18 Ocak 2017 00:58

Yalan dünya

Yalan dünya

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dünya Ekonomik Forumu öncesi bir rapor yayımlayan İngiliz yardım kuruluşu Oxfam, dünyanın en zengin sekiz kişisinin toplam 426 milyar dolar servete sahip olduğunu ve bunun dünyanın yarısını oluşturan 3.6 milyar nüfusun servetine eşit olduğunu açıkladı. Oxfam Genel Müdürü Winni Byanyima bu adaletsiz dağılımın utanılacak bir durum olduğunun altını çizdi.

Zengin ve yoksul arasındaki eşitsizliğin sanılandan daha büyük olduğunu vurgulayan Oxfam, daha önce 62 kişinin dünyanın yarısının servetini elinde tuttuğunu açıklamıştı.

Evrensel’in dünkü manşeti de ‘İşsizlik çığ gibi’ başlığını taşıyordu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2016 yılı ekim ayına ilişkin iş gücü istatistiklerini açıkladı. Buna göre, Türkiye genelinde işsizlik sayısı, ekimde bir önceki yılın aynı dönemine göre 500 bin kişi arttı. Bu artışla birlikte resmi rakamlara göre Türkiye’de işsizlik sayısı 3 milyon 647 kişiye ulaştı. Bahçeşehir Üniversiteleri Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezine göre, “Kasımda da tablo değişmeyecek”. 

TÜİK’in açıkladığı istihdam verilerini değerlendiren Türkiye Devrimci İşsi Sendikaları Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR) ise, “Geniş tanımlı işsiz sayısı ekim 2016’da 6 milyon 503 bine yükseldi.” dedi.

Evet, o tarihin sonunun ilan edildiği, küreselleşmenin dünyanın göreceği en ileri düzey olduğunun iddia edildiği günleri hatırlayın ve bu verileri bir daha okuyun.

Liberal kuramcıların nasıl çuvalladığını çarpıcı bir biçimde ortaya koyan bu büyük uçurum tablosu karşısında, şu ana kadar okumayanlar dönüp ‘artı-değer’ kavramına dair Marx’ın yazdıklarını okusun. Üzerine de, Neşet Ertaş’tan ‘Yalan Dünya’yı dinlesin.

Hiçbir şey, kendiliğinden olmuyor. Zenginlik ve yoksulluk, işsizlik, başını sokacak bir evi olmadığı için dünyanın sokaklarındaki parkları, köprü altlarını, bankları kendisine yatak yapan insanların görüntüleri belirli bir ekonomi politik nesnelliğin üzerinde yükseliyor.

Sadece ekonomik veriler bakımından değil, özgürlükler ve demokrasi açısından da aynı asimetrik ilişkiden bahsedebiliriz. Etmeliyiz.

Sadece Türkiye gerçekliğine bir bakalım. ‘tek adam’ yönetimine doğru zorlandığımız şu günlerde, Türkiye cezaevlerinde 146 gazeteci bulunuyor. Ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, cezaevlerinde bulunanların hiçbirinin gazetecilik nedeniyle bulunmadığını söylüyor. Bozdağ, kısa bir süre önce de, bir soru önergesine verdiği yanıtta ‘Cezaevlerinde basın kartı olan sadece 3 gazeteci var’ demişti. Soralım: Peki o 3 gazeteciye ne oldu? Tahliye mi oldular, buharlaştılar mı? Kimdi onlar?

Cezaevlerine doldurulan seçilmişler, barış istediği için üniversitelerinden ihraç edilen, bu yolla öğrencileri de cezalandırılan akademisyenler, hiçbir hukuki delile dayanmadan ihraç edilen on binlerce kamu emekçisi hangi asimetrik ilişkinin sonucu olarak bunları yaşıyorlar?

İktidarın ‘tek parti, tek adam’ düsturu içinde yoğunlaştığı bir düzlemin üzerinden atlayarak bu tablonun hangi ilişkiler zemini üzerinde yükseldiğini anlayabilir miyiz?

Bu yazı yazılırken 24 gündür gözaltına tutulan 6 meslektaşım, arkadaşım henüz adliyeye çıkarılmamıştı. Siz bu yazıyı okuduğunuzda ise onların durumları netleşmiş olacak. Ben de bu yazıyı tamamlayıp, adliyeye doğru yola çıkacağım. ‘Acaba nasıl bir karar çıkacak?’ sorusu içimi kemiriyor. 

Tüm bu yaşadıklarımız karşısında doğru soruları sormayan, doğru yanıtlar alamaz. 

Dünyada ve Türkiye’de insanlığın içinde bulunduğu haller açısından ortada duran tablo bize iyi şeyler söylemiyor. Ama tablo ne kadar kötü olursa olsun, Gramsci’nin “Aklın karamsarlığı, iradenin iyimserliği” sözünü hep aklımızın bir tarafında tutmakta yarar var.
 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...