak meclise iade edebiliyorlardı. Geçmişte bir dönede kendisini hâkim-i mutlak gören ve parlamentonun sigorta işlevini idrak edemeyen bir siyasetçi meclisi devreden çıkardığında, bir müttefikin emri ile Irak boru hattını keserek, Cumhuriyet tarihimize kara leke sürdü. Dünya hakimi bu süreçte bir ülkeyi koşulsuz ve denetimsiz kendisine bağlamanın yolunu öğrendi.

Emperyalist patron öğrendi ki, siyasi lidere ulaşılır, ama ulusa ulaşmak için parlamentodan geçmek gerekir. Bu durumda her ülkede bir göstermelik lider yaratmanın gerekli olduğu anlaşıldı. 14 yıllık tek parti iktidarında dahi rahat olamadığını hisseden dönemim siyasetçisi çift başlılıkta ülkenin zarar gördüğü yalanı ile halkı kandırırken, halk bir başın cumhurbaşkanı olduğunu anladı, ama öbür başın parlamento olduğunu idrak edemedi.   

2017 yılında, gizli oy kuralı da saygısızca ihlal edilerek meclis bir yasayı geçirerek, hem kendisini siyasi anlamda değersizleştirdi, hem de rejimi değiştirilmesine ve ülkenin koyu karanlığa gömülmesine onay verdi, ülkeyi karartan tasarıya imza attı. Despotizme giden bu görüntünün perdelenebilmesi için de halk gerçek dışı bilgi kirliliğinde boğuldu ve tasarı “özgür halk oyu” görüntüsü altında OHAL döneminde halka sunuldu. Dendi ki, seçimle işbaşına gelecek partili cumhur-başkanı ile halkın temsilcileri olarak 600 kişilik parlamento(!) yan yana çalışacak, böylece çift başlılık ortadan kaldırılarak ülke şahlandırılacak. Halk çift başlılık ifadesi ile cumhur-başkanlığı ile parlamentonun kastedildiğini anlayamadan, deli gibi sandığa koşarak 600 kişilik parlamento heyetini seçti. Halk anlamadı ki, parlamenter sayısının 600 kişiye yükseltilmesi, tasarının parlamentodan geçirilebilmesi için, ülkenin çıkarı aleyhine iktidarı tenezzül eden ortak partiye, halkın vergileri ile verilmiş rüşvetten farklı bir işlem değildi. Uygulamada, cumhur-başkanının kafasındaki bir tasarı şeklen parlamentodan geçirilerek kanunlaşmaya başladı. Zaten cumhur-başkanının KHK yetkisi de vardı. Boşu boşuna 600 milletvekili maaş ve emeklilikleri ile milletin sırtına yük oldu. Cumhur-başkanının kanunlaşmasını istediği hiç bir tasarı engellenemedi, engellenemezdi! Nasıl engellensin ki, bir kere, cumhur-başkanı aynı zamanda parti başkanı da olduğundan, gelecek seçimleri düşünen milletvekilleri emir dışına çıkamadı. Saniyen, diğer partilerden oluşan milletvekilleri de parlamentonun feshi tehdidi karşısında yine emir altına girdi. Cumhur-başkanının parlamentoyu fesih yetkisi parlamentonun kafasında Demokles kılıcı gibi sallanıyordu. Gerçi cumhur-başkanının parlamentoyu feshi, aynı anda kendisinin de feshi olacaktı, ancak yapılacak seçimle ilgili sonucu, emeklilik haklarından feragat edemeyen fedakar milletvekilleri tarafından rahatça algılanıyordu. Yine yeminler ediliyor, her şekil yerine getiriliyordu. Zaten parlamentodan yasa olarak şeklen geçirilen emirnamelerin Anayasa Mahkemesine götürülmesi de olanaklı değildi, zira bu gereksiz(!) işe kalkışan parlamenter(ler) de gelecek seçimde cezalandırılacaktı. Kaldı ki, yargı da teşekkülü itibariyle ağırlıklı olarak cumhur-başkanına bağlı idi. İşte durum bu, ne yazık ki yıkıntıyı ancak oluştuktan sonra algılayabilen ulus, şimdilerde susturulmuş çevrede, “eyalet valisi” marifeti ile güdülen bir sanal eyaleti konumuna getirilmiş oldu.

Heyhat! Şimdi halk, büyük usta Nazım’ın şiirini okuyarak, kafasını taşlara vurmakta, ama artık çok geç!

ŞEHİTLER
Şehitler, Kuvâyi milliye şehitleri,
mezardan çıkmanın vaktidir!
Şehitler, Kuvâyi milliye şehitleri,
Sakarya’da, İnönü’nde, Afyon’dakiler
Dumlupınar’dakiler de elbet
ve de Aydın’da, Antep’te vurulup düşenler,
siz toprak altında ulu köklerimizsiniz
yatarsınız al kanlar içinde.
Şehitler, Kuvâyi milliye şehitleri,
siz toprak altında derin uykudayken
düşmanı çağırdılar,
satıldık, uyanın!
Biz toprak üstünde derin uykulardayız,
kalkıp uyandırın bizi!
uyandırın bizi!
Şehitler, Kuvâyi milliye şehitleri,
mezardan çıkmanın vaktidir!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa