22 Ocak 2017 04:27

'Hayır'lı referandumlar!

'Hayır'lı referandumlar!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Anayasa değişikliği adı altında getirilen AKP-MHP Anayasası Meclisten 339 oy alarak geçti.
Böylece düzenlemenin Nisan ayında referanduma sunulması kesinleşti.

Düzenlemenin Meclisteki tartışmaları içinde, medya her ne kadar, vekiller arasındaki kavga ve ağız dalaşını öne çıkarsa da bu Anayasa değişikliği kuşkusuz, “gizli oy” kuralının bakanlar tarafından açıkça ihlali ile ikinci tur oylamaya giderken, MHP’ye sunulan, “yeni sistemde MHP’li bakanların olacağına” dair “ahlaksız teklif”le anılacağını söylemek yanlış olmaz. Çünkü bugün böyle her yola başvurarak Anayasayı değiştirenler yarın işlerine gelmeyince bugün yaptıkları değişikliklere de uymayıp, “fiili durumlar” yaratacaklardır. Gelişmeleri izleyenler de hep, Anayasa yapılırken Meclisteki kavgalardan itiş kakışlardan çok, bu Anayasa değişikliğinin “mayası”ndaki hukuk tanımazlığa ve ahlaki çürümüşlüğe dikkat çekeceklerdir.

‘YENİ’ BİR REJİM TARİF EDİLİYOR

Bugün gelinen noktada şu saptamaları yapabiliriz:
1-) Anayasanın ‘esası’ geriye doğru değiştiriliyor: Her ne kadar, teknik olarak Anayasada 18 maddelik bir değişiklik yapılıyor görünse de gerçekte Anayasaların bir “rejim tarif etme belgesi” olması dikkate alındığında bu değişiklikle 1982 Anayasasının tarif ettiği rejim değiştirilmiş olmaktadır. Yani karşımızda olan, Anayasanın şu kadar maddesinin değişikliğinden öte esasının değişmesidir. Ve bu deşiklik anti demokratik, demokratik kazanımları kuşa çevrilen bir anayasa olma yanını ileriye doğru değil, tersine daha “geriye doğru” değiştiren bir değişikliktir.
2-) ‘Tek parti tek adam rejimi’nin Anayasası: Bu Anayasa, bir “tek parti tek adam rejimi”nin Anayasasıdır. Partilerin yasaklanmamış olması ya da Cumhurbaşkanının seçimle belirlenmesi onun bu özelliğini ortadan kaldırmaz. Tersine bu Anayasayla “tek adam” kendi “tek adam yönetimini” sürdürmek için hem Meclisi, hem de sadece kendi partisini değil mecliste yer alacak diğer küçük partileri de çekip çevirecek bir güç elde etmektedir. Örneğin MHP’ye, daha şimdiden “bakanlık verilebileceği” duyurusu bile, Cumhurbaşkanıyla partiler arasındaki ilişkinin nasıl olması istendiğini göstermektedir.

MECLİSTEKİ TABLO İLE SAHADAKİ AYNI DEĞİL

Başbakan Yıldırım; referandum sürecini, MHP ve AKP’nin, “Evet” çıkması için uğraşacağı, HDP ve CHP’nin ise “Hayır” çıkarmak için uğraşacağı, dört partinin mücadelesinin belirleyeceği bir kampanya olarak tarif etmektedir. 

Meclisteki Anayasaya değişikliğine “karşı” çıkanlarla “taraf” olanlar açısından bakıldığında bu mantıklı bir tarif gibi görünse de gerçek öyle değildir. Çünkü MHP ve AKP’nin tabanında “tek parti tek adam rejimi”ne karşı çıkacak azımsanmayacak bir kitle olduğu, yakın tarihli anketlerde de açıkça görülmektedir. AKP’nin kendi yaptırdığı anketlerde bile ‘evetçiler’in hâlâ yüzde 35’in altında olduğu görülmektedir. Bu yüzden de MHP ve AKP yönetimi istiyor diye AKP ve MHP’ye oy verenlerin de aynı doğrultuda davranması beklenemez. Eğer öyle olsaydı, referanduma da gerek kalmaz, partileri aldıkları oy üst üste konur sonuç elde edilirdi. 

