17 Ocak 2017 00:03

Yeni bir Diktatörlük Anayasası

Yeni bir Diktatörlük Anayasası

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Böyle giderse, Türkiye, AKP Hükümeti ve onun ortağı MHP tarafından, 12 Eylül askeri faşist yönetiminin anayasasını bile çatlatacak yeni bir anayasanın hakimiyetine sokulacaktır.

Zira, Kürt bölgesi için taş taş üstünde, baş baş üstünde kalmayacak diyen siyasi ortakların hazırladıkları bir anayasadır amaçlanan...

Daha anayasa kotarılmadan uygulananlara bakılacak olursa Türkiye’nin ne denli vahim bir geleceğe doğru sürüklendiğini tahmin etmek hiç de zor değil. 

Aslında anayasa ve başkanlık sistemi konusunda anlaşılmayan pek bir şey kalmadı.

Aylardır, hatta yıllardır anayasa ve Erdoğan’ın başkanlık sistemi hesaplarıyla yatıp kalkıyoruz.

Bu süre içinde emekten, barış ve demokrasiden yana tüm tartışma, düşünce açıklama platformları kapatıldı. Anayasanın ne kadar berbat bir anayasa olacağını milyonlara duyuracak, halkları aydınlatacak televizyonlar bir bir kapatıldı.

Aydınlar, sanatçılar, yazarlar, gazeteciler, akademisyenler susturuldu.

Akıl, mantık, sual, sorgu yasaklandı...

İktidar ve Erdoğan için “Hikmetinden sual olunmaz” noktasına çekilen bir Türkiye isteniyor ve hızla o noktaya yaklaşılıyor.

Ağzını açana soruşturma, görevden ihraç, dava, hapis yolu gösteriliyor.

Havuz medyası ve artık onun kulvarındaki paralel yapı haline gelen medyada sağlam duruş gösteren kimseye konuşma hakkı tanınmıyor.

Şeker TV’de olmasa(!) TBMM’de olup biten hiçbir şeyden kimsenin haberi olmayacak.

Öyle bir yere geldik ki, iktidar medyası CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in TBMM’de periscope üzerinden yaptığı yayını haber yapıyor da, görüşmelerde yaşanan rezaleti, bir diktatörlük arenası haline gelen Genel Kurul görüşmelerini yayımlamıyor.

Hemen her gün, akşamlar boyunca süren tartışmalarda çizilen çerçeve aşılmadan, zülfüyara dokunulmadan anayasa tartışmaları yapılıyor.

En ileri konuşanı bile “makul” bir çizgide hareket etmek zorunda bıraktırılıyor.

Haberler, yazılar, yorumlar oto sansür odaklı... Eleştirel konuşanlara tüm kanallar kapatılmış durumda.

Birkaç gazete, birkaç internet gazetesi ise yeterince etkili olamıyor.

Zaten görünen o ki, etkili olacağı düşünülen her aracı/platformu zaman geçirmeden yeni bir kararnameyle sonlandırıyorlar.

Son iki haftada olup bitenler ise AKP’nin daha şimdiden nasıl bir anayasa, nasıl bir başkanlık hesabı ve nasıl bir icraat içinde olacağını gösteren örneklerle doludur.

Daha bugünden TBMM’de yaşananlara bakılırsa rezaletin yarın nasıl bir boyut kazanacağı görülebiliyor. Ne yazık ki, Türkiye 12 Eylül Askeri Anayasası’ndan kurtulmaya çalışırken ondan da beteriyle karşı karşıyadır. 

Daha şimdiden, TBMM’de bile göz göre göre tüm teamüller, tüzük, kurallar, yasalar ve Anayasa tanınmıyor, her şey keyfiyetle ve dahası kabadayılıkla yürütülebiliyorsa, varın referandumda olacakları siz tasavvur edin.

Adeta göstere göstere diktatörlük provaları sergileniyor. 

Ne yazık ki, Türkiye 7 Haziran seçimlerinden hemen sonra HDP dışındaki partiler eliyle farklı bir yola sokuldu. Şimdilerde çırpınan CHP de bu aşamaya gelişin ortağı oldu.

Oysa 7 Haziran seçimleri yılların mücadelesi/birikimi ve yakın dönemin süregelen demokratikleşme hareketinin zirvesiydi. CHP demokratikleşmeden yana bir tutum sergileyip bu sürecin ilerlemesine katkı sunmadı!

Eğer demokratikleşme güçlerinin önü kesilmeyip, süreç bu doğrultuda devam edebilseydi, ve tüm eksiklerine rağmen 7 Haziran’da ortaya çıkan halk iradesi kültürel, sosyal, siyasal yaşama yansıyıp kalıcılaştırılabilseydi ve bu demokratik zemin üzerinden bir anayasa çalışması sürdürülebilseydi, bu hem demokratikleşme hareketini  daha da büyütecek, Türkiye’yi başka bir yere taşıyacak, hem de daha demokratik bir anayasa için olumlu bir süreç başlatmış olacaktı.

Şimdi yeniden o dönemi kazanmaya ihtiyacımız var.

Eğer, hızla sürüklenilen bu tehlikeli süreç güçlü bir demokratik halk hareketiyle durdurulamazsa ekonomik, sosyal, siyasal alanda büyük felaketler yaşanan bir Türkiye tablosu çok da uzak değildir.

Bu gidişata karşı daha şimdiden güçlü bir barikat örülmez ve önümüzdeki referandum veya olası erken seçim sürecinde birleşik bir halk hareketine dönüşecek ve Türkiye’yi yeniden 7 Haziran öncesi gibi demokratikleşme çabası içine yönlendiren bir süreç başlatılamaz ise, büyük felaketler kaçınılmaz olacaktır.

Zira bu iktidarın, işçi ve emekçilere, halklara, emek ve demokrasi, barış ve eşitlik çabası içinde olan tüm kesimlere diş bilediğini gösteren onca icraat, onca gelişme yaşanıyorken, anayasanın onaylanması ve referandumdan geçmesi halinde olacakları bilmek için kahin olmak gerekmiyor.
 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...