26 Ocak 2017 23:35

Kürtler referandumda ne yapacak?

Kürtler referandumda ne yapacak?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Garip bir ülkede yaşıyoruz. Bahçeli’ye rakip olduğu için partisinden ihraç edilen Meral Akşener bile MHP yönetiminin ‘evet’çi tutumuyla değil, Kürtlerin referandumda ne yapacağıyla uğraşıyor. Akşener, geçtiğimiz günlerde bir gazeteye verdiği röportajda “hükümetin Öcalan’la görüştüğü” ve “HDP’nin referandumu boykot ederek Erdoğan’ın başkan olmasını sağlayacağı” iddialarını gündeme getirdi. Akşener, istediği kadar ‘hayır’cı olsun, bu iddiaları gündeme getirerek Kürtlere dair güvensizlik yaymaya çalıştığı için ‘evet’çilere hizmet ediyor. Dahası referandumda olası bir ‘evet’in faturasını daha şimdiden Kürtlere keserek, iktidarın halklar arasında gerilimi tırmandırmaya dayalı yönetme stratejisinin bir parçası oluyor.

İşin kötü tarafı Alevi, solcu, ulusalcı kimi çevrelerin yüksek sesle dillendirmeseler de Akşener’in iddialarına benzer kaygılar taşıyor olmaları. Üstelik Kürt siyasetinin bileşenleri olarak değerlendirilebilecek HDP, DBP, HDK ve DTK’nin referandumda ‘hayır’ diyeceklerini açıktan ilan etmiş olmaları da bu kaygıları tamamen ortadan kaldırabilmiş değil.

Peki, bu kaygılar nereden kaynaklanıyor?
Aslında bu kaygıların kökenini, Kürt sorununun ‘Dış güçlerin kışkırttığı bir sorun’ olarak görüldüğü/gösterildiği cumhuriyetin kuruluş sürecine kadar götürmek mümkün. Bugün öyle enteresan bir durum var ki, ulusalcıların bir bölümü Kürtlere karşı savaştığı için Erdoğan’ı destekliyor, öbür tarafı da Kürtlerin Erdoğan’la el birliğiyle ülkeyi böleceği kaygısını taşıyor. Oysa yıllardır ülkeyi müdahale ve çatışmalara açık hale getiren Kürtleri ‘tehdit’ olarak gören bu algının ta kendisidir. Çünkü ön yargıların bir tarafa bırakılıp Kürt hareketinin ulusal-demokratik istemleri olan bir siyasi özne olarak görülmeye başladığı yerde ülkenin geleceğine dair birlikte tartışmanın önü de açılmış olacaktır.

Ancak Kürtlere dair güvensizliğin en görünür ve dillendirilen biçimi, 2013-15 yılları arasında AKP-Erdoğan iktidarı ile masaya oturmuş olmaları. Zaten Akşener de “Öcalan’la görüşülüyor” iddiasını gündeme getirerek bu kaygıyı canlandırmaya çalışıyor. Bu kaygı/güvensizlikle ilgili birinci yanlış, bunca yaşanan şeyden sonra bile ‘görüşme süreci’nin AKP ile Kürtler arasında iş birliği süreci olarak algılanmasıdır. Oysa görüşme süreci, devleti yönetenler ile devlete karşı ulusal-demokratik istemleri için mücadele eden Kürt hareketi arasında sorunun çözümü için yürütülen bir süreçti. Dolayısıyla görüşme süreci, sanıldığı gibi bir iş birliği süreci değil; sahadaki mücadelenin devamı olan bir süreçti -ki iktidar, sahada özellikle Rojava’da- işlerin istediği gibi gitmediğini, dolayısıyla Kürtlere kendi çözümünü dayatmayacağını gördüğü noktada ‘masayı devirerek’ bu süreci sona erdirdi.

Bugün başkanlığa Kürtlere karşı oluşturduğu ‘savaş koalisyonu’ üzerinden gitmek isteyen Erdoğan, acaba Öcalan’la neyi görüşecek? Rojava’yı tehdit olarak gören politikadan vazgeçip hapishanelere doldurulan Kürt siyasetçilerin ‘ağırlaştırılmış müebbet’ ile yargılanmasının gerekçesi yapılan özerkliği müzakere etmeye mi başlayacak?
Değilse, bu kaygı/güvensizlikle ilgili en başa, ön yargılardan kurtulma noktasına geri dönüyoruz. Kürt hareketi, demokratik istemleri olan bir siyasi özne olarak görülmeye başlandığında bir uçurumun eşiğine getirilmiş bulunan ülkenin geleceği için nerede, hangi politikalarda onunla birleşilip birleşilemeyeceği konuşulabilir hale gelecektir.

Şunu da söylemek gerekir ki, iktidar ne kadar engellemeye çalışırsa çalışsın referandum süreci, son dönemde bütün siyasetçilerin hapishanelere doldurulduğu ve siyasetin ‘s’sinin yasaklandığı Bölge’de mücadelenin toparlanması için bir fırsat yaratacaktır.  Ve elbette sadece Bölge’de değil, bütün ülkede bu fırsatın değerlendirilmesi demokrasi mücadelesinin bir kazanımı olacaktır. Öyleyse bugün bir kaygı duyulacaksa bu kaygı mücadele içindeki güçlere değil, yeni anayasa ile dayatılan rejime dair kaygı olmalı; buna karşı herkes kendi cephesinden en geniş kesimlere ulaşmayı hedefleyecek bir mücadele anlayışı ile hareket etmelidir. Çünkü bu kaygıda birleşmek, aynı zamanda demokratik bir ortak gelecek kurmak için atılmış bir adım olacaktır. Bugün bu ülkenin hayrına olan da budur!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...