Dahası “Bu anayasa değişikliğine hayır” diyecek kitle, CHP ve HDP tabanından da çok daha geniştir. Meclis salonlarından “sahaya” indiğimizde, CHP ve HDP’ye oy veren kesimler dışında;

- Seçimlerde belki halen MHP ve AKP’ey oy veren ama bir “tek adam rejimine hayır” diyecek oldukça geniş bir kesim,
- Kendilerini CHP ya da MHP’li olarak tarif etmeyen; talepleri etrafında birleşebilen gençlik ve kadın çevrelerinden işçilerin emekçilerin ileri kesimlerine, akademisyenlerden aydınlara, sanatçılara, kültür insanlarına kadar, ortak bir mücadele hattında birleştiklerinde ülkedeki gidişata damgasını vuracak geniş ve mücadeleci bir kesim de vardır.

Bu yüzden de “sahaya”; bir tarafta AKP ve MHP, öteki tarafta CHP ve HDP var herkes de onların etrafında birleşecek gibi bir tablo olarak bakmak, sadece AKP-MHP koalisyonunun sevineceği, onların işin kolaylaştıran bir kamplaşmadır.

AYIRIM SORUSU: ‘TEK ADAM REJİMİNE EVET Mİ HAYIR MI?’  

Burada sorun kimin hangi partiden yana oy kullanacağı değil, “tek parti, tek adam rejimi”nin ülkenin karşı karşıya olduğu; Sevr, Lozan tartışmaları etrafında gündeme getirilen, ülkenin “beka sorunundan Kürt sorununun çözümüne, Alevilerin inanç özgürlüğü taleplerinden, Suriye ve Irak’taki askeri girişimlere, IŞİD’le mücadeleye, OHAL uygulamalarına, basın üstündeki baskılardan grev yasaklamalarına, hangi sorununu çözeceğidir.

Dahası böyle bir rejim değişikliğinin ülkeni sorunlarını çözeceği mi yoksa büyüteceği midir?
Kısacası bu gün soru; “Türkiye’nin devasa sorunlarını çözmesi için bugün ihtiyaç olan, bütün yetkilerin yüzde 50’den bir oy fazla almış ‘partili Cumhurbaşkanı’ denilen tek kişide toplanmış olması mıdır, yoksa halkın yüzde yüzünün oyuyla oluşmuş bir Mecliste olması mıdır?

Yapılacak referandumda “evet diyenler”, bütün yetkinin tek kişiye devredilmesini kabul etmiş olacaklardır. “Hayır” diyenler ise “halk iradesinin özgürce seçilmiş Mecliste tecelli etmesini isteyenler” olacaktır. Referandumdaki doğru kamplaşma da böyle oluşacaktır.

‘EVET’ÇİLERİN ÇANINA OT TIKANABİLİR 

Kuşkusuz ki “Evet” cephesinin önünde yer alan AKP-MHP koalisyonunun elinde hem  devletin ve Hükümetin devasa imkanları vardır (bunları hiç bir hak-hukuk, ahlaki kaygıya kapılamadan sonuna kadar kullanacaklardır) hem de partilerin çok geniş mali ve kadro rezervi vardır.

“Hayır cephesi” ise, bir yandan polis güçlerinin, yerel milislerin baskısı, OHAL yasakları ve KHK’lerin tehditleri altında öte yandan basın özgürlüğü ihlalleri, TV’lerin, gazetelerin, dergilerin kapatıldığı, HDP’li vekillerin ve binlerce yerel siyasetçinin cezaevlerine atıldığı koşullarda gerçekleri savunacaklardır. 

Ama bütün bu zorluklara karşın; haklılıklarından ve halkın gerçekleri anlama ferasetine duydukları güvenle hareket ederlerse, ellerindeki imkanları gerekli cesaret ve yaratıcılıkla kullanabilirlerse, bu devasa “evet” kampanyasının çanına ot tıkayabileceklerdir. Çünkü, “evet”çilerin maddi imkanları sınırsızsa bizim de haklı olmaktan, tarihin çarkını ileriye döndüren büyük davadan aldığımız gücümüz vardır.

Onu için, önümüzdeki iki ayı kapsayacak bir mücadeleyi başlatırken, “HAYIR’lı referandumlar” diye başlamak doğru olacaktır. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...