26 Ocak 2017 00:11

Savaş

Savaş

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye bir savaşın tam orta yerinde ve yanıyor.

Bütün bir kuzey Afrika ve Ortadoğu’ya bakınız. Otoriter-totaliter rejimler çöktü, çöküyor ve bu ülkelerin liderleri (Saddam, Kaddafi, Mübarek, Esad vb.) ülkelerini ürettikleri rejim ve yönetim pratikleriyle iç çatışma ve savaşlara sürüklediler, mahvettiler. Sırf iktidarda kalmak  uğruna yaptılar bunu.

Türkiye ülke içinde çatışma ortamını yaşıyor. Ülke dışında da Suriye iç savaşının tarafı haline geldi.

İçeride bazı güçler sivillere yönelik katliam yapıyor. IŞİD  ve TAK bombalamalarını görmezden gelemeyiz. Kimse, bu tür gruplara öfkeli genç muamelesi yapamaz. Tam da Albert Camus’un “Doğrular” oyununu hatırlama zamanı…

AKP politikaları çatışma çözümüne değil, çatışmalara dahil olmaya yönelik oluştu ve sürdürülüyor. Biz insancıl hukuku hatırlamaya ve hatırlatmaya çalışacağız bu yazıda.

Barış istiyoruz…

Çatışma, şiddet, savaş istemiyoruz. Barışı bir hak olarak görüyoruz. Barışın temellerini de tıpkı İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin “Başlangıç”ında vurgulandığı gibi haklar ve özgürlükler olarak görüyoruz. Tıpkı Bildiri’nin 28.maddesinde ifade edildiği gibi, Bildiri’de yer alan haklara ve özgürlüklere dayalı bir uluslararası düzene ve içeride de sosyal düzene hakkımız olduğuna inanıyoruz. Savaşın kendine karşı çıkıyoruz.

Fakat bir durum olarak karşımıza çıktığında da şöyle düşünüyoruz:

İnsancıl hukuk, savaş hukuku ya da silahlı çatışma hukuku olarak da bilinmektedir. Bu hukuk dalında ilişki ve çelişme, iki devlet arasında ve iki devletin egemenliği altında yaşayan bireyler/halklar ile o devlet arasında olabilir.

Milletlerarası nitelikte olmayan çatışmalarda ise o devlet ile bireyler arasında olduğu gibi, iç silahlı çatışmanın diğer tarafı ile devlet arasında ve devlet dışı aktörün etkilediği bireyler ya da halklar arasındadır. Bu durumu insancıl hukukun en önemli belgeleri olan 12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre Sözleşmelerinin dördünün de ortak maddesi olan 3.maddede görmekteyiz.

Bu maddede, yasak eylemler sayılmaktadır.

Silahlı çatışmanın tarafları, işkence yapamazlar, rehine alamazlar, keyfi bir biçimde insan öldüremezler. İnsan onuruna saldırı anlamına gelecek muamelede bulunamazlar.

4.Cenevre Sözleşmesi ise sivillerin korunmasına özgülenmiş bir sözleşmedir. 14. maddeden itibaren sivil halkın, kadınların çocukların yaralıların nasıl muamele görmelerine dair hükümler içermektedir.

Cenevre Sözleşmelerine ek 1 ve 2 numaralı protokol hükümleri de  kimyasal silahların kullanılmasını, sivil halkın öldürülmesini, aç bırakılmasını, tarihi eserlerin ve doğanın tahribini yasaklayan hükümler ihtiva etmektedir.

Bilindiği gibi, savaş dönemi barış dönemi ayrımı yapmaksızın hem insan hakları hukukunda hem de insancıl hukukta yasaklanmış eylemler bulunmaktadır. İnsan hakları hukuku, insan hakları konusunda savaş döneminde de insancıl hukuka göre, daha geniş koruma alanı sağlar.

Herhangi bir ülkenin sınırları dahilindeki çatışmada, kamu otoritesine karşı silaha başvuran kesimlerin, 3 No’lu Cenevre Sözleşmesi’nin 4. maddesinin 2. fıkrasındaki nitelemeye göre  “savaşan taraf “olarak nitelenebilmesi için, o silahlı grubun mensuplarının
a) Başlarında sorumlu bir komutanlarının olması,
b) Sabit ve uzaktan seçilebilir alamet, işaretlerin olması (bayrak,özel giysi vb.),
c) Açıkça silah taşımaları,
d) Savaş hukukuna, töre ve geleneklerine uygun davranış, eylemlilik içerisinde bulunmaları şarttır.

İnsancıl hukuk, haklı savaş, haksız savaş ayrımı yapmaz. İnsancıl hukuku ihlal eden eylemlere karşı çıkar. Dini, ideolojik ya da siyasi yüksek amaçlardan, ideallerden söz ediliyor, ihlallere tepki gösterildiğinde. Halbuki insancıl hukuk çatışan tarafların kendilerine göre benimsedikleri ya da nitelediklere yüksek amaçlarla ilgilenmez. Şöyle der:
-Çocukları, kadınları, yaşlı ve engellileri sonuç olarak sivilleri öldürme, sivil yerleşim alanlarını bombalama; tarihi kültürel dokuyu tahrip etme!
-İşkence yapma, keyfi öldürme eyleminde bulunma, rehine alma!

İnsan hakları hukuku da, gün gelir, Cenevre Sözleşmelerinin tarafı olan devletlere imzalarını hatırlatır. (AİHM, Benzer ve diğerleri/Türkiye kararı, paragraf 89).

Savaş yangını barışla söner…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